HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, kayyum atanan Koza-İpek grubunda yer alan İpek Medya'ya polis baskını düzenlenmesiyle ilgili olarak, "Güne iyi başlamadık. Güne, bir basın yayın kuruluşuna, televizyona zorla el koyma ‘kayyum’ adı altında neredeyse zulüm uygulamasıyla başladık. Çok mu şaşırdık? Yok. Maalesef burası AKP Türkiye’si" dedi.
Taksim Elit World Otel'de Türkiye'deki azınlık temsilcileriyle bir araya gelen Selahattin Demirtaş, İpek Medya Grubu'na polis baskınına değindi.
Demirtaş'ın konuşmasından satır başları şöyle:
"Güne iyi başlamadık. Güne, bir basın yayın kuruluşuna, televizyona zorla el koyma ‘kayyum’ adı altında neredeyse zulüm uygulamasıyla başladık. Çok mu şaşırdık? Yok. Maalesef burası AKP Türkiye’si. Çok uzun zamandır bu tür uygulamaları şu veya bu düzeyde hukuksuz, anayasaya uymayan, hiçbir iç hukukumuzda veya uluslararası hukukta yeri olmayan çok sayıda uygulamayla karşı karşıyayız. Biz şaşırtan değil ama bir kez daha yaralayan, üzen bir olayla güne başladık.
Kabul edilemez bir uygulama olduğunu açıkça belirtmek istiyorum. Halkların Demokratik Partisi olarak özgürlüğün, insan haklarının, demokrasinin amasız, ancaksız, düşüncesine, kimliğine, inancına, ideolojisine bakılmaksızın herkes için geçerli olduğunu düşünüyor ve savunuyoruz. Hiçbir şekilde hiç kimseye doğrudan kendi haklarını bu kadar aleni bir şekilde gasp edecek bir uygulamaya hiç kimsenin sessiz kalmayacağını da hükümetin bilmesi lazım.
'Düşünce özgürlüğü, özgürlüklerin anasıdır'
Bu baskı uygulamaları şu anda bir medya grubuna yönelikmiş gibi görünüyor ama aslında toplumun tamamı hedefleniyor. Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, ifadeyi yayma özgürlüğü, en geniş tanımıyla düşünce özgürlüğü hak ve özgürlüklerin anasıdır. Onun ihlal edildiği yerde geride kalan hiçbir özgürlüğü artık koruyamazsınız. Yaşam hakkın en kutsal olanıdır. Ama yaşam hakkını koruyabilmenin ilk şartı düşünce özgürlüğüdür. Bu kadar ciddi bir ihlalle güne başlamış olduk.
Umut ediyorum bütün bu yaşananlardan toplum olarak dersler çıkarırız. Her şeyden önce siyasetçilerin doğru dersler çıkarmasını diliyorum. Önümüzde 1 Kasım var. Seçmenler açısından siyaseti denetleme, kendi yaşadığı ülkede siyasete yön verme açısından seçimler önemli fırsatlardır. Bütün bu olup bitenleri tersine çevirebilecek bir sonucu 1 Kasım’da elde etmeyi umuyoruz. Mevcut iktidarın da bütün baskı ve zulüm anlayışıyla Türkiye’yi getirdiği bu felaketten, uçurumun kıyısından artık geri döndürebilecek akıl tutulmasından vazgeçeceğini temenni ediyoruz."