Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından basın mensuplarının karşısına geçti. Gündeme ilişkin konularla ilgili açıklamalarda bulunan Arınç, bir gazetecinin "Arınç'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle: Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda donanma komutanın istifa etmesinin ardından atama zincirinin değiştiğiyle ilgili bir yorum var. Oramiral kalmaması nedeniyle atamada bir sıkıntı yaşaanacağı belirtiliyor. Hükümet bir tedbir almaya hazırlanıyor mu?" sorusuna şu yanıtı verdi:
'TSK zaafiyete düşmez!'
TSK hem Cumhuriyetimizin hem ülkemizin çok önemli bir kurumu. Onun disiplinli ve güçlü olması asıldır. Olumsuz hadiselerde ismi geçen kişileri eleştirirken tüm kurumu eleştirmek doğru değildir. İsmi geçen şahıs korgeneral Nusret Güner emekliliğini istemiştir ve kabul edilmiştir. Bu komutanın fevkalade görevinde başarılıdır. Kendisinin emekliliğini istemesi bireysel karara dayanmaktadır. Geçtiğimiz günlerde İzmir Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan davanın iddianamesi kabul edildi. Bu iddianamede sayın Komutanımızın evladına karşı çok ciddi bir suç işlediği yazılı. Komutanımız şerefli bir şekilde görev yaparken bu tür bir manzarayla karşılaşmış ve haysiyetine yedirememiştir. Bu olayın bir tarafı. TSK büyük bir camia. Bu camiada kimin hangi göreve geleceği YAŞ'ta tespit ediliyor. Daha önce de sayın Işık Koşaner ve arkadaşları emekliliklerini istemişlerdi. Bu kararları karşısında hükümetimiz mevcut sistemi çalıştırdı ve yerine yeni atamalar yaptı. Bir genelkurmay başkanını kuvvet komutanlarıyla birlikte emekliliğini istemiş olması TSK'da bir kaos meydana getirmedi. Her göreve atanacak güçlü amirallar, generaller bulunabilir.
Arınç'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
Sayın Başbakanımızın bir televizyon kanalında çok isabetle ortaya koyduğu bir gerçek TSK komuta kademesinde herhangi bir açığa düşecek bir zafiyetin içinde değildir. Sayın Genelkurmay Başkanımız bu eksikliklerin nasıl gideceklerini biliyorlar, biz bunu iyi biliyoruz.
'Tutuklama istisnai serbest yargı kural'
Belli suçlamalar için kamu görevlileri için bir süzgeç bulunmaktadır. Bir valiyle ilgili ön inceleme soruşturmadan sonra yargıya gidilebilir. Bazı davalar ise ön izne ihtiyaç duymadan savcılar tarafından açılabiliyor. Geçtiğimiz Temmuz ayında parlamento tatile girmeden 3. Yargı Paketi dediğimiz bir kanun tasarısı görüşülmüş ve kabul edilmişti. O pakette haksız tevkiflerin bir şekilde asgariye indirilmesiydi. Biz hangi kanunu yaparsak yapalım sonuçta söz bağımsız yargınındır. Onlara karşı itiraz yolları açık olabiliyor. Sayın Başbakanımızın da konuşmasında dikkat çektiği konu yargının bu yazılı hukuk karşısında tutuklamaların istisnai ama serbest yargılamanın kural olduğunu bir kez daha yargıya hatırlatmasıdır.
'Öcalan ile görüşme iznini bakanlık verecek'
Hükümlü ve tutukluların ziyareti hususu infaz kanununda hükme bağlandı. Milletvekillerinin ziyaretleri, ceza infaz kanunundaki yaşam şartlarını yerinde görmek, tutuklularla görüşmek amacıyla yapmış olduğu talepler ceza infaz kurumuna bilgi vermek üzere gerçekleştirilebilir. Terör örgütü suçluların ziyaretinde bakanlığın yazılı izni aranır. Abdullah Öcalan'la görüşmek üzere henüz milletvekili ve bir gruba izin verilmemiştir. Bu izin verilmeyecek anlamına gelmez. Adalet Bakanlığı başvuruları incelemektedir, kararını verecektir. Öcalan'la birlikte tutukluluğunu geçiren 3 hükümlüye akrabalarıyla ziyaret imkanı verilmiştir.
'Güler'in konuşmasını şaşkınlıkla karşıladı'
Birgül Ayman Güler isimli kadın milletvekilinin parlamentoda yaptığı konuşmayı üzüntü, şaşkınlıka ve elbette eleştirecek düzeyde izledim. Kendisinden özür dileme noktasında hiçbir şey yok. Bir parti sözcülüğü yapan sayın Güler konuşmasında ısrarlıdır. Güler'in yaptığı tariflerin hiçbir geçerliliği yoktur. Kendisi 'Türkler ve Kürtler'i eşit görmek mümkün değildir' demiştir. Bu birilerine göre faşist bir tutumdur. Burada asıl olan Sayın Kılıçdaroğlu ve milletvekillerinin hangi tarafta olduğudur. 30'a yakın milletvekilinin aynı kanaati çılgınca alkışlamasından görüldüğü gibi CHP'de yeni bir şey olmadığını gösterir. Sayın Kılıçdaroğlu güzel temennilerle bir yere gidemez. CHP bugün hangi safta bulunmaktadır? Milletimize hangi düşüncesini dayatmaya çalışmaktadır? Sayın Güler'in 'biz meşru müdafaa durumundayız, saldıracağız' sözlerini nereye oturtmak gerekiyor. Sayın Güler'i çılgınca alkışlayan MHP gözönünde bulundurulduğunda bu iki partinin birbirinin aynısı olduğu söylenebilir.
'Sayıları ne olursa olsun eğitim bir ihtiyaçtır'
Azınlıkların, farklı inanç gruplarının Lozan'da teminat altına alınmış hakları hükümet tarafından takibi yapılıyor. Kanuna koyduğumuz ek maddelerle müracaat edenlerin yeterli belgeleri ortaya koymaları halinde gayrimenkulleriyle ilgili çok önemli adımlar attık. Cemaat vakıflarının ve bu grupların bir tek sözü var "Bu hükümet bizi insan yerine koydu. Bütün haklarımız bize Anayasal haklar olarak veriliyor. Bundan dolayı hiçbir şikayetimiz yok". Heybeliada Ruhban Okulu'nun kapanmasının ardından 40 yıl geçti. Patrik Bartholemeos'u 52 yıl sonra ziyaret eden benim. O zaman bize "40. yılda ruhban okulunun açılmasını temin edin. Din adamı ihtiyacımız var" dendi. Biz meseleyi Lozan Anlaşması'ndan ve vicdan özgürlüğünden bakarız. Sayıları ne olursa olsun din öğretimi ve eğitimi bir inançtır. Kendi mensuplarına dinlerini öğretecek din adamı yetiştirmek istiyorlarsa buna bizim hayır dememiz mümkün değil. Anayasa Mahkemesi kararları çerçevesinde Heybeliada Ruhban Okulu açılmamış olabilir. Ama diğer konularda önemli ölçülerde aşama kaydedildi. Biz Heybeliada Ruhban Okulu konusunun üzerinde çalışıyoruz.
'Yunanistan'ı onaylamak mümkün değildir'
Meseleye dini ihtiyaçların giderilmesi bakımdan olumlu yaklaşıyoruz. Biz böylesine samimi bir gayret içerisindeyken Yunanistan'da olup bitenler, Batı Trakya Türkleri'nin ihtiyaçlarının karşılanması şöyle dursun, onların vakıf kurmalarına, gayrimenkul edinmelerine getirilen kısıtlamalar bizi üzmektedir. AİHM'den pekçok karar çıkmasına rağmen Yunanistan tarafgir tutumuna devam etmektedir. Batı Trakya'da hükümetin atadığı 2 tane müftü var 2 tane de seçilmiş müftü var. Bizim atadığımız müftüleri Yunan hükümeti kabul etmiyor. Yunanistan Batı Trakya'da cemaatin haklarını kullandırmıyorlar. Sayın Başbakanımız Yunanistan Başbakanı arayacaktır. Bizim Türkiye'de yaptıklarımıza bakarak Yunanistan'da Türk ve Müslüman unsurlara yapılanları yanyana getirmek mümkün değildir. Batı Trakya'da bir avuç müslüman Türk azınlığa reva görülen muameleyi kabul etmemiz mümkün değildir. Ruhban okulunun açılmasını isteyenler biraz da işin bu tarafına bakmaları gerekir.