Gündem

Demirtaş: Ülke kasıp kavruluyor, Meclis sanki Norveç Parlamentosu

"Sultanahmet'teki katliamı kınıyoruz. Karanlıkta kalmaması için, sorumluların ortaya çıkması için peşini bırakmayacağız"

12 Ocak 2016 16:24

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Sultanahmet'teki vahşi katliamda yaşamını yitirenlere rahmet, ailelerine sabır diliyoruz. Yaralılara acil şifa diliyoruz. Sultanahmet'teki katliamı kınıyoruz. Karanlıkta kalmaması için, sorumluların ortaya çıkması için peşini bırakmayacağız. Ülkeyi kasıp kavuran bu gündemde Meclis gündemine bakıyorum, sanki Norveç Parlamentosu. Meclis'in gündemi bambaşka" dedi.

Demirtaş, Beyazıt Öztürk'ün programına katılan öğretmen Ayşe Çelik'in sözleri nedeniyle özür dilemesiyle ilgili olarak da "Barış konuşması yapıldığı için programcıya özür diletiliyor. Gün gelecek bu özürden dolayı da özür dileyecek bunlar, Ahmet Kaya'da olduğu gibi" diye konuştu.

Demirtaş, konuşmasına Sultanahmet'teki saldırıda hayatını kaybedenlere rahmet, yaralılara da şifa diliyerek başladı. Demirtaş'ın konuşmasından satır başları şöyle: 

Vahşi katliamda yaşamını yitirenlere rahmet, ailelerine sabır diliyoruz. Yaralılara acil şifa diliyoruz.

Sultanahmet’teki katliamı kınıyoruz. Karanlıkta kalmaması için, sorumluların ortaya çıkması için peşini bırakmayacağız.

Ülkenin gündemi çok yakıcı, ülkenin doğusunda ölümler var, metropol İstanbul’da ölümler var. Cizre yanıyor. Her saat insan hakları ihlali haberi alıyoruz. Türkiye’nin rutin gündemi haline geldi.

Ülkenin yakıcı gündemini, insanlığı utandıracak derecede vahim olayların yaşandığı günlerde parlamentodan ne beklenir, çözüm arar, duyarlı parlamento olduğunu, olanlara sessiz kalmadığını gösteren parlamento olur.

 

‘Gündem oluşturmak yasak’

 

Gündeme bakıyorum. Nüfus cüzdanı düzenlemesi, mali tatil düzenlemesi. Sanki Türkiye’ye yabancı uzak bir ülke parlamentosu. Sanki can alıcı sorunlar yaşanmıyor biz İsveç’iz, Norveç’iz biz de onun parlamentoyuz.

Ülkenin olup bitenlerine dair gündem bile oluşturamıyor. Gündem oluşturmak yasak. Nasıl oluşuyor gündem parlamento başkanlığında, çoğunluğu elinde bulunduranlar oluşturuyor. Kesin talimat almışlar, bu konular gündem olmayacak. Resmi bir parlamento gündemi oluşturamıyorsunuz, hiçbir soruna dair oluşturamıyorsunuz.

 

Yukarıdan talimat var

 

Yukarıdan talimat var. Valiye, kaymakamlığa talimat var demiyorum. Ülkenin parlamentosuna talimat var. Vahim konulardan bahsediyoruz. Bu konular gündem olmayacak demiş, kim demiş. Saray’daki zat.

İsteseniz de istemeseniz de, kabul etseniz de etmeseniz de ülkede yönetim değişti’ dedi kendisi. Parlamento bu sözün altında ezilen, devlet kurumu işlevini bile yerine getiremeyecek duruma düşürülmüştür.

Seçim sonrasında milletin iradesi denilen kurum, halk iradesi dediğimiz kurum, bir vergi dairesi kadar inisiyatifli değil. Vergi dairesi kendi bölgesinde inisiyatifli olabilir ama bizim parlamento olamaz.

Ülke gündemine çözüm olacak gücü yok. Aciz, çaresiz. Parlamentoda çoğunluğu elinde bulunduran grup, Saray’a talim. Saray neyi işaret ediyorsa, öyle oy kullanıyorlar.

 

‘Parlamento hiçbir sorunu çözemiyor’

 

Bu sıralar boş işlerle uğraşın diyorlar, onlarla uğraşıyor. Meclisi değerlendirecek bir durumumuz yok. Meclis, boş işlerle meşgul. Adım adım örülmüştür bunlar. Parlamento hiçbir sorunu çözemiyor ki noktasına getirmenin sürecidir.

Başkanlık olmazsa parlamento halkı yönetemiyor mecburiyetinin adımıdır. Her şey Saray’daki zat tarafından tasarlanıyor, son sözü söylüyor, atılması gereken adımları kendisi söylüyor, geri kalanlar tıpış tıpış yapıyor.

Geri kalan devlet kurumları talimatı alır almaz hazırolda gereğini yerine getirmek zorunda. ‘Değişti’ denilen rejim budur. Henüz Anayasal güvenceye kavuşmamış, defacto, darbeyle, uygulanan rejim bu. Bu daha lelesidir, bi de lolosu var. Bir de anayasal diktaya geçersek loloyu o zaman göreceğiz. Arzu ettikleri sistem bu.

 

Tüm muhalefet ezilecek

 

Kabul etmeyen, diz çökmeyen herkes düşman ilan edildi. Yargı, basın, üniversiteler bütün bürokrasi, düşman hedef gösterildiği anda hemen harekete geçiriliyor. Düşman olarak belirlenen grup kimse, siyaseten linç ediliyor, gözaltına alınıyor, tutuklanıyor.

Karar verilmiş. Başkanlık adı verilen dikta rejimi Türkiye’ye gelecek. Uzun zamandır hazırlığı yapılan bu mezhepçi diktatöryal rejim kalıcı hale gelene kadar tüm muhalefet ezilecek. Nereden en küçük itiraz çıkarsa, orantısız şekilde üstüne gidilecek. Ben uydurmuyorum yaşanıyor. İki yıldır söyleye söyleye dilimizde tüy bitti. Yaşanmaya devam ediyor. Bizim iddiamız değil, bu gerçekleri tespit etmek lazım.

 

‘Evrensel değerler için savaşıyoruz’

 

Diktatöryal monarşiye, tek adam, mezhepçi, ırkçı, tekçi anlayışa karşı biz varız. Biz demokrasiden yanayız, anayasadan yanayız. Tekçi diktatoryal rejime karşı halkın yönetiminden yanayız. Tekçi değil çoğulcu olarak, faşizan değerler değil evrensel değerler için savaşıyoruz.

Türkiye toplumu bu iki gerçeği görmelidir. Ya biz kaybedeceğiz, bütün Türkiye an be an Hitler faşizmine teslim olacak, nefessiz kalacaklar. İtiraz etmeyenler, kendini güvence altına almaya çalışanlar faşizmin hedefi haline gelecekler ya da hep birlikte faşizme dur diyeceğiz. Biz diyoruz. milyonlarla diyoruz. Biz direniyoruz, bizimle birlikte direnenler, kazanırlar.

İş işten geçmiş değil. Haklıyız. Meşru talepleri olan halk topluluğuyuz. Renk rengiz, mezhebimiz, dilimiz başka ama çoğulculuk içinde özgürlükten yanayız. Meşruluğumuzu buradan alıyoruz. Er geç biz kazanacağız. Bu süre kısa olsun istiyorsak, sesimizi büyütmemiz lazım. Çoğaltmamız lazım. Kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına ses çıkarmamız lazım.

 

Doğan Medya'nın bize ayırdığı saat...

 

Doğan Medya meselesi. Hiçbir medya kuruluşuyla, siyaset ilişkisi dışında ilişki kurmadık, alışverişimiz, çıkar ilişkimiz olmadı, olmazda. Hiçbir zaman torpil görmedik. Kayıtlar incelensin. 7 Haziran seçimleri, 1 Kasım seçimleri.

Doğan Medya'nın bize ayırdığı saat, Erdoğan ve AKP’ye ayırdığı saatin 20’de biridir. O kanallarda bizden çok AKP propagandası yapılmıştır.

Ben 6 programa katıldım, onlar 150 programa çıktı. Benim çıktığım 6 program etkili olmuşsa bu sizin yeteneksizliğinizdir. Siz bin programa çıkasınız da anlatamazsınız kirinizi. Bizim suçumuz yok.

Bizim medya grubumuz yok. Biz medya satın alarak siyasete girmedik. Birçoklarına makam verdiniz, sizler için yıkama yağlama işi yapıyorlar, köşelerinde sizi öve öve bitiremiyor. 600 kanal AKP’ye çalışıyor ama yetmiyor. Bir yerden bir tek çatlak ses çıktığı için panikliyorlar. Bir kanalda barış sesi duyunca çıldırıyorlar. Yetmiyor onlara, merkez medyanın hepsi biat edecek.

Ne yaptılar. Doğan Medya'nın işlettiği Bodrum yat marinasıyla ilgili tebligat yaptılar. Feshettik dedi Maliye Bakanlığı.  Neden almışlar, uyduruk sebepler. 25 gün geçmiş açılan bir dava yok, sonra ‘feshi kaldırdık’ demişler. Ne oldu bu 25 gün sonra.

Doğan Grubu açıklama yapmış, hukuki süreçle yeniden başladık. Hangi İdari Mahkemesine başvurdunuz, Maliye Bakanlığına hangi sayıyla başvurdunuz. Bunları açıklayın, bağımsız medyasınız ya hiç kimseye biat etmiyorsunuz ya. Saray’la pazarlık yaptınız. Dört şart koştu. Yerine getirdiniz, Bodrum’daki yat işletmesini geri aldınız.

Hükümet medyayı baskı altına alıyor. Ondan sonra Demirtaş bizi kandırdı. Biz dik duruyoruz, siz eğiliyorsunuz, ondan bizi eğik görüyorsunuz.

Teslim olmanın sınırı yok. Defalarca uyardık. Bari dik durun. Özür diletiyor yetmiyor, soruşturma açıyor yetmiyor. Biatın, köleliğin sınırı yoktur.

 

‘Çocuklar ölmesin’ çağrısı

 

O programda (Beyaz Show) bir suç işlenmedi. (Demirtaş programa bağlanan Ayşe Çelik’in konuşmasının tam metnini okudu) Konuşanın adı Ayşe midir öğretmen midir hiç fark etmez. Ama söyledikleri doğru. Bombayı kurşunu kimin attığını söylemiyor. Çocukları bebekleri kimin öldürdüğünü söylemiyor, kimseyi suçlamıyor. İnsani çağrı yapıyor.

Her ne hikmetse AKP üstüne alınıyor. Biri ‘katil’ diye bağırınca hemen ayağa kalkıyorlar. Nedir burada paniğin nedeni. Barış kelimesinden korkacak ne yaptın. Bunların duyulması senin hangi kara yüzünü açığa çıkarıyor. Zannedersin ki bütün ülkeyi tehdit etmiş, Havuz medyasını, yargısını konuşmayı yapanın üstüne salıyor.

Bu konuşmanın altına imza atmayacakların önce insanlığın sorgulamak lazım. İnsani duyarlılık çağrısı yapıyor, ‘ülkemde kan akmasın’ diyor. Çözüm sürecinde, hükümetin başbakanı bunları söylüyordu.

Suçlunun yüzüne objektif tutulduğu için, fener tutulduğu için. Bir yerde tedbirini alamadıkları bir canlı yayında bütün gerçekleri söylüyor, bütün mekanizma devredışı kalıyor. Mevzu kadın değildir, dinleyenleri cezalandırmak lazım.

Mevzu program yapımcısı telefonda konuşan değil, onlar üzerinden bütün toplum üzerine korku salmak istiyorlar. Aklından barış geçen kim varsa bak başına bunlar gelir. Ünlü olmanız durumu değiştirmez, anında ‘terör örgütü propagandası yapmak’tan soruşturma açılır.

Sessiz kalmanız vaaz ediliyor. Çıkarılıyor, barış konuşmasını yayınladığı için özür diletiyorlar. Gün gelecek, bu özürden de özür dileyecek bunlar. Ahmet Kaya mevzunda olduğu gibi.

 

‘Bölünmekten yana değiliz’

 

Faşizm söylediklerinizden değil, söylemediklerinizden sorumlu olduğunuz sistemdir. Söylemedikleriniz için işkence yaparlar. Bunlara direniyoruz diye, ‘Türkiye partisi olmaktan çıktı’ diye bizi eleştirenler, kendinize bakın. Biz demokratik Türkiye’nin partisiyiz. Siz faşizan diktatörlüğün yalakası haline geldiniz.

Biz bölünmekten yana değiliz, aynı noktadayız. Birlikte yaşamdan, adil ve özgür yaşamdan yanayız. Bir fikri izin verildiği oranda savunmak değil, inandığın oranda, her koşulda, her yerde savunmak. Fikirlerimiz doğru ve haklıdır. Her yerde savunacağız.

 

ODTÜ tartışması

 

AKP’li vekil ODTÜ için “Cizre’ye nasıl giriliyorsa, ODTÜ’ye de öyle girilir” dedi. Bu hakkı kendinde görüyor, bunlar barışsever, biz değiliz.

Meclis başkanı bize mektup göndermiş “sivil özgürlükçü anayasa yapacağız” diye. Dertleri bu olsa, çalışacağız da dertleri bu değil. Bütün mavi boncuklar başkanlık etrafına dizilecek, bulabilirse oyları başkanlık rejimi oldu-bittiyle kabul ettirecek.”

 

Yeni anayasa

 

Partimiz yetkili kurullarında değerlendirecek. Yeni bir anayasa yapma imkanı var mı yok mu bakacağız. Biz yeni bir anayasa özgülükçü anayasa yapılacağına inanmıyoruz.

İnsan onuru maddesinde uzlaştık. Anayasa insan onuruna dayanacak dedik. Ne insanın onurunu bıraktınız, ne yaşayanın, ne ölünün. Yarın uzlaşsak ne olacak. Sen bu tarzda ülkeyi yönetmeye devam ettiğin sürece en demokratik anayasa yapsak ne olacak.

Darbe anayasasını bile uygulamıyorsunuz, askıya aldınız. Yenisini yapsak uygulamasının garantisi var mı? Parlamentonun gücü yetiyor mu? Yok. Size dava açacak savcı var mı? Bunu yazacak kaç televizyon var? Yeni bir zihniyet olmadığı müddetçe, yeni anayasa yapmak mümkün değil.”

 

DBP’li belediyeler

 

DBP bünyesindeki belediyelerimize yöneldiler. Önce müfettişler gönderdiler, yolsuzluk bulamadılar. Geri döndüler “Bulamadık”. “Nasıl bulamadınız?”, “Hırsızlık yapmıyorlar efendim” Çünkü hırsızlık yapmadan yönetilemeyeceğini düşünüyorlar. Öyle alışmışlar.

Mardin belediyesini örnek verdiler: “Gelirlerinin yüzde 62’sini personele harcıyormuş, gerisi ne yapılıyormuş belli değilmiş. Hendek kazılıyormuş, örgüte gönderiyorlarmış, hizmet yapmıyorlarmış.” Seçimden hemen önce söylemişlerdi Ahmet Bey ve Ferbune hanım.

Mardin Belediye eş başkanlarının fotoğraflarını göstermek istiyorum. Belediye Başkanı koltuğunu icrada kaybetti. Ne koltuk kaldı ne kanepe. AKP belediyeyi boşaltmıştı. Mardin’e unesco’dan yüzlerce dolar hibe gönderildi. Öylesine yemişler ki, koltuğu unutmuşlar, koltuk gitti. Personel bütçesi düşük. Borçlarını bitirmiş, kasasında parası var. Bu belediye hizmet yapmıyormuş, hedef haline getiriliyor.

Borçlarla aldık belediyeleri. Ağrı mesela, belediye başkanının ismi “Dızo”ya çıktı. Hendekleri ne belediye kazıyor, ne örgüte para aktarıyor. Bir kuruş aktarılsa, sizden kaçmaz, polis de savcı da biliyor. Buna rağmen kirletmeniz itiraf atmanız gerekiyor. Belediyelerden halk memnun olmazsa, peş peşe seçim kazanmazdı.

Bizim arzu ettiğimiz yetki devri de yapılsa, AKP’li MHP’li, CHP’li belediyeler de daha iyi çalışacak. Ülke bölünsün diye değil. Kendi kararlarını, bütçelerini yaparken halkın denetimine açık güçlü yerel yönetimler istiyoruz. Özyönetim dediğimiz budur. Diktatörlük değil.”

 

İlgili Haberler