Emekli Büyükelçi ve CHP İstanbul Milletvekili Namık Tan, İsveç'in NATO üyeliğine yeşil ışık yakılmasını, "Sürecin başından itibaren, tabir yerindeyse, düğmeler yanlış iliklenmiştir. Gerekçeler ne kadar haklı olursa olsun, dost ve müttefik Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyelik süreçleri yanlış yönetilmiştir. NATO’nun kendine has mekanizmaları kullanılarak hak aramamız gerekirken, şantajı çağrıştıran, son derece çirkin politikalarla, iktidar tarafından ülkemiz, başta dost ve müttefiklerimiz olmak üzere, uluslararası muhataplarımız nezdinde rencide edilmiştir" diye değerlendirdi.
Litvanya'nın başkenti Vilnius'ta NATO üyesi ülkelerin liderlerinin bir araya geldiği zirvede, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, aylar süren müzakerelerden sonra İsveç'in NATO üyeliğine yeşil ışık yakmıştı.
TIKLAYIN | NATO Genel Sekreteri duyurdu: Erdoğan İsveç'in NATO üyeliğine yeşil ışık yaktı, TBMM onayından emin
CHP'li Tan, Twitter hesabından sürece yönelik şu değerlendirmelerde bulundu.
"İsveç’in NATO üyeliği ile ilgili iktidar politikası hakkında CHP’nin görüşleri:
İktidarın, Vilnius’ta bu hafta sona eren NATO zirvesinde, İsveç’in üyeliğine sonunda yeşil ışık yaktığına dair üst düzeyli açıklamalar, Türkiye’nin çıkarlarının ve özellikle güvenliğinin nihayet doğru şekilde gözetilebileceği yolunda ilgili çevrelerde ihtiyatlı bir iyimserlik yaratmıştır.
Ancak, bu noktaya gelinceye kadar izlenen politika ile Cumhuriyet Halk Partisi olarak hiçbir şekilde mutabık olmadığımızı kayda geçirmek isteriz. Tek adamın kararlarıyla atılan adımlar ve şantajı çağrıştıran yaklaşımlar, dost ve müttefiklerimiz nezdinde güvenilirliğimize ve öngörülebilirliğimize büyük bir darbe vurmuştur.
Türkiye itibar kaybına uğramıştır
Ayrıca, vahim yanlışlarla dolu bu dış politika, Türkiye’ye hiç yakışmamıştır. Süreç içinde Türkiye itibar kaybına uğramıştır. Dış politikada uzun yıllar zarfında oluşturduğumuz güveninin yerini güvensizlik almış, inandırıcılığımız ve tutarlılığımız ciddi şekilde zedelenmiştir. Bunun sorumlusu iktidardır.
Sebep olunan güvensizlik, Türkiye’yi hem siyasi hem ekonomik bakımdan çok ciddi kayıplara uğratmıştır. Hukukun ve adaletin olmadığı bir ülkeye kim doğrudan yatırımı düşünebilir? Bu utanç verici durumun sorumlusunun iktidar ve destekçileri olduğu kuşkusuzdur.
Sürecin başından itibaren, tabir yerindeyse, düğmeler yanlış iliklenmiştir. Gerekçeler ne kadar haklı olursa olsun, dost ve müttefik Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyelik süreçleri yanlış yönetilmiştir.
NATO’nun kendine has mekanizmaları kullanılarak hak aramamız gerekirken, şantajı çağrıştıran, son derece çirkin politikalarla, iktidar tarafından ülkemiz, başta dost ve müttefiklerimiz olmak üzere, uluslararası muhataplarımız nezdinde rencide edilmiştir.
ABD'ye somut bir yaptırımdan söz etmeyi aklından daha geçirmedi
Nitekim, Vilnius Zirvesinin hemen öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsveç’in üyeliği bağlamında; “terör örgütleriyle arasına mesafe koymayan bir devlet, NATO’ya nasıl katkı yapabilir?” diye haklı bir soru sormuştur.
Ancak, Cumhurbaşkanı, örneğin altında bizim de imzamız bulunan son yıllardaki NATO zirve toplantılarının sonuç bildirilerinde hasım ülke olarak belirlenmiş olan Rusya’nın, PKK’ya destek olmak bir yana, ülkesinin başkentinde YPG’nin resmi temsilciliğinin faaliyetine izin veriyor oluşunu neden görmezden geldiğimizi açıklamaktan imtina etmiştir.
Ayrıca, ABD gibi YPG/PKK unsurlarına destek olagelen başkaca NATO üyesi ülkeleri benzer bir değerlendirmeye tabi tutmaya cesaret edememiş, bütün sorumluluğu Finlandiya ve İsveç’in üzerine yıkmaktan çekinmemiştir. Örneğin, YPG/PKK’ya süregelen desteği sebebiyle ABD’ye somut herhangi bir yaptırımdan söz etmeyi aklından dahi geçirmemiştir.
Nedeni gayet basittir: çünkü, sırça köşkte oturan, komşusuna taş atamaz. Ayrıca, iktidarın temel hedefi bağcıyı dövmek değil, iç politikada zemin kazanmaktır. Yalnız, şu bilinmelidir ki, bu ucuz siyaset, özellikle uluslararası planda sizi gülünç duruma düşürmekten başka bir sonuç vermez.
İçi boş tehditlerle, dış politikadaki manevra alanımız tamamen yok edilmiştir
Ardından, iktidar, Avrupa Birliği üyeliğimize başından itibaren gayet kuvvetli destekte bulunan Finlandiya ve İsveç’e yönelik olarak sadece iç politikada kullanmaya matuf içi boş tehditlerde bulunarak, dış politikadaki manevra alanımızı tamamen yok etmiştir.
Bu çerçevede, başta NATO olmak üzere kurucu üyesi olduğumuz örneğin Avrupa Konseyi gibi örgütlerde güvenilirliğimiz ve itibarımız da büyük ölçüde zedelenmiştir.
Yine NATO’nun son Vilnius Zirvesinde, iktidar, hiç sıkılmadan, İsveç’in NATO üyeliğine onay verebilmemiz için, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinden, AB tam üyelik sürecimizin canlandırılması talebinde bulunabilmiştir.
Oysa, Türkiye, öncelikle hukuk ve adalet sistemimizi kapsayacak şekilde, AB uyum sürecini belli bir aşamaya getirene kadar, AB üyesi ülkelerin veya İsveç’in sözlü desteğinin tek başına bir şey ifade etmeyeceğini Erdoğan gayet iyi bilmektedir.
Türkiye’nin itibarının boş hamasete kurban edilmesinden üzüntü duyuyoruz
Erdoğan’ın bir başka büyük yanlışı da, sürekli tekrarladığı hatada ısrar ederek dış politikayı kendi iç politika gündemi için malzeme olarak kullanmasıdır. Bunun sonu yoktur. İç politikada ucuz hamaset iş yapar ama bunun dış politikadaki maliyeti bugüne kadar defalarca yaşadığımız gibi çok ağır olur.
Finlandiya’nın ve özellikle İsveç’in NATO’ya üyeliğine ilişkin müzakere sürecinin bu kadar büyük bir gayrı ciddilikle yürütülmesinden ve bu çerçevede Türkiye’nin itibarının boş hamasete kurban edilmesinden üzüntü duyuyoruz. Bunlar, Türkiye’nin onurlu dış politika geleneğine yakışacak hareketler değildir.
İktidarın, İsveç’in NATO üyeliğine yeşil ışık yaktığına dair önceki gün bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan kararı bağlamında, Türkiye’nin bu süreçte İsveç’ten terörle mücadele konusundaki haklı taleplerine dair olumlu yanıt almış olduğuna inanmak istiyoruz.
TBMM'ye getirin hep birlikte tartışalım, milli iradenin tecellisiyle karar verelim
Şayet böyleyse, bizim en güçlü üyelerinden biri olduğumuz savunma ittifakı NATO’yu güçlendireceğine ve üzerimizden yük alacağına inandığımız bu kararı desteklememizden daha doğal bir şey düşünülemez. O takdirde, boş tehditlerinizle itibarımıza daha fazla zarar vermeden, İsveç’in NATO’ya üyeliğini bir an önce TBMM’ne getirin, hep birlikte tartışalım ve tek bir kişinin değil milli iradenin tecellisini sağlamak suretiyle karar verelim.
En büyük hatalardan birisi de dış siyaseti, iç siyasete, tabanın duygularına ve desteğine, ideolojik saiklere göre yapmaktır. İdeoloji esaslı diplomasi, zaman içinde, sizi bütün sorunların tarafı haline getirir. Giderek yalnızlaşır, yakın siyasi tarihimizde görüldüğü gibi, dostlarınızı ve müttefiklerinizi kaybetmeye başlarsınız.
NATO içindeki meseleleri, iç siyasete malzeme ederek çözmeye çalışmak yarardan çok zarar getirir.
Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye ile başka ülkeler arasındaki ikili sorunların NATO’ya taşınmasının taraftarı değildir.
Türkiye’nin, AB ve NATO üyeliklerinin, dış politikasında tayin edici özellikte olduğu ve Batı’nın siyasi, ekonomik ve sosyal yapılanması içinde yer almasının kendisine güç verdiği unutulmamalıdır.
İktidarın bu kararından Türkiye’nin süreçte İsveç’ten terörle mücadele konusundaki haklı taleplerine dair olumlu yanıt almış olduğunu varsayıyoruz. Şayet böyleyse, kararlarında bizzat bizim de tam anlamıyla söz sahibi olduğumuz savunma ittifakı NATO’yu güçlendirecek bu kararı desteklememizden daha doğal bir şey düşünülemez.
Dış politikada kararlar tek bir kişi veya zümrenin ideolojik gündemine göre değil, kurumsal akla ve ülkenin geleneksel dış politika ilkelerine uygun olarak, milli iradenin tecelli ettiği TBMM’de partiler üstü bir anlayışla alınır.
Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin meşru taleplerinin İsveç ile diyalog yoluyla çözülmesinin, Türkiye’nin uzun vadeli çıkarları için daha yararlı olacağına inanmaktadır. O yüzden, CHP, Finlandiya’nın NATO üyeliğine onay verdiği gibi, İsveç’in üyeliğine de TBMM’de destek verecektir."