19 Temmuz 2020

Müziğin kalbinden tüyolar | Bengi Ünsal: Düşüncelere, hayallere bariyer koymamak lazım

Southbank Center'da çağdaş müziğin başında bulunan Bengi Ünsal'la Doğu Londra'da buluştuk

Dün 6 ay sonra ilk defa, Bengi ile buluşmak için Londra'nın doğusuna, Bethnal Green'e gittim. Harika bir kafede buluştuk. Ozone Coffee

Doğu Londra beni ayrı heyecanlandırıyor. Sanatçıların şehri. Sokaklar Batı Londra'ya göre daha az bakımlı. Paranın nispeten azlığını ama yaratıcılığın, özgünlüğün ve çeşitliliğin farkını hemen hissettiriyor. Sokaklardaki insanların kıyafetleri hiç moda dergilerindeki trendleri yansıtmıyor ama daha özgün ve bana göre daha güzel. Londra'ya gelip de buraları görmemek büyük kayıp. Ben, bir gezinizde buralara da vakit ayırın derim.

Şehrin trendleri özellikle bu bölgelerden çıkıyor. Daha sol tandanslı insanlar yaşıyor bu bölgede. Özel bir yer. Zaman zaman orada oturmayı kafamdan geçirsem de batıda olmak şimdilik daha kolay. Hem de şehrin bazı bölgelerinde hala turist kalabilmek ayrıca güzel.

Gelelim Bengi'ye, bugün konuğum o.

Bengi Ünsal son dönemde Londra'ya iş nedeniyle gelmiş başarılı yöneticilerden bir tanesi. Southbank Center'da çağdaş müziğin başında. Kurumda aynı zamanda karar mercilerinde yönetici direktör olarak da çalışıyor. Thames Nehri'nin kenarındaki Southbank Center, İngiltere'nin en büyük sanat merkezi ve Londra'nın en çok ziyaret edilen 5 turistik noktasından biri.

Covid-19 hayatımızda pek çok şeyi değiştirdi. Hepimiz bir şekilde hızla uyum sağlamaya çalışıyoruz. Bu arada büyük bir endüstri olan müzik ve eğlence dünyasındaki değişimleri ve trendleri de merak ediyorum.

Bildiğiniz gibi evlerimizde kapalı kaldığımız dönemlerde canlı yayınlarla pek çok platformdan konser ve söyleşiler izlemek mümkün oldu. Hatta bazı diziler, mekanlardan bağımsız çekilerek kategorilerinde ilklere imza attılar. Kısıtlı imkanlar yaratıcılığımızı arttırıp çaresizliklere çözüm aramamızı sağladı.

Lady Gaga'nın Global Citizen şirketi ile yaptığı 6 saat süren Livestream konserleri ve topladıkları bağış rakamı, dünyada büyük ses getirdi. Türkiye'de de festtogether konserleri başarılı geçti. Hem eğlence dünyası açısından hem de sosyal bir faydaya hizmet etmesi sebebiyle bu etkinlikler çok başarılı oldu.

Demek istediğim o ki, zorluklar kendi içerisinde yeni kapılar açabiliyor. Önemli olan yılmadan umudumuzu kaybetmeden iyiye doğru yönelmek.

İşte Bengi'de bana hem kendi kariyerini anlatırken hem de sektörün geleceğini nasıl gördüğünü özetlerken bunu söyledi. 

Kariyer basamaklarını tırmanırken

Bengi'nin kariyer öyküsü de kendisi gibi çok tutarlı. Ne istediğini bilen, hedefleri olan bir yolculuğu var. 'Hedef olmadan hayat savurur insanı' diyor ve ekliyor:

"Müzik benim için hep önemli oldu. Çok çalıştım azmettim ve hayalimin peşinden yürüdüm. Numberone'ın kariyerimde yeri büyük. Orada olup çalışabilmek için yerleri bile silmeye hazırdım. O gün arkadaşıma sorduğum şu soru 'Sizde benim yapabileceğim bir şey var mı?' benim hayatımı değiştiren şey oldu."

Gençlere ne tavsiye edersin dediğimde şu örneği verdi:

"Düşüncelere, hayallere bariyer koymamak lazım. Bir şeyi tahmin etmeye çalışmak yerine, adım atmaya cesaretli olmak gerekir."

 

Hayallerinin peşinden gitme cesareti.

Kariyer yolculuğu

Bengi, Business okuduktan sonra damarlarında dolaşan adrenalinin etkisiyle kendini Numberone'ın ofisinde buluyor ve 2 yıl boyunca Türkiye'nin ilk uluslararası müzik yayını yapan kanalında yayın akışını belirliyor, plak şirketleriyle ilişkileri yürütüyor. Kısa süre sonra da endüstrinin aklınıza gelecek bütün büyük oyuncularıyla çalışıyor. Tabi tutku ve çalışkanlık onu kısa zamanda başarıya taşıyor.

İstanbul Jazz Festivali, Universal Muzik, Pozitif Muzik, Charmenko ve de İKSV'de geride bıraktığı yıllardan sonra; şimdi kariyerinin yeni bölümünde Southbank Center'da kısa süre içinde contemporary müziğin başında olmakla kalmayıp yönetim kadrosunda da yer alıyor.

"Londra'yı niye istedin, niye buradasın?" diye sorduğumda cevabı basit ve netti:

"İstanbul'dan sonra, ya Amerika ya da Londra olacaktı. Hem aileme yakın olduğu için hem de kültürel olarak Avrupa'ya kendimi daha yakın hissettiğim için, hedefim zaten burasıydı. Bir şeyi çok istemekten korkuyorum! Hayırlısını diliyorum. Allah'ım konuyu biliyorsun, beni görüşmeye çağırsınlar dedim..."

Bengi'ye takılıyorum, 'torpil tanıdık var mıydı Southbank'te' diye. O da sürecin nasıl işlediğini anlatıyor. Hayran kalmamak mümkün değil.

Pozisyonun ilanını internette görüyor ve başvuruyor. Bir iş gezisinde iken kutsal bir mekanda Tanrı'ya dua etmek için kafasını kaldırıp, cümle bile kurmadan 'sen biliyorsun' diyor:

"Ertesi gün maillerim arasında Southbank'ten görüşmeye davet almak...  Şaka gibiydi! Bin bir macerayla pazartesi sabah Londra'ya geldim ve görüşmeye girmeden bir ''Superwomen'' pozu yapıp 'hadi Bengi' dedim kendime..."

Soruların herkese aynı set olarak sorulduğunu ve jürinin mümkün olduğunca bilgi içeriğine ve tecrübeye konsantre olduklarını belirtiyor.

'Peki niye sen' dedim.

Cevap "Çok fazla sanatçıyla çalışmış olmamdı sanırım" oldu.

"Peki sonrası nasıl geçti? Türk olman iş yerinde sana fark getirdi mi? Ya da işe katkısı oldu mu? Ya da kültürel farklılıkları nasıl buluyorsun" diye sorduğumda Bengi'nin cevabı şöyle oldu:

"Burada çalışınca insan ister istemez İngilizlerle ya da Avrupa'nın değişik memleketlerinden kültürlerle çalışma farklılıklarını görebiliyor. Bengi'ye göre en büyük fark; karar alma noktasında Accountable (hesap verebilir) olmak. Karar süreçlerinde Inclusion (dahil etme) ve ortak karar almayı getiriyor. Aynı zamanda kararlarda Diversity (çeşitlilik), Executive Team (Yönetici Ekip) de çok önemli. Bu da biraz süreçlerin yavaş ilerlemesine yol açabiliyor."

Ya iş arkadaşlıkları?

"Burası çok pahalı bir şehir. Bir iki kere öğlen yemeklerini birlikte yemek için girişimim oldu ama 3-5 kişi dışında toplanamadık. Çoğunluk öğlen ara almadan çalışıyor, yemeğini evden getiriyor ve yemeğini çalışırken masasında yiyor. Çok sistemli ve çok  fazla  çalışıyorlar. Ben kendim için çok çalışkanım derdim ama buraya geldiğimde gördüm ki daha planlı ve daha fazla çalışabiliyorum. Kendimi geliştirebilmek için çok okuyorum. Özellikle teknoloji ve marketing konularını ve işin business kısmını takip ediyorum."

'Peki kadın çalışanların durumu?' diye sorduğumda "Bizde garip bir şekilde Executive Team hep kadın" diyor. Bengi de bu takımın üyesi. Kendisini bu dönemde de değiştiriyor ve geleceğe, yeni hedeflere koşmaya devam ediyor. Covid döneminde yoğun iş temposunun yanı sıra Harvard Üniversitesi'nin Distruptive Strategy Eğitimini de tamamlamış.

Gençlere kariyer için ne tavsiye edersin?

"Cesaretli olsunlar, artık dünyanın her yerine ulaşıp istediği kişiye mail atabilirler. Böyle bir özgürlük var. Hedef koyup azimle çok çalışmak lazım. Sebat etmek lazım. Kahve içebilir miyiz diye sor çekinme, buralarda zaman ayırıp dinlerler." diyor. "Umutsuzluğa kapılmak zaman kaybı. Dönüp başka iyi yapabileceğim şeylere focus olup karamsarlıktan kendimi kurtarırım. Ben hayata pozitif bakan biriyim."

Yeni dönem ve endüstrinin geleceği "Phygital"

'Müzik piyasası nasıl dönüşecek çok merak ediyorum' dediğimde, Bengi'nin öngörüsü şu oldu:

"Her şeyde olduğu gibi burada da dijitalleşmeye evrim var. Büyük adımlar atılıyor ve atılmaya devam edecek. Bu yolculukta hızlı karar alan ve dijital dünyaya uyum sağlama esnekliği yüksek kurum ve kişiler, yeni yapıda endüstride kalabilecekler.

"Mesela son dönemde büyük sanatçılar dünyada konserlerini online satıyorlar. Ben bu gece bir grup arkadaşımla evde bir konser izleyeceğim. Bu; ara bir dönem olacak hem video streaming ile konserler olacak hem de gerçek hayata dönmeye hazırlanacağız.

"Müziksiz hayat yavan olur. Onun için bazı konserleri bu dönemde sınırlı sayıda arkadaşlarımızla, gerekli önlemleri alarak, birlikte izlemek de keyifli olacak. Hem konserleri daha uygun ücretlere hem de bazı kıtalarla ya da dünyayla aynı anda izleme keyfini yaşayacağız. Bu da ayrı bir renk katacak müzik dünyasına.

"Müzik endüstrinin bu krizden de pozitif çıkacağını öngörürsek, kısa sürede pek çok yenilikle tanışacağımız kesin.

"Spotify'a bak; müzik endüstrisini değiştirdi. Nick Cave konseri var mesela yakında. Bu konseri bütün dünya aynı anda izleyebilecek. O saat diliminde konser yayınlanacak. Siz önceden bileti satın alacaksınız.

"Şirketlerin bir kısmı Covid'e hazırlıksız yakalandı. Kendi arşivi olanlar bu dönemde konserleri ücretsiz bir şekilde izleyicileriyle paylaştı. Kayıtlı konser hakkı olan şirketler için avantajlı bir dönem oldu. National Theatre mesela, Royal Opera House, Deutche Grammaphon; bunlar hazırlıklıydı."

"Venue'ler bundan sonra belki de, konser yayın haklarını satın alıp farklı bir iş modeli doğurabilirler. Dijital döneme ekipmanlarını yenileyerek daha hazır girebilirler. Yeni dönemde, organizatörlerin hazırladığı turne planları 2021'e ve sonrasına kalacağı için, Menejerlik daha da önemli olacak ve bu meslek kendini yeniden şekillendirecek. Bu iş kolunun daha çok marketing ve dijital platformlara hakim olması lazım.

"Bir ara çözüm phygital diye bir çözüm olacak; yani hem Virtual, hem fiziksel konserlerin izleneceği yeni bir dünyaya gidecek müzik endüstrisi. E-commerce Business'la birlikte büyüyen Flagship Store konsepti ve deneyimlemenin yanı sıra, konsere gidip müzik dinleyip sonra o konserin kaydını izlemek gibi.

"Online konserler 10-16 pound arasında satılıyor. Linki konser başlamadan yarım saat önce aktive ediyorsun.

"Laura Marling (British Folk Singer-Song Writer) 6 Haziran'da Union Chapel'da yaptığı son Livestreamed konserde 4500 bilet satmış. İkinci Livestream'i ise US de yapmış ve orada da 2000 bilet satmış.

"Eğer bu konserleri mekanda yapacak olsaydı konseri, sadece bir seferde 900 kişi izleyebilecekti. Onun yerine hem daha fazla müzik severe ulaşmış oldu, hem de bu döneme hızlı adapte olabildiği için para kazanabildi. Yayını Youtube üzerinden yaparak, biletleri İngiltere'de (£12) ve Amerika'da satıldı.

"Nick Cave'in "Idiot Prayer Solo Show"u Londra'da Alexandra Palace'da Robbie Ryan tarafından çekilmiş. Bu sadece bir kez gösterilecek bir event olarak organize edilmiş. 23 Temmuz'da bir defa Livestream edilecek. 

"Burada önemli olan Covid sonrası endüstrinin kayıplarını geri kazanabilmesi ve müzikseverlere hızlı bir şekilde ulaşabilmesi."

Bengi, bu dönemin kendi gerçekleriyle şekilleneceğini söylüyor ve ekliyor:

"Virüslü yaşam, büyük konser salonları ve konserleri 2021 yılına kadar yaşayamayacak ama bu dönem bir geçiş dönemi olarak yeni gerçekleriyle bizi başka yerlere ve dünyaya taşıyacak.

"Endüstrinin büyük oyuncuları bu yeni duruma hala adapte olmaya çalışırken yeni dönemde sanatçı menajerlerine yeni sorumluluklar düşüyor. Artık Promoter'lardan çok menajerler bu döneme adapte olabilmeli ve pazarlama dünyasının bütün dijital araçlarına hakim olabilmeli.

"Ayakta kalabilmenin tek yolu, hepimiz için yeni dönemde dijital dünyaya adapta olabilmiş kafalar ve içerikler olacak" diyor. Tabi ki konserler, gig'ler başka bir enerji. Birlikte aynı mekanda olmak, birlikte dans etmek, birlikte paylaşmanın enerjisi, interaktivite, bambaşka bir enerji. Sanatçı ve seyirci o konseri benzersiz bir deneyime dönüştürüyor. Ama bu yeni dünyada da, küçük gruplar evlerde toplanıp Livestream konserleri birlikte ekrandan izleyebilecek. Dünyanın öbür ucundaki bir etkinliği büyük bir aile olarak izlemenin de enerjisi başka olsa gerek.

"Özellikle bazı konserleri Virtual Reality (VR) teknikleriyle izleyerek konser atmosferini yakalamak da mümkün olacak yakın zamanda.

"Artan internet hızı ve dinleyicilerin teknolojiye ulaşımının da kolaylaşmasıyla (Vimeo, YouTubeLive, Periscope, Twitch, IBM Cloud Video, Brightcove, Panopto, Kaltura, Qumu, DaCast.. gibi) farklı birçok platform, yeni dönemin popüler sahneleri olacak gibi görünüyor." 

Hangi müzikleri dinliyorsun?

Bir kere bu soruma cevap alamadım ama yine soruyorum, 'ne dinlersin' Bengi....

"Ben işim için müzik dinlediğim için her şeyi dinliyorum. Dinlemek zorundayım. Ama pazar sabahları daha sakin müzikler dinlemeye çalışıyorum, yürürken daha tempolu müzikler seçiyorum.

"Plak şirketlerinin ve DJ'lerin seçtiği insanları takip etmeyi daha doğru buluyorum. Müzik platformlarının bizim için seçtiği algoritmaların arkasında bir business mindset olabiliyor. Hala ben analog biriyim insanların Spotify listelerine bakıyorum." 

Bengi'den aldığım listeyi linki şuraya tıklayarak dinleyebilirsiniz.

Kalın sağlıcakla.

Yazarın Diğer Yazıları

Frieze Sculpture’un başındaki Türk’ün sanat dünyasına attığı imza!

Frieze Sculpture’ın küratörü bir Türk. Boğaziçi Üniversitesi’nde matematik okuduktan sonra Londra’ya gelip Goldsmiths'te sanat eğitimi almış. Şimdi dünyanın dört bir yanından sanatçıları davet edip eserlerini Regent’s Park’a yerleştiren önemli bir isim

Bunca yıl neden gitmemişim diye düşündüm

Karizması olan bir şehirmiş Atina...

Bir daha asla demeyeceğim: "Hindistan mı asla! Ne işim var orada!" dedim ve yine gitmek istiyorum

Giderken beni hijyenle ilgili o kadar korkutmuşlardı ki yanıma aldığım kraker ve kuru yemişlerle iki hafta geçirmeyi planlıyordum. Oysa hiç öyle olmadı. Gezi boyunca inanılmaz güzel Hint yemekleri yedim. Her şey nasıl baharatlı ve lezzetliydi anlatamam

"
"