Gündem

Baran Tursun Vakfı Başkanı: 341 kişi polisin 'makul şüphe' kurşunuyla öldü!

Mehmet Tursun, Newroz'da öldürülen Kemal Kurkut için "Polisler, canlı yakalamak olasılığı çok yüksek iken, direkt ve çekinmeden arkadan ateş ediyorlar” dedi

25 Mart 2017 23:57

Polis kurşunuyla genç yaşta kaybettiği oğlunun adını taşıyan Baran Tursun İnsani Yardım Vakfı Başkanı Mehmet Tursun, ‘öngörüsü, makul şüphesi ve takdiri’ sonucu aralarından bebek, çocuk, kadın ve yaşlıların da olduğu 341 insanın polis kurşunuyla hayatını kaybettiğini söyledi.

Diyarbakır’daki Newroz kutlamalarında polis kurşunuyla ölen Malatya İnönü Üniversitesi öğrencisi Kemal Kurkut olayının kamera incelemesi yaptıklarını kaydeden Tursun, ”Çıplak bir şekilde koşan Kurkut’un arkasına düşen polisler, canlı yakalamak olasılığı çok yüksek iken, işin kolayına kaçıp, direkt ve çekinmeden arkadan ateş ediyorlar” görüşünü belirtti.

Mehmet Tursun’un T24’e değerlendirmeleri şöyle: 

 

‘Polisin ‘makul şüphe’ ve ‘takdiri’ ile birkaç yılda 314 insan öldü”

 

“Polisin öngörüsü, makul şüphesi ve takdiri sonucu, birkaç yılda aralarında, bebeklerin, çocukların, kadınların ve yaşlıların da olduğu 341 insan, polis kurşunu sonucu hayatını kaybetti. 1Mart’ta Diyarbakır ‘da düzenlenen Newroz etkinliklerinde kameraların önünde ve alenen vurulan Kemal Kurkut cinayetine geçmeden evvel, biraz gerilere gitmekte yarar vardır.  Geçmişe gittiğimizde failin polis olduğu ölüm olaylarında, valilerin veya kaymakamların cinayeti örtbas etmeye, bu yönde çaba harcadıklarını ve cezasızlığa giden yolun ilk adımlarını attıklarını görmekteyiz.

 

"Kemal Kurkut cinayetinin kamera incelemesini yaptık” 

Mehmet Tursun

"Baran Tursun Vakfı Diyarbakır temsilciliğinin objektif araştırmalarına göre Kemal Kurkut olayı şöyle gelişmiştir:

Newroz alanına giden vatandaşlar gibi, Kemal Kurkut da alana, polis noktasından gitmektedir. Üzerinde bulunan giysisindeki yazılar için, polis Kukurt’u diğer vatandaşlardan ayırtır ve üzerindeki giysiyi sıkı incelemeye alır. Bu anlara kadar her şey normal gitmektedir.

10-15 polisin oluşturduğu arama grubunun içinde, daha önce bekletilen Kurkut aniden çıplak bir şekilde gideceği alana doğru koşuyor. Çıplak bir şekilde koşan Kurkut’un arkasına düşen polisler, canlı yakalamak olasılığı çok yüksek iken, işin kolayına kaçıp, direkt ve çekinmeden arkadan ateş ediyorlar. Diyarbakır valisinin Kurkut cinayeti ile ilgili demeçleri yalan olup, daha sonra basında çıkan görsellerinde bu yönde olduğu şeklindedir."

 

“Kurkut’un sıradan bir vatandaş olduğu ortaya çıktı”

 

"Daha önce hak arama etkinliklerinde polisin kullandığı panzerin altında parçalanarak can veren Şahin Öner olayı ile 1 Mart’ta öldürülen Kemal Kurkut olayı da benzer olduğunu görüyoruz. Öner olayında olduğu gibi, Diyarbakır valisi yine erken davranarak ve cinayete karışan birkaç zanlı polisin anlatımlarıyla kesin hükmünü vererek Kurkut’un canlı bomba olduğunu söyledi. Ancak ortaya çıkan görüntülerde de anlaşılacağı gibi, Kurkut canlı bomba değil, Newroz alanına giden sıradan bir vatandaş olduğu ortaya çıktı."      

                                          

2007 yılında çıkarılan ‘makul şüphe’ düzenlenmesi

 

"2007 seçimlerinden önce bir oldu bitti ile yasalaşan Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu (PVSK)‘nun 16 maddesine “Makul şüphe, ön görü ve duraksamadan ateş etme” kavramları eklenerek, polise hiçbir vicdanın kabul edemeyeceği kadar vahim yetkiler verildi.

Bu yetkilerini eline alan polis artık kameraların önünde bile, cinayet işlemekten çekinmez hale geldi. Polisin öngörüsü veya soyut kavramlara dayalı makul şüphesi sonucu; bir kaç yılda içlerinde, 63’ü Kadın, 74’ü çocuk, 208’inin yetişkin erkek olmak üzere toplam 341 kişinin yaşam hakları ihlal edilmiştir.

‘Devleti korumak ve kollamak’ adına işlenen bu cinayetler, insan hakları ve hukuk ihlâlleri, devletin bekâsının her şeyin önüne geçtiği Türkiye'de olağan sayılmaktadır.

Devletin bekası uğruna, bireylerin hak ve özgürlüklerini askıya alan kanunlardan birisi olan PVSK’nın, uluslararası standartlar göz önüne alınmaksızın düzenlenmesi sonucunda, birkaç yıl içerisinde aralarında bebeklerin, çocukların ve yetişkinlerin de olduğu yüzlerce kişinin ölümünden polis sorumlu tutularak yargılanmış, sembolik veya "erteli cezalara" çarptırılmıştır.

 Öldürme olaylarına karışan polislerin çoğu görevlerine halen devam etmektedirler.   Failin polis olduğu bu neviden davalarda, yargı açıkça taraf olmuştur. Yargının bu tarafgir müsamahası sonucunda, ülkemizde polisin öldürme gücü artmıştır.” 

İlgili Haberler