Kültür-Sanat

29. Türkiye Almanya Film Festivali'nin onur ödülleri Nur Sürer ve Osman Okkan'a verilecek

29. Türkiye Almanya Film Festivali 7 Mart Cuma akşamı Nürnberg Tafelhalle'de düzenlenecek galayla açılacak

17 Ocak 2025 14:02

Güncelleme: 17 Ocak 2025 14:20

29. Türkiye Almanya Film Festivali bu yıl, film ve film ötesi çalışmalarıyla Almanya ve Türkiye'deki toplumların kültürel ve sanatsal yakınlaşmasına büyük katkılarda bulunmuş iki örnek ve referans şahsiyete, Türkiye'den oyuncu Nur Sürer ile Almanya'dan yönetmen ve gazeteci Osman Okkan'a festivalin onur ödüllerini veriyor.

29. Türkiye Almanya Film Festivali 7 Mart Cuma akşamı Nürnberg Tafelhalle'de düzenlenecek galayla açılacak. Açılış galasına onur ödülleri sahipleri Nur Sürer ve Osman Okkan'nın yanı sıra, Nürnberg Kültür Belediye Başkanı Prof. Dr. Julia Lehner, yönetmen ve gazeteci Can Dündar, Türkiye'den oyuncu ve yönetmen Ercan Kesal, Uluslararası Antalya Film Festivali Yönetmeni Deniz Yavuz ve İsviçre'den Oscar ödüllü yönetmen Xavier Koller katılacak.

Gala sonrası festival açılış filmi olarak "Mukadderat" (TR, 2024) filmi gösterilecek. Filmin yönetmeni Nadim Güç ve senaristi Erdi Işık da festival açılışı konukları arasında yer alacak.

Gece Hildegard Pohl ve Yogo Pausch caz & blues ikilisi konseri ile devam edecek.

Festival Yönetmeni Ayten Akyıldız, Onur Ödülü'ne lâyık görülen iki sanatçının festivale katılımından duyduğu sevinci şöyle dile getirdi:

"Bu iki örnek sanatçımızın onur ödülünü almak için festivale gelmelerine çok seviniyor ve onur duyuyorum. Almanya'da halkların dayanışması, toplumsal diyalog, toplumsal barış, göçmen isçilerin hakları, gazetecilik dediğimiz zaman, örnek filan değil, abartısız referans kişidir Osman Okkan. Aynı zamanda bizim film festivalin fikir babasıdır da. Nur Sürer ise Türkiye'nin ilkelerine bağlı nadir üretken yıldız oyuncularındandır. Festivalimizin de en eski dostlarındandır. 1992'deki ilk sinema günlerinin tek konuğuydu. Bu iki dostumuzu ortak bir konuda buluşturan yanları ise film dediğimiz görsel sanattaki mesleki uğraşlarını sosyal, politik, kültürel ve toplumsal çalışmalarıyla birleştirerek ilham verici örnek ve referans kişiler olmalarıdır. Onur ödülünü vereceğimiz sanatçılarımızla birlikte bütün festival programı çok yüksek düzeyde, sürprizlerle dolu, yarışma filmleri, yarışma dışı filmler, özel seçkiler ve jüri üyeleriyle inanılmaz iyi bir program oluşturmayı başardığımız için çok mutluyum. Ve ilginç olan, her şey çok yakında. Festival 7 Mart'ta başlıyor."

Onur ödülleri 2025

29. Türkiye Almanya Film Festivali bu yıl, sinemasal ve sinema dışı çalışmalarıyla Almanya ve Türkiye'deki toplumların kültürel ve sanatsal yakınlaşmasına büyük katkılarda bulunmuş, film dünyasından iki şahsiyete onur ödüllerini veriyor.

Prof. Dr. Ayla Kanbur'dan Nur Sürer üzerine...

Oyuncu Nur Sürer yarım yüzyılı aşan sinema yaşamı boyunca Türkiye Sineması'nın kilometre taşlarını oluşturan filmleriyle ve politik kişiliği, duyarlılığı ve tavizsiz duruşuyla benzersiz sanatçılardan biri. Nur Sürer'in sanatını ve toplumsal mücadelesini birbirinden ayrı düşünmek mümkün değil. 'Bereketli Topraklar Üzerinde' (1979), 'Derman' (1983), 'Yılanların Öcü' (1985) ve 'Uçurtmayı Vurmasınlar' (1989) gibi filmlerde Türkiye Sineması'nın usta yönetmenleri ve oyuncularıyla çalışan Sürer'in oyunculuk kariyerini istisnai kılan bir diğer önemli nokta, özellikle göç ve kadın konularını uluslararası düzeyde ele alan ortak yapımlarda yer alması.  'Ayna' (1984), 'Yara' (1998) ve 'Korkunun Karanlık Gölgesi'nin (1993) dışında sanatçının uluslararası alanda en çok ses getiren filmi kuşkusuz başrolde oynadığı ‘Umuda Yolculuk / Reise der Hoffnung'  (1991) oldu. İsviçreli yönetmen Xavier Koller'in, günümüzde çok daha yakıcı bir hale gelen mültecilik gerçeğini ele alan bu filmi, 1991 yılında En İyi Yabancı Film Oscar'ını kazandı. 

Nur Sürer'in Türkiye'de kazandığı ödüllerse  sayılamayacak kadar fazla. Türkiye'nin en köklü festivali Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde daha önce ‘Bir Günün Hikayesi' ve ‘Uçurtmayı Vurmasınlar' filmleriyle iki kere En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü alan sanatçı, son olarak 2024 yılında, 29. Nürnberg Türkiye Almanya Film Festivali'nin açılış filmi olan 'Mukadderat'ta hayat verdiği Sultan rolüyle yıllar sonra Altın Portakal'da üçüncü kez aynı ödüle değer görüldü.

Yıllardır Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği'nde aktif olarak çalışmalar yürüten Nur Sürer, aldığı ödülleri Yılmaz Güney, Aziz Nesin, Cumartesi Anneleri/İnsanları, Gezi protestolarında öldürülen Ali İsmail Korkmaz vb. gibi insanlara adadı. Bir röportajında "Umut olmazsa, hiçbir şeyin anlamı olmaz. Hepimizin de bildiği gibi, ‘Güzel günler göreceğiz çocuklar” diyen Nur Sürer kuşkusuz genç kuşaklar için de örnek bir sanatçı kişilik.

Türkiye Almanya Film Festivali, 2025 Onur Ödülü'nü; sanatçı yaratıcılığıyla sinema sanatına damga vuran, toplumsal duyarlılığıyla oyunculuğunu tavizsiz bir şekilde harmanlayan, farklı kültür dünyalarını bir araya getiren Nur Sürer'e vermekten onur duyuyor.

 

"Sakin” bir kültür elçisi, sanat ve politika arasında toplumsal diyaloğa adanmış bir yaşam: Osman Okkan

Gürsel Köksal'dan Osman Okkan'a saygı...

Radyo ve televizyon gazetecisi, WDR'de onyıllarca yayın yapan ve "Köln Radyosu" olarak tanınan programın redaktörü ve sunucusu, belgesel film yönetmeni ve yapımcısı, kültür emekçisi ve insan hakları aktivisti: Osman Okkan, Alman-Türk diyaloğuna belgeselleri, kültür-sanat etkinlikleri ve yaşamıyla 60 yılı aşkın bir süredir seçkin, önemli katkılarda bulunuyor. Eşit koşullar altında karşılıklı bilgilenme ve diyalog kurma için gösterdiği çabalar,Türk-Yunan ve Türk-Ermeni ilişkileri ile Türkiye'deki Kürt halkının durumunu da ele alan belgesel filmleri bu  çabalara birer örnek oluşturuyor. Bunlar arasında Simone Sitte ile ortak yönettiği ‘Barış İçin Sürülenler – Türk-Yunan Mübadelesi", 2007 yılında "Hrant Dink Cinayeti Dosyası" veya dünyaca ünlü fotoğraf sanatçısı üzerine çektiği "Ara Güler – Bir İstanbul Efsanesi" gibi biyografik filmler bulunuyor. "Nazım Hikmet – Şair ve Devrimci" ve "Yaşar Kemal – Siyaset ve Şiirsellik Arasında"  belgeselleri sanat ve politikanın kesiştiği alanlara odaklanan filmler olarak Türkiye'nin dinamik kültür ortamını Avrupa kamuoyuna taşıyan benzer yapımların da önünü açtı.

Osman Okkan'ın belgesel sinemadaki yaratıcılığı uzun yıllardır yürüttüğü politik ve toplumsal çalışmalarıyla içiçe geçiyor. Örneğin 1960'lı ve 1970'li yıllarda Almanya'daki Türkiyeli işçi derneklerinde ve Alman sendikalarında verdiği mücadele, 1978-1980 yılları arasında Türkiyeli İşçi Dernekleri Federasyonu FİDEF Genel Sekreteri olarak edindiği deneyimler, Okkan'ın belirleyici katkıda bulunduğu, Günter Wallraff'ın uluslararası alanda ses getiren "En Alttakiler" adlı belgesel film ve kitap projesinde önemli bir rol oynadı.

1987 yılında WDR'de çalışan diğer redaktör meslektaşlarıyla birlikte başlattığı Yunan-Türk Sinema Günleri, 1996 yılına kadar Akdeniz Film Festivali olarak devam etti.

1980'lerin sonunda Almanya'daki göç tarihini kapsayan ve 1990'da kurulan merkezi bir arşiv oluşturma (DoMiD, Almanya Göç Dokümentasyon Merkezi) faaliyetlerine destek verdi; 1997 yılında Nürnberg'de bugünkü Türkiye Almanya Film Festivali'ne evrilen projeyi geliştiren InterForum Derneği'nin kurucu üyeleri arasında yer aldı.

1993 yılında Köln'de kurduğu ve Yaşar Kemal ile Günter Grass'ı onur başkanları olarak kazandığı Türkiye Almanya KültürForumu kapsamında geniş bir yelpazede yürüttüğü etkinlikler, gerek Almanya'daki Türk toplumu ile Almanlar arasındaki  diyalog, gerekse Türkiye ve Almanya arasındaki kültür değiştokuş bağlamında, nitelikleri ve etkileri açısından bugüne kadar erişilmesi zor referans ve örnekler oluşturdu. Mikis Theodorakis ve Zülfü Livaneli "Yunan-Türk Dostluk Girişimi"nin kurucu başkanları oldular; Rakel Dink "Köln Hrant Dink Forumu"nun onur başkanlığını üstlendi.

Okkan, Köln'ün uluslararası sanatçı buluşmalarına ev sahipliği yapan bir kente dönüşmesine ciddi bir katkı sağladı. Osman Okkan'ın girişimleriyle Mikis Theodorakis, Zülfü Livaneli, Giora Feidman ve Maria Farantouri, ya da Salman Rushdi, Aziz Nesin, Oya Baydar, Elif Safak, Orhan Pamuk gibi isimler Köln'de birbirleriyle, izleyicileriyle buluştu.

Osman Okkan bir röportajında "Kendini dış etkilere açmayan bir kültür, hastalığa dönüşebilen ensest bir ilişki içinde köreleblir" diyordu; bu saptamadan yola çıkarak da farklı kuşakları ve çevreleri kucaklayan alanlarda çaba gösterdi. Kısa aralıklar dışında 1977 ila 2016 yılları arasında Duisburg/Essen Üniversitesi'nde kültürlerarası alanda öğretim üyesi olarak çalıştı; Kültür Forumu ile gerçekleştirdiği Gazeteciler Programları sayesinde Almanya ve Türkiye'den yüzlerce gazeteci,  "en alttakilerden", Almanya Başbakanı düzeyinde gerçekleştirilen görüşmelere kadar uzanan geniş bir yelpazede "diğer" toplumun farklı katmanlarını tanıma fırsatı buldu, Türkiye hükümeti temsilcilerinin, ama aynı zamanda etnik ve dini azınlıkların temsilcileriyle buluşabildi.

Osman Okkan'ın 2017 yılında öncülük ettiği "Türkiye'deki Politik Tutuklulara Hukuksal Destek Fonu"nun Danışma Kurulu üyeleri arasında Doğan Akhanlı, Fatih Akın, Can Dündar, Aslı Erdoğan, Osman Kavala, Navid Kermani ve Deniz Yücel de yer aldı.

Tabuları yıkmak, yeni perspektifler yaratmak ve diyalog alanları oluşturmak – yaşamının ve sanatının belirleyici öğeleri olan bu hedefler için sarfettiği çabalar ve belgeselleri, Okkan'a bir dizi ödül de getirdi. Bu arada, sınırları aşan ve farklı kültürleri biraraya getiren çabaları dolayısıyla 2011'de Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Nişan'ına, 2014'te Federal Almanya Liyakat Nişanı'na layık görüldü.

Türkiye Almanya Film Festivali, 2025 Onur Ödülü'nü, yaşamı boyunca sanat, kültür ve siyasetin kesiştiği alanlarda ürettiği filmleri ve diğer çalışmaları ile Almanya-Türkiye arasındaki bilgi alışverişi ve diyaloğa verdiği katkı için, aynı zamanda eşit haklar tanınmayan azınlıklara ve farklı nedenlerden mağdur olan insanlara gösterdiği destek ve dayanışma için Osman Okkan'a veriyor.

(Bülten)


Kızıl Goncalar: Neye ya da kime taparsa tapsın sonuçta herkes fâni!