Yeni Şafak gazetesi yazarı Ayşe Böhürler, isim vermeden ünlü tesettür moda firması Armina’nın reklam afişlerini eleştirdi. Böhürler, kırmızı, üstü açık lüks spor bir arabanın yanında poz veren iki başörtülü kadın yer aldığı reklam için, “Araba reklamlarının olmazsa olmazı, lastiğin yanında yürüyen uzun bacaklı güzel kız denkleminden ne farkı var onu sormak istiyorum. Çağrışımlar, cinsiyetçi bakış, kadın bedeninin kullanım biçimi...Böhürler: Kapitalizmin kadın bedenine bakışı ve bunun reklam dili kadın bedenini örtünce değişmiyor” dedi.
Ayşe Böhürler’in Yeni Şafak’ta “Konvasyon kartı ve koz oyunu” başlığıyla yayımlanan (4 Ekim 2014) yazısının ilgili bölümü şöyle:
Kırmızı araba ve başörtülü kızlar
Nicedir gözüme takılan bir reklam panosu hakkında yazmak istiyorum. Kırmızı üstü açık, lüks spor bir araba ve arabanın yanında poz veren iki tane başörtülü kız. Araba markasına falan girmeyeceğim. Reklam aracılığı ile sunulan imgelerden, reklamverenin isteği doğrultusunda oluşturulmaya çalışılan imajdan ve davranışlardan da söz etmeyeceğim, Ne Gramsci'den ne de reklamdaki hegemonik erkek dilinin yansımalarından söz edeceğim. Her gördüğümüzde bilinçaltımıza etkisi kaçınılmaz fotoğraf şiddetinden de bahsetmeyeceğim. Reklamveren firmaların kompleksli bakışlarından, 'başörtüsü+ lüks araba+ güzel kız' şemasının erkek algısındaki 'dindarlık' parantezinin yerinden ise hiç söz etmeyeceğim. Dini olarak da meseleye hiç girmeyeceğim. Sadece böyle bir görselin, araba reklamlarının olmazsa olmazı, lastiğin yanında yürüyen uzun bacaklı güzel kız denkleminden ne farkı var onu sormak istiyorum. Çağrışımlar, cinsiyetçi bakış, kadın bedeninin kullanım biçimi... Kapitalizmin kadın bedenine bakışı ve bunun reklam dili kadın bedenini örtünce de değişmiyor. Amma velakin diye bir parantez açmak ve ürünün felsefesi üzerinden reklam dilini sorgulamak gerekmez mi? Tıpatıp aynısını yapacaksak bu mücadele niye verildi ki?