Gündem

Davutoğlu: Bizim için 17 Aralık sadece Şeb-i Arus'tur

Başbakan Davutoğlu, 'Bizim için 17 Aralık, sadece Şeb-i Arus'tur, sadece vuslattır ve sadece Şeb-i Arus, sadece vuslat olarak kalacaktır' dedi

17 Aralık 2014 20:43

Başbakan Ahmet Davutoğlu, o dönemde kabinede yer alan dört bakan ve çocuklarının ve hükümete yakın çok sayıda iş adamının adının karıştığı 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun yıldönümünde "Bizim için 17 Aralık, sadece Şeb-i Arus'tur, sadece vuslattır ve sadece Şeb-i Arus, sadece vuslat olarak kalacaktır" dedi. Davutoğlu, "O mübarek günde, millet ile devletin buluşmasını, vuslatını engellemek isteyenler, bundan sonra hangi gerekçeyle ve hangi günde böyle bir çalışma içine girerlerse girsinler, onların bütün çabalalarını akamete çıkarmak da bizim için ulvi bir görevdir" ifadelerini kullandı.

Konya'daki Hazreti Mevlana'yı anma törenlerine katılan misafirlere verilen akşam yemeğinde konuşan Davutoğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle: 

Geçen sene 17 Aralık’ta hepimizi düşüncelere sevk eden gelişmeler yaşandı. Türkiye’nin geleceğini karatacak bir dizi olayların planlaması içine girdiler. 1 yılın muhasebesini yaptığımızda geçen sene ben kendilerine sayın başbakanımız diye hitap etmiştim.

Bugün 10 Ağustos’ta tecelli eden milli iradenin ardından kendisine sayın cumhurbaşkanımız hoş geldiniz demekten onur duyuyorum. 

Bizim için 17 Aralık sadece Şeb-i Arus’tur sadece vuslattır ve sadece böyle kalacaktır. Ben tekrar misafirlerimize hoş geldiniz diyorum. Vuslatımız hayırlı olsun diyorum.

"Hepimizin varlık bilincini, Allahuteala'nın idrakiyle özdeşleştiren ve bizde var oluşumuza anlam katan bütün hususiyetleri tekrar tekrar inşa eden bir bilinç sunar. Anadolu irfanı Hazreti Mevlana, bu varoluş bilincini bir medeniyet idrakine, o adalet felsefesini köklü bir devlet geleneğine dönüştürmüştür. O açıdan baktığınızda her sene biz Şeb-i Arus ile birlikte tekrar tekrar var oluşumuzun anlamını idrak eder, o idrak ile hayatımıza ve hayatımızın nihai aşaması olan vuslata ulaşabilmek için hayırlı bir akıbet için çaba sarf ederiz. Allah vuslat bilincini hakkıyla idrak edenlerden eylesin cümlemizi ve o gün geldiğinde, o bir olana kavuşma anı geldiğinde, yeni bir Şeb-i Arus bilinciyle son halimizle, tam bir idrak ile ona kavuşmayı nasip eylesin."

"Nasıl var oluş idraki önemliyse ve insan hayatına anlam katıyorsa, tarihi idrak da önemlidir" diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Çünkü nihai olarak insanoğlunun tarih içindeki varoluşun bir şekilde zamana kat attığı anlamla şekillenir, biçimlenir ve gelecek nesillere aktarılır. O anlamda Hazreti Mevlana’nın Anadolu topraklarına getirdiği o engin idrak, aslında Anadolu topraklarında bir köprü medeniyetini, yeni tarihin inşasını mümkün kılmıştır. 12 ve 13. Asır Anadolu’su anlaşılmadan bugün bize intikal eden güçlü bilinç ve bize intikal eden tarihi sorumluluk da anlaşılamaz."

Hazreti Mevlana’nın, tarihin ve medeniyetin yürüyen timsali olduğunu dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Ve onunla birlikte yürüyenler, onun öncesinde, onun sonrasında bu idrak ile tarihi şekillendirenler, bugün bu topraklarda bizim onurla yaşamamızı ve gerçek medeniyet kültürü inşa etmemizi sağlayan öncülerdir. Bu çerçevede 12 ve 13. Yüzyılda ve daha sonraki dönem, Anadolu’da oluşan o büyük harman aslında medeniyetler tarihinin belki de en bereketli dönemini yansıtır. Bir taraftan Moğollar'ın siyasi baskısı, Haçlılar, bununla tarumar edilmiş bir toprak ama öbür tarafta Hazreti Mevlana ile Hacı Bektaşi Veli ile ondan bir asır sonra Muhiddin Arabi ile doğudan batıya, batıdan doğuya cok geniş coğrafyadan Anadolu’ya irfan tohumlarını ekmiştir, hepsini rahmetle anıyoruz.

Bu irfan tohumları farklı dillerde farklı üsluplarla ifade edilmiş olsalar da hepsi aynı gerçeğe yönelmiştir. Yunus Emre’nin güzel Türkçesi, Hazreti Mevlana’nın Farsça beyitleriyle anlatmaya çalıştığı aynıdır. Onlardan sonra asırlar sonra Ahmedi Hani, Memuzin ile Kürtçeyi kullanarak aynı aşkı, aynı sevdayı, aynı bilinci ve aynı medeniyet tohumunu bu topraklarda yeşerttiler. Dolayısıyla konuşan ve bir şekilde insana hitap eden dil farklı olabilir ama o dilin dayandığı ney ile Hazreti Mevlana’nın izah ettiği varlık bilinci hep aynı kalmıştır. Bugün aslında bu tarihi idrak çerçevesinde hem ülkemizin hem çevre bölgelerimizin hem insanlığın ihtiyaç hissettiği, muhtaç olduğu medeniyet aşısı işte Mesnevi’nin içinde gizli olan o aşk, o varlık bilinci, o muhabbet ve o engin deryadır."

 

"Hepimizin nihai kertede takip etmesi gereken yol..."

 

Davutoğlu, "Biz ister ilim dünyasında, ister irfan dünyasında ister sosyal hayatta siyasi hayatta olalım hepimizin nihai kertede takip etmesi gereken yol Hazreti Mevlana ile sembolleşen, Hazreti Mevlana ile bu topraklara bir şekilde bir çınar gibi, bir tohum gibi ekilip çınar olarak yükselen bu tarih idrakini, zaman idrakini varlık idrakini yeniden inşa etmektir'' diye konuştu.

Başbakan Davutoğlu, "Hazreti Mevlana'nın "ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol" diye biten 7 öğüdü ve adalet felsefesiyle sadece Anadolu topraklarında yaşayanlara değil, coğrafyaları, mekanları ve bir anlamda insanı sınırlayan bütün sınırları aşan bir ahlak bilincinin bugünlere kadar yansıyan, engin irfan ürünleri ortaya koyduğunu söyledi. 

 

"Hepimiz tek bir şey için, o vuslat anı için yaşıyoruz"

 

"Adalet"in Hazreti Mevlana'nın dilinde "meyve ağacı sulamaktır", zulmün ise "diken ağacı sulamak" şeklinde tasvir edildiğini, adaleti inşa etmek için yola çıkanların da "olduğu gibi görünmek, göründüğü gibi olmak" zorunda bulunduğunu anlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Hazreti Mevlana'nın her bir beyitinde, nasihatında kendisini gösteren temel hususiyet nihai noktada işte bugün vuslat idrakiyle gördüğümüz, derinden hissettiğimiz o engin irfanı yansıtır. Vuslat bu anlamda Rabbimizle kavuşmak, Rabbimizin yarattığı eşrefi mahlukat olan her insanla gözgöze baktığımızda o aşkı yaşamak ve tarihi akış içinde büyük bir sorumluluk bilinciyle o vuslata hazır olmak için gece gündüz irfani özgü, adalet anlayışı hakim kılmak için çaba sarf etmektir. Hepimiz tek birşey için, o vuslat anı için yaşıyoruz. O vuslat anında ulaştığımızda elde ettiğimiz ve edeceklerimiz bir anlamda bizim hayatımıza anlam katan yegane semerelerdir. Bu çerçevede bugün tekrar Konyamız'da, 741. senei devriyesinde vuslat idrakiye buluşmanın onurunu, mutluluğunu yaşıyoruz. Bizi bu çerçevede ve bu temel üzerinde biraraya getiren Rabbimize hamd olsun, Hazreti Mevlana'nın yolundan bizi ayırmasın.

Bir başka vuslata daha dikkati çekmek isterim. Bu tarihi derinliğe giden engin irfani vuslat yanında, millet ile devletin vuslatı da bugün siyasi anlamda hepimizin üzerinde tefekkür ve tezekkür etmesi gereken olgudur. Hayatımızın her bir safhasının ve her bir alanına nasıl son anımızdaki vuslatla ilişkilendiriyorsak, siyasetimizdeki temel felsefeyi de millet ile devletin buluşması üzerine inşa ediyoruz."

 

"Vuslatın anlamını kaydıracak bir başka oyun ve düzen içine girdiler"

 

Başbakan Davutoğlu, geçen sene 17 Aralık günü herkesi "ciddi şekilde bir muhasebeye sevk eden" bir sürecin başladığına işaret ederek, "17 Aralık 2013'te, tam da biz Sayın Cumhurbaşkanımızla burada, Konya'da tekrar Konyalılar'la bir vuslat günü buluşmak için yola çıktığımızda Türkiye'de bazı çevreler o vuslatı koparacak, o vuslatın anlamını kaydıracak bir başka oyun ve düzen içine girdiler. 17 Aralık'ın o engin irfanının dışına anlam taşıyan bir komplonun, bir oyunun düzenin parçası olarak Türkiye'nin geleceğini karartacak bir dizi olayların planlaması içine girdiler" diye konuştu. 

Geçen sene Konya'da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı, "Sayın Başbakanım" diye hitap ederek karşıladığını anımsatan Davutoğlu, "1 yıl içinde yaşanan zorlu mücadelelerden sonra, milli iradeye darbe kurma çabalarından, teşebbüslerinden sonra kendisine 10 Ağustos ile tecelli eden milli iradenin bir işareti olarak 'Sayın Cumhurbaşkanım Konya'ya hoşgeldiniz' demekle büyük onur duyuyorum" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Konya'daki Hazreti Mevlana'yı anma törenlerine katılan misafirlere verilen akşam yemeğinde yaptığı konuşmada, "Bizim için 17 Aralık, sadece Şeb-i Arus'tur, sadece vuslattır ve sadece Şeb-i Arus, sadece vuslat olarak kalacaktır. O mübarek günde, millet ile devletin buluşmasını, vuslatını engellemek isteyenler, bundan sonra hangi gerekçeyle ve hangi günde böyle bir çalışma içine girerlerse girsinler, onların bütün çabalalarını akamete çıkarmak da bizim için ulvi bir görevdir" ifadelerini kullandı.

İlgili Haberler