Kopenhag Belediyesi’nin 'Ermeni Soykırımı’nın 100. Yılını anmak adına onayladığı anıt, Danimarka’daki Türkiye Büyükelçiliği'ni fena halde kızdırdı. Sorunun kaynağı, 'Ermeni Soykırımı' adını taşıyacak olan anıtın Danimarka’nın en gözde meydanlarından birinde sergilenecek olması..
'Ermeni Soykırımı'nın 100. yılında, soykırımın başlangıcı kabul edilen 24 Nisan'a sekiz gün kala, Danimarka gündemine bomba gibi düşen haberin konusu soykırımın ta kendisi. Kopenhag Belediyesi, 'Ermeni Soykırımı'nın 100. yılını anmak adına, Kultorvet Meydanı'nda Mayıs ayında 10 gün boyunca sergilenecekbir heykel dikme kararı aldı.
’The Draem’ (Danish Remembrance Armenian Empathy Messenger) ismindeki heykelin formu da ilgi çekti. Ancak dokuz metre uzunluğunda, karanlıkta ışıldayan ve etrafında yüzlerce çiçek barındıracak olan heykeli tartışma konusu yapan şekli veya boyutu değil. Heykelin varlığı ve adı şimdiden bazı kesimleri kızdırmış görünüyor. Kopenhag’daki Türkiye Büyükelçiliği, 'Politiken' Gazetesine verdiği demeçte tepkilerini şöyle ifade ediyor: "Ahlaken ve hukuki olarak savunulamaz birşey! Kopenhag’ın en önemli meydanlarından birinde sergilenecek olan bir heykelin 1915 olaylarını ‘soykırım’ olarak adlandırılmasına son derece tepkiliyiz.”
Sultan Çoban'ın Agos gazetesinde yayımlanan haberine göre, Kopenhag’da sergilenecek olan anıtın projesi Amerikan-Ermeni ortaklığında kurulan bir stüdyoya, Invivia’ye ait. Heykelin mimarı Alan Sayegh, anıtın soykırım ile ilgili toplumsal hafızayı ve empatiyi sembolize ettiğini ve bir saygı duruşu olduğunu söylüyor.
Mayıs ayında sergilenecek olan anıt yarattığı tartışma Danimarkalı siyasetçilerden de tepki almaya başladı. Danimarka Milliyetçi Partisi'nden Carl Christian Ebbesen konuyla ilgili “Türkiye bu konuya, bizim Kopenhag’daki faaliyetlerimize, ifade ve sanat özgürlüğümüze kesinlikle karişamaz” dedi. Farklı siyasi parti mensupları da Ebbesen’i destekleyen ifadelerde bulundu.
'Türkiye Büyükelçiliği'nin ilk tepkisi değil'
Türkiye Büyükelçiliği'nin çıkışının Danimarka kamuoyunu şaşırtmadığı da konuşulanlar arasında. 2012 yılının sonlarına doğru Kopenhag Kraliyet Kütüphanesi, Türkiye ve Danimarka arasında diplomatik krize sebep olmuştu. Kütüphanenin ev sahipliği yaptığı ’Fotoğraflarla Ermeni Soykırımı’ isimli sergisi sebebi ile çıkan kriz benzer söylemler kullanan büyükelçilik dolayısıyla gerilim yaratmıştı. O dönem Türkiye Büyükelçiliği'nin ’Soykırım’ sözcüğüne ve sergiye yoğun ısrarları sonucunda, kütüphane Türkiye’ye alternatif bir sergi izni çıkarmıştı ve Türkiye Büyükelçiliği ’Sözde Ermeni Soykırımı’ ismi altında aynı kütüphanede sergi açmıştı.
Türkiye Büyükelçiliği'nin dikkatleri üzerine çeken bu davranışına o dönemki Danimarka Milliyetçi Parti’sinin dışişleri basın sözcüsü Søren Espersen ” Bu Nazilerin Holocaust ile ilgili bir sergi açması kadar saçma birşey” diyerek tepki vermişti. 2012 yılındaki bu olay sonrasında basın ve ifade özgürlüğü konusunda Türkiye Büyükelçiliği'nin kusurları basında yer almış ve sergiye çok yoğun bir ilgi gözlenmiş, katılımcı sayısının artması Danimarka halkının politik cevabı olarak yorumlanmıştı.
'Ermeni Soykırımı' Danimarkalıları neden ilgilendiriyor?
Uluslararası alanda akademisyenler, araştırmacılar ve tarihçilerce birlikte birçok ülkede soykırım olarak tanımlanan 1915 olayları, Danimarka’da henüz resmen soykırım olarak kabul edilmiyor. Fakat Danimarka’nın Eğitim Bakanlığı tarafından, eğitim amaçlı kurulan www.folkedrab.dk (‘Folkedrab’: Dancada soykırım) internet sitesinde Ermeni Soykırımı da yer almakta. Sitede yer alan soykırımlar arasında Srebrenica, Halepçe, Rwanda ve Holocaust da bulunuyor.
Danimarka’nın Dışişleri bakanı Martin Lidegaard anıt krizi ile ilgili yorum yapmak istememiş, fakat Danimarka basınına email ile şunları yazmış: “Danimarka Hükümeti 1915 olaylarının trajik boyutunu gizlemiyor, fakat resmi olarak ‘soykırım’ diye tanımlamamıştır. Fikrimiz şudur ki, bunu tarihçilere bırakmalıyız."
Danimarka’da Ermeni Soykırımı ile ilgili önemli bir akademik çalışma yapan tarihçi Matthias Bjørnlund, 2013’te çıkan ‘Ermeni Soykırımı – Baştan Sona’ kitabında arşivlerle ve belgelerle 1915 olaylarının Soykırım olduğunu sergiliyor. Kitaptaki iddiaları dayandırdığı son derece önemli belgelerin bazıları, soykırım sırasında Harput ve Urfa’da bulunan Danimarkalı kadın misyonerler Karen Jeppe ve Maria Jacobsen’in yazdığı mektuplar ve günlükler. Bu belgelerin sonradan 1915 olaylarının 'Soykırım' olarak tanımlanmasında önemli bir rolü olmuştur, zira Ermenilerin sistematize ve barbarca katledilmeleri tüm korkunç detayları ile anlatılmaktadır.
“1915’te Ermenilerin yaşadıklarını tanımlayabilecek tek doğru kelime ‘Soykırım’dır”
Bjørnlund şöyle diyor: “Ben böyle bir anıtın sergilenmesini önemli buluyorum, özellikle de anıt Ermeni Soykırımın bizim tarihimizin de bir parçası olduğuna dikkat çekebilirse. Ermine Soykırımı yanlızca bir Türkiye-Ermenistan sorunu değildir, bir çok aktörü vardır, mesela hem 1915’den önce ve sonrasında binlerce ermeniyi kıyımdan kurtaran Danimarkalı misyoner kadınlar gibi. Mağdurları anmak ve şereflendirmek bizim görevimizdir. Yani anıt konuya ilgi çekiyor, tıpkı Papa’nın Ermeni Soykırıma yaptığı yorum gibi, türk çevrelerden belli kesimlerin tepkileri ise bu ilgiyi her seferinde daha çok arttırıyor.”
Bjørnlund Danimarkanın Dışişleri bakanı Lidegaard’ın 1915 olaylarının Danimarka’da soykırım olarak resmiyete geçmediği yorumunu sorunlu buluyor. Bjørnlund’a göre Lidegaard Danimarka’nın Türkiye ile dialoglarının zedelenmesinden kaçındığı icin böyle bir yorum yapma gereği duydu, “fakat dialoğu zedelemektense bence tam aksine Soykırım konusunda anca baskı yaparak etkileyebiliriz Türkiye’nin Soykırım inkarını”
“Sorumlusu Türkiye Cumhuriyeti ya da değil, ama ‘Soykırım’ kesinlikle tek doğru tarihi-hukuki terimdir 1915 olayları ile ilgili”, diyen tarihçi Bjørnlund’a göre, Danimarka’nın Soykırımı tanımasından daha önemli olan Türkiye’nin bu sorumluluğu yüklenmesi, çünkü Türkiye’nin inkar politikaları bu alanda çalışan tarihçileri de siyasi bir kavgaya çekiyor. “Türkiye’nin inkar konusundaki ısrarcı tutumu, ülkenin otoriter ve baskıcı geneleğinin devamını pekiştirir sadece.” Tam da bu yüzden Danimarka gibi ülkelerin bu konuda ısrarı önemli, diyor Bjørnlund.
Bjørnlund son olarak şunları söylüyor: “Türkiye’nin tehditlerine boyun eğmemeliyiz.”
Danimarkalı tarihçi Matthias Bjørnlund’un bir sonraki projesi Prof. Dr. Taner Akçam ile Ermeni Soykırım üzerine bir kitap çıkarmak. Kitapta yukarıda bahsi geçen Danimarkalı kaynaklar da dahil olacak.