Dışişleri Bakanı Fidan, Suudi Arabistan'ın Cidde kentinde yapılan İslam İş birliği Teşkilatı Açık Katılımlı İcra Komitesi Toplantısı'nda; “İslam dünyasının birlik içinde düşünmesi, konuşması ve hareket etmesi gerektiğini 7 Ekim'den bu yana yaşananlar bir kez daha göstermiştir. Şu ana kadar acil meselelerde buluştuk, kınadık ve dağıldık. Bunu bu sefer burada bırakmamalıyız. İsrail ve diğerleri Filistinlilerle barışı ertelemenin bir bedeli olacağını anlamalıdır. 'İsrail'in vahşet işlemesi', 'bizden sert eleştiriler alması' ve 'başka bir vahşet işleyerek dünyaya bunu unutturması' yönündeki kısır döngüyü kırmak zorundayız” dedi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Cidde'de Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan ve Kuveyt Dışişleri Bakanı Şeyh Salem Abdullah el-Cabir es-Sabah ile görüştü.
Dışişleri Bakanı Fidan, Suudi Arabistan'da diplomatik temaslarda bulundu.
Anka'nın aktardığına göre Fidan, Suudi Arabistan'ın Cidde kentinde yapılan İslam İş Birliği Teşkilatı Açık Katılımlı İcra Komitesi Toplantısı'nda; “İslam dünyasının birlik içinde düşünmesi, konuşması ve hareket etmesi gerektiğini 7 Ekim'den bu yana yaşananlar bir kez daha göstermiştir. Şu ana kadar acil meselelerde buluştuk, kınadık ve dağıldık. Bunu bu sefer burada bırakmamalıyız. İsrail ve diğerleri Filistinlilerle barışı ertelemenin bir bedeli olacağını anlamalıdır. 'İsrail'in vahşet işlemesi', 'bizden sert eleştiriler alması' ve 'başka bir vahşet işleyerek dünyaya bunu unutturması' yönündeki kısır döngüyü kırmak zorundayız” dedi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suudi Arabistan'ın Cidde şehrinde İslam İşbirliği Teşkilatı Açık Katılımlı İcra Komitesi Toplantısı'na katıldı. Fidan şöyle konuştu:
"Hiçbir şey camilerin ve hastanelerin acımasızca bombalanmasını meşrulaştıramaz"
“Gazze'de yaşananlar her türlü uluslararası hukukun ağır bir ihlalidir. Evet, 7 Ekim'de Gazze'den yapılan saldırılar daha önce eşi benzeri görülmemiş nitelikteydi. Ve evet, sivillerin hayatını kaybetmesini tereddütsüz kınıyoruz. Ancak İsrail zaten işgali derinleştirmekte ve sahadaki istikrarsızlığı arttırmaktaydı. Mescid-i Aksa'nın kutsallığına yönelik provokasyonlar, Batı Şeria ve Kudüs'teki yerleşimci terörü ve Gazze'ye yönelik insanlık dışı abluka uyarı ve çağrılarımıza rağmen devam etti. İsrail'in askeri yanıtı, Filistin halkını insanlıktan çıkararak onların acılarını normalleştirmeyi amaçladığını bir kez daha göstermiştir. Ancak hiçbir şey, dar bir kara koridoruna hapsedilen 2 milyondan fazla insanın toplu olarak cezalandırılmasını meşru kılamaz. Hiçbir şey Gazzelileri elektrik, yakıt, gıda ve sudan mahrum bırakmayı haklı kılamaz. Ve hiçbir şey dün gece tanık olduğumuz gibi evlerin, camilerin ve hastanelerin acımasızca bombalanmasını meşrulaştıramaz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğindeki Türkiye, mevcut krizden tarihi ve kalıcı bir barış çıkarmanın bizim elimizde olduğuna inanmaktadır. Bunun için beş unsura odaklanmamız gerekmektedir.
"Kayıtsız şartsız bir ateşkes sağlanmalı"
İlk olarak, kayıtsız şartsız bir ateşkes sağlanmalıdır. Sivil can kayıplarını durdurmalıyız. İkinci olarak, acil insani yardım Gazze'ye ulaşmalıdır. Türkiye halihazırda 80 tondan fazla insani yardımı El Ariş Havaalanı'na göndermiştir ve daha fazlasını göndermeye devam edecektir. Bu bağlamda, Mısırlı kardeşlerimizin çabalarını takdirle karşılıyoruz. Üçüncü olarak, coğrafi gerilim önlenmelidir.
Felaket risklerinden kaçınmak için yalnızca bilgelik, duyarlılık ve liderlik gerekir; İsrail'in hastaneleri bombalamasını izlemekten başka bir amaca hizmet etmeyen devasa savaş gemilerini bölgemize göndermek değil.
Dördüncü olarak, barışa ulaşmak için yeni yöntemlere ihtiyaç olduğunun farkına varmamız gerekiyor. Bugün tüm taraflar iki devletli çözümün Filistin sorunu için tek adil ve kalıcı çözüm olduğu konusunda hemfikir. Ancak bu yeterli değildir, bunu hayata geçirmek zorundayız. İsrail, Filistinlilerle barış yapmadan daha geniş bölgesel planların kendisine arzu ettiği güvenliği getirmediğini ve getirmeyeceğini anlamalıdır.
"Türkiye'nin görüşü yeni bir garanti mekanizmasının tasarlanıp hayata geçirilmesi"
Son olarak, Türkiye'nin görüşü yeni bir garanti mekanizmasının tasarlanıp hayata geçirilmesi gerektiğidir. Bölgedeki Müslüman ülkeler Filistin halkının varlığını sürdürmesini ve refahını sağlamalı ve kalıcı bir barışın garantörleri olarak hareket etmelidir.
İslam dünyasının birlik içinde düşünmesi, konuşması ve hareket etmesi gerektiğini 7 Ekim'den bu yana yaşananlar bir kez daha göstermiştir. Şu ana kadar acil meselelerde, buluştuk, kınadık ve dağıldık. Bunu bu sefer burada bırakmamalıyız. İsrail ve diğerleri Filistinlilerle barışı ertelemenin bir bedeli olacağını anlamalıdır. 'İsrail'in vahşet işlemesi', 'bizden sert eleştiriler alması' ve 'başka bir vahşet işleyerek dünyaya bunu unutturması' yönündeki kısır döngüyü kırmak zorundayız.
Müslüman dünyası, başkenti Doğu Kudüs olan egemen, bağımsız ve birleşik bir Filistin Devleti hayat bulana dek, cesur kararlar almalı ve bunları kademeli bir şekilde uygulamalıdır.”