Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın daha önce ağır ifadelerle eleştirdiği, geçtiğimiz gün bayram namazı sonrası bir kez daha "böyle bir görüşme meşru değildir, kabul etmiyorum" açıklaması ile gündeme gelen hükümet ile HDP'nin İmralı heyeti arasında gerçekleşen Dolmabahçe görüşmesine ilişkin perde arkasını yazdı. Dündar, görüşmeyle ilgili yetkili kişilere dayandırdığı iddiasına göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan Dolmabahçe zirvesinin her aşamasından haberdardı, HDP’lilerin her talebi anında telefonla kendisine iletildi ve onayı alındı.
Dündar'ın Cumhuriyet'te "Dolmabahçe sırları" başlığıyla yayımlanan (19 Temmuz 2015) yazısı şöyle:
Önder bayrağı devirdi
Dolmabahçe’de açıklamanın yapılacağı salonda, koltukların tam ortasına geniş bir sehpa konmuş, üzerine de çiçeklerle birlikte yan yana iki Türk bayrağı yerleştirilmişti.
Tam açıklama başladığında mutabakat metnini okuyacak Sırrı Süreyya Önder, yanlışlıkla bayrağa dokununca bayrak devrildi. Yalçın Akdoğan, telaşla “Bayrak düştü... Bayrak düştü” diye görevlilere seslendi. Neyse ki yayın canlı olmadığından hemen o bölüm kesildi, bayrak yerine dikildi ve açıklamaya bundan sonra devam edildi.
Zirvede hem metinde hem oturma düzeninde kriz yaşandı. HDP’liler ‘eşit taraflar’ şeklinde oturmak isteyince Hükümet tarafı itiraz etti. Bunun üzerine Yeltsin’in Çeçenlerle görüşmesindeki oturma düzeni gündeme geldi. Mutabakat metni ve oturma düzeni krizi, bizzat Erdoğan’ın müdahalesiyle çözümlendi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Dolmabahçe zirvesi”ni ısrarla reddetmesine ve “Mutabakat ifadesini asla kabul etmiyorum, benimle mutabakata varmadan hareket ettiler” demesine rağmen, Dolmabahçe zirvesinin her aşamasından haberdar olduğu ve onay verdiği ortaya çıktı.
Mutabakatın perde arkasını bilen çevrelerin verdiği bilgiye göre Hükümet adına Dolmabahçe’de müzakerelere giren heyet, HDP’lilerin her talebini anında telefonla Erdoğan’a iletti ve onay aldı.
Birlikte fotoğraf verilmeden önce, oturma düzeninden açıklama metnine kadar birçok konuda anlaşmazlık çıktığı, ancak tarafların karşılıklı verdikleri tavizlerle, bugün Erdoğan’ın yok saydığı mutabakata ulaşıldığı anlaşıldı.
İlk kriz metinde
Cumhuriyet’in aldığı bilgiye göre, görüşme öncesi iki heyetin elinde birbirinden hayli uzak iki metin vardı. Müzakereleri yürütenler bu iki metni birbirine yakınlaştıran bir ön görüşme yaptılar. Başbakan Davutoğlu, ön görüşmenin her aşamasından haberdardı. Ancak Dolmabahçe’de toplanıldığında, bazı ifadeler konusunda yeniden pürüz çıktı. Açıklama gecikti. Müzakere kopma noktasına geldi. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı ile adeta “canlı bağlantı” kuruldu. Onun da devreye girmesiyle metin krizi aşıldı ve iki tarafın da üzerinde uzlaştığı bir mutabakat metni, açıklamaya hazır hale getirildi.
Banttan yayımlandı
Toplantıya basının alınmaması, resmi açıklamanın Anadolu Ajansı kamerası aracılığıyla dağıtılması kararlaştırılmıştı. Ancak bilinenin aksine, açıklama metni canlı değil, banttan yayımlandı. Hükümet tarafı, herhangi bir sürprize karşı önlem olarak “geciktirmeli yayın” tercihini kullandı. Yani yapılan kayıt, kısa bir süre sonra yayına verilerek muhtemel bir riskten kaçınıldı.
Oturma düzeni krizi
HDP tarafı, yayın öncesi, açıklamanın yapılacağı salonu görmek istedi. Salonda iki koltuk, iki tane de üçlü kanepe vardı.
HDP’liler, iki koltukta “taraflar”ı temsilen Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ile HDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in oturacağını düşündüler. Oysa Hükümet tarafı, o koltuklarda Yalçın Akdoğan ile Kamu Güvenliği Müsteşarı Muhammet Dervişoğlu’nun oturmasını planlamıştı.
Diğer iki kanepeden birine Efkan Ala ile Mahir Ünal, diğerine de HDP’li Pervin Buldan ile İdris Baluken oturacaktı.
HDP heyeti, bu oturma düzenine, “Burada Kabine mi topluyoruz” diyerek itiraz etti. İtiraz kabul edilmeyince de açıklamadan vazgeçeceklerini söylediler. Tartışma büyüyünce de “Çeçen örneği”nden söz ettiler.
Dolmabahçe zirvesi neydi?
28 Şubat 2015 günü, Hükümet’ten 4, HDP’den 3 temsilci, Dolmabahçe Sarayı’nda bir araya gelmiş, yarım saatlik bir ön görüşmeden sonra televizyon kamerası karşısında bir mutabakat metni açıklamışlardı.
Görüşmeye Hükümet adına Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Efkan Ala, AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal ile Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Muhammet Dervişoğlu katılmıştı.
HDP’yi ise grup başkanvekilleri Pervin Buldan, İdris Baluken ve İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder temsil ediyordu.
Tarihi bir beyan
Zirvede Sırrı Süreyya Önder, açıklama metnini okumuştu.
Diyalog sürecinin resmi bir aşamaya geldiğini vurgulayan Önder, barışın temelini oluşturmak amacıyla belirlenen 10 maddeyi açıklamış, Abdullah Öcalan’ın silah bırakma için PKK’yi bahar aylarında olağanüstü kongreye davet ettiğini bildirmişti.
“Bu davet, silahlı mücadelenin yerini demokratik mücadelenin almasına dair tarihi bir niyet beyanıdır” demişti.
Erdoğan sürprizi
Ancak yaklaşık 3 hafta sonra, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ukrayna gezisinden dönerken uçaktaki gazetecilere, “Hükümet benimle mutabakata varmadan hareket etti” demiş, “Bu metnin demokrasi adına nesini kabul edeceğim” sözleriyle mutabakata varılan 10 maddeye itiraz etmişti.
Tam Nevruz öncesi gelen bu mesaj, Dolmabahçe’nin işin aslını bilen iki tarafında da şok etkisi yaratmıştı.
Erdoğan önceki gün de bayram namazından çıkışta da “Ben Dolmabahçe mutabakatı ifadesini asla kabul etmiyorum. Çünkü ortada bir hükümet var, öbür tarafta da grubu olan bir siyasi parti var. Burada neyin mutabakatını, kiminle niçin sağlıyorsunuz? Böyle bir şey olamaz. Mutabakatın yeri parlamentodur” demişti.