10 Ocak 2021

Ankara'da Oxford vardı da biz mi gitmedik?

Gelin ben sizi, beni çok etkileyen harika bir gençle tanıştırayım. Adı Gizel, 19 yaşında, Oxford Üniversitesi'nde Biyokimya okuyor. Tanıdığım günden beri ona hayranlığımı hiç gizlemedim...

Yeni yıl hızlı başladı. Biz İngiltere'de 3. kez genel karantina yaşıyoruz. Günde yaklaşık 60 bin yeni vaka ve binin üzerinde ölüm var. İleriye yönelik tek umut verici şey ise, hızla yapılan aşılama çalışmaları.

NHS (National Health Service - İngiliz Ulusal Sağlık Hizmeti) çalışanları ve doktorlar bu mücadelede çok tecrübelenmiş olmalarına rağmen, virüsün mutasyona uğramış hali çok hızlı yayılıyor. Hastaneler artık kapasitelerinin çok üstünde çalışıyor.

Görünen o ki, buradaki sağlık sistemi artık yoruldu.

Hükümet, hızlı bir şekilde, yapılan aşı sayısını arttırmaya çalışıyor. Şimdi sadece NHS çalışanları ile değil, ordunun da yardımıyla aşı olmak hızlanacak. 

Okullar normalde bu hafta açılacaktı fakat artan sayılar nedeniyle eğitim tekrar online'a döndü. Ben bu işten hiç mutlu değilim. Online eğitimin ne kadar eksik kaldığını geçen sene gördük. Aileler çocuklarının yanında oturup tüm gün onlarla birlikte çalışarak eğitime destek olmaya çalışıyor. Maalesef gençlerin en verimli öğrenme yaşları ziyan olup gidiyor. Sınavlar iptal ediliyor. Çocuklar eğitim disiplinini kaybetmiş durumdalar. Eğitimi ve öğrenmeyi çok önemseyen biri olarak benim oğlumun da içinden geçtiği bu durum maalesef çok üzücü. 

İş hayatında iyi okulların ve eğitimin avantajlarına şahit olmuş biri olarak, oğlumun daha iyi okumasını ve birkaç dil konuşabilmesini hep çok istemişimdir. Aynı zamanda spora ve müziğe, sanata ilgi duymasının, hobilerini arttırabilmesinin onun için ne kadar iyi olacağını da bilirim.

Ama ne yazık ki; ona bunları anlatabilmenin, onu benim istediğim gibi şekillendirebilmenin de mümkün olmadığını biliyorum. Bu gerçeği kabul ediyorum. Hiçbir zaman 'tiger mum' olmadım, olmak da istemedim. Ama iyi eğitimli ve donanımlı bir çocuk yetiştirmeyi çok arzuladım. Onun için, son yıllarda oğlumla Londra'da kalıp ona biraz yakın olabilmeyi istedim. En azından mentor olmayı başarabilmeyi… Ama görüyorum ki, çok zor bir şey. Eğer eli sopalı bir anne değilseniz, ilişkiniz de çok liberal bir düzeyde ise, çocuğunuz neyi ne kadar istiyorsa onu yaşıyor.

Sizin ona bir şeyleri hayatınızdan örneklerle anlatmanız çok da etkili değil hatta onun için çok itici bile olabiliyor.

John (oğlum) her ne kadar başarılı bir öğrenci de olsa, limitlerini zorlayan bir öğrenci olmadı. Niyeti de yok gibi. Hatta o etiketli okulların artık eskisi gibi bir önemi olmadığına inananlardan. Belki de işine öyle geliyor. Beni ikna etmek için de iş dünyasının parlak isimlerini örnekleyerek "Bak Harvard'ı o da terk etmiş... Bak Oxford'u bitirmek değil, şu özelliklere sahip olmak daha önemli..." diye kafa tutuyor. Şimdilik ikimiz de birbirimizi ikna edebilmiş durumda değiliz.

Ben hâlâ iyi eğitimin ve çok çalışmanın önemine inananlardanım. O yüzden de yakın çevremdeki gençlerin eğitim tercihlerine çok ilgi duyarım.

Onların bana anlattıklarını öğrenmeye çalışıyorum ki oğluma daha fazla katkım olabilsin.

Ama bilirim ki o kendi ne istiyorsa onu yaşayacak, zaten öyle de olması lazım.

Gelin ben sizi, beni çok etkileyen harika bir gençle tanıştırayım. Adı Gizel, 19 yaşında, Oxford Üniversitesi'nde Biyokimya okuyor. Tanıdığım günden beri ona hayranlığımı hiç gizlemedim.

Keskin zekası ve sakin kişiliği ile beni hep etkiledi. Bu hayata bir daha gelsem, Gizel gibi ne istediğimi bilen bir genç olmak isterdim doğrusu.

Gizel, Türkiye'de bir Fransız okuluna giderken, sene ortasında annesi onu apar topar Londra'ya taşıyor. O zaman 12 yaşında. Ne olup bittiğini bile anlayamamış.

Arkadaşlarıyla hızlı vedasını anlatırken o an yaşadığı üzüntüsünü hissetmemek mümkün değil. Annesi okul hayatının sekteye uğramaması için onu Londra'da yine bir Fransız Lisesi olan Charles de Gaulle'e kayıt ettiriyor.

"O zaman İngilizcem iyi değildi. O yüzden okulun Fransızca olarak verdiği eğitime devam ettim. A Level'a geçerken de İngiliz sistemine geçiş yaptım. Kısa sürede ingilizcemi geliştirip arayı kapadım." 

Aynı yıl okul Gizel'in eğitimine ekstra destek vermeye çalışırken, o dönemi birincilikle bitiriyor.

Sonrası zaten hızla devam ediyor… Başarılı bir eğitim, iyi notlar ve şimdi Oxford.

Ona şunu sordum; "Senin sırrın ne, neler yaptın? Azıcık anlatsana bana, bizim gibi ebeveynlere ya da senin gibi okullarda okumak isteyen gençlere; geçtiğin yolları, başarının sırlarını…"

Gülüyor… Onun gülüşünü çok seviyorum. Biraz mahcup ama mağrur bir havayla.

  • Nasıl başardın, çok mu çalıştın?

"Keşke çok çalışan ve disiplinli birisi olsaydım. Ben öyle değilim. Ben meraklıyım sadece. Sevdiğim şeyleri çok araştırıyorum, dolayısıyla öğrenmem daha kolay oluyor.

Mesela sınavlara hep son dakika çalışırım. Benim başarımın arkasında matematik ve fiziğe olan ilgim var.

Dedem mühendisti, bana küçükken matematik anlatırdı. Onunla çalışmak oyun gibi gelirdi. Fizik-kimya da hep ilgimi çekti. Dolayısıyla bu dersler benim için hep daha kolay oldu. O yüzden de hep iyi notlar aldım. Hiç zorlanmadım."

Yeni bir şehre ve arkadaşlara adaptasyonunda Fransız okulunun büyük katkısı olmuş.

Arkadaşlarının ailelerinin tek bir milletten olmaması, Gizel'e kendi yabancılığını da hissettirmemiş.

"Arkadaşlarımın ya annesi ya babası Fransız'dı ama eşleri İngiliz, Brezilyalı, İtalyan, İspanyol'du… Öyle olunca benim Türk olmam beni bu ortamda ayrıştırmadı, uyumum daha kolay oldu."

''Öyle olunca da, dil öğrenme isteğim otomatik olarak gelişti. İnsan birini, bir şeyi merak edince hızlı öğreniyor.''

Gizel'e soruyorum…

  • Peki sana kim yön verdi, kimden etkilendin? Bir danışmanla mı çalıştın? Nasıl bu tercihleri bu kadar bilinçli yaptın?

"Ben meraklıydım; sadece araştırıp okudum. Aslında gerekli her türlü bilgi internet ortamında var. Benim gittiğim lise Charles de Gaulle, Oxford'a gitmek isteyenlere gerekli desteği vermiyordu. Onun için iş başa düştü. Ben kendim araştırıp buldum her şeyi.

YouTube'dan videolar izledim. Oxfordlu öğrencilerin okulla ilgili çektiği gayet bilgilendirici videolar var. Gazetelerden okulla ilgili çıkan her yazıyı okudum. LinkedIn'de Oxfordluların nerelerde çalıştığını takip ettim. İsteyene sonsuz kaynak var yani. Çok zor değil."

Bunu dinlerken 'tabii senin için bu kadar kolay' demek geldi içimden, ama demedim. :)

  • Peki hangi konuyu okumak istediğine nasıl karar verdin?

"Zaten 'A Level' (lise bitirme sınavı) yaparken ben üniversitede okuyacağım dersleri seçmiştim. O da matematik, biyoloji ve fen ağırlıklı derslerdi. Biyokimya okumak istiyordum. Yapmam gereken bu seçtiğim dalı en iyi veren üniversiteyi bulup ona hazırlanmaktı."

  • Oxford ve Cambridge için ayrı bir hazırlık mı gerekiyor? 

"Evet. Bir kere bu okullar için erken başvuru gerekiyor. Sınavına giriyorsun, sonra iki kere görüşmeye çağrılıyorsun. Esas zor olan o görüşmeler. Oradaki sorular çok çok garip. Senin o konuyu çözmenle ilgili değiller, çözüme giderken izlediğin yönteme bakıyorlar.

Çözüm üretirken ne kadar mantıklı ve yaratıcısın, bence bunları izliyorlar."

  • Peki kazandığını öğrendiğinde nasıl kutladın? Ne hissettin?

"Mülakattan sonra teklif geldi. Ocak ayında. Esas o an önemliydi yani. Önce annemi aradım, sonra babamı. Tabii sonra da arkadaşlarımı. Heyecanlandım. Beni mutlu etti.

A Level sonuçlarımın da iyi olması gerekiyordu okula kabulümün tamamlanabilmesi için. O kısım nispeten daha kolay oldu."

  • Peki okula kabulden sonra özel bir hediye vs. aldın mı ailenden?

"Yok, öyle bir beklentim de yoktu zaten. Özel bir kutlama falan istemedim. Arkadaşlarımla olmak yetti bana."

  • Oxford'da en çok neyi sevdin?

"Oradaki herkesin bir amacı var; iyi bir şey yapmak istiyorlar. Herkes konusuna tutkuyla bağlı. Bu insanlar dünyada bir şeyleri değiştirmek isteyen insanlar. Hocalarımın hepsi alanlarında otoriteler. Onlar araştırmayı sevdiği için oradalar. Sevdikleri şeyleri yapıyorlar.

Etrafımdaki herkes çok renkli. Onlardan yeni şeyler öğrenmek beni mutlu ediyor. Bir de okulun olduğu şehir çok güzel. Etraftaki herkes öğrenci. Herkes bisiklete biniyor. Şehrin enerjisi çok yüksek."

  • İlk günlerin nasıl geçti?

"Biraz heyecanlı ve gergindim. Okulda tanıdığım hiç kimse yoktu. İlk yılı bitirdim. Baya yoğun çalıştım. En sevdiğim Tutorial Programlar oldu. Profesörlerle birebir çalışmak büyük bir şans. Benim birebir çalıştığım hocalarımdan birisi Covid aşısı için çalışan gruptaki profesörlerden. Bu yaşta bu kadar önemli bir hocadan ders almak işte bir tek Oxford ve Cambridge de mümkün. İşte bu da bizim okulları çok özel yapıyor. Bu hem zorlayıcı, hem de çok geliştirici. Entelektüel tartışma yapma yetkinliğimi bu sayede geliştirebiliyorum."

  • Oxford'a en çok öğrenci hangi okullardan geliyor?

"Çoğunlukla özel okul ve Grammer School mezunu öğrenciler geliyor. Oysa devlet okullarında da çok zeki gençler var. Oralardan gelenlerin sayısı çok az. Bu da fırsat eşitliğini bozuyor. Şimdi biz, Oxford ve Cambridge'den bir grup öğrenci, bir ekip kurduk ve devlet okullarındaki gençlere fırsat yaratabilmek için, mentorluk yapıyoruz. Ben haftada en az 10-15 saatimi bu program için ayırıyorum. Bu projede çalışmak beni çok mutlu ediyor."

Gençlerin bu tip projelerde çalışması ve bundan zevk alması kadar değerli bir şey olamaz sanırım. Merak edip bakmak isterseniz programın detayları bu linkte var.


Website: oxbridgelaunchpad.com

  • Covid döneminde eğitim nasıldı? 

"Zorlandık tabii. Ama aynı yoğunlukta devam etti dersler. Üstelik ben Covid geçirdim, o dönemde bile derslere katılmak zorunda kaldım ve çalıştım. Online eğitim okulun tadını aldı bizden. Çünkü okul sadece eğitim değil, aynı zamanda sosyalleşme ortamı da veriyor. Şimdi ondan yoksunuz. Onu özlüyorum, işin eğlenceli kısmı gitti azıcık."

  • Hayattaki rol modelin kim? 

"Öyle birisi yok açıkçası. Bu benim kendi yolculuğum. Sadece bu dönemde ailemin ve arkadaşlarımın bana inanmaları önemli bir destek oldu."

  • Gelecek 5 yıl için planın var mı? (Tabii var, olmaz mı... Gizel bu!)

"Evet, evet… Büyük ihtimalle Amerika'da olurum. Oxford'da master'ı bitirip sonrasında stratejik danışmanlık yapmak istiyorum. Amerika buna çok uygun. Girişimciliği daha fazla destekleyen bir ülke."

  • Neden stratejik danışmanlık?

"Çünkü problem çözme yetkinliğini seviyorum. Bana değişik sektörlere bakma, onları inceleme fırsatı verecek.

Kısa zamanda pek çok sektörü yakından inceleyebilirim. Çalışma zevki yüksek.

Sonra istersem buradan kendi işime ya da çalışmak istediğim bir şirkete geçebilirim."

  • Peki niye akademisyen olmak istemiyorsun?

"Onlara hayranım, ama ben onlar gibi değilim. Aynı işte uzun süre kalamam."

  • Sence iyi şirket ne demek?

"İyi şirket, beni geliştirmeye devam eden şirket demek.

Beni ileriye hazırlayan şirket demek. Etrafımda farklı, birlikte olmaktan mutlu olacağım insanları görebildiğim şirket demek. Araştırdım; bu şirketler ona uyuyor mesela…

McKinsey, Bain, BCG, Deloitte...

McKinsey'de girişimcilik tarafımın gelişeceğine eminim mesela."

  • Hayat hedefin ne peki?

"Zevk al, ne yapıyorsan ondan mutlu ol! Öyle evlilik, çocuk gibi hedeflerim yok. Onlar olursa olur zaten. Beni mutlu eden şeyler yapmak isterim ben. Sevdiğim, konuşmaktan heyecan duyacağım insanlar olsun etrafımda. İşte bunlar benim hedeflerim."

  • Nerede yaşamak istersin peki?

"Bunun da bir önemi yok. Büyük bir şehir olması dışında."

Gizel bu yaşta hayattan ne istediğini biliyor. Çalışmanın yanı sıra; okuyan, eğlenceli bir genç. Umarım hayat ona hep bu kadar cömert ve kısmetli davranır.

Önümüzdeki günlerde onunla birlikte bir Instagram canlı yayını yapacağız. Amacımız, Gizel'in eğitim tecrübelerini gençlere taşıyabilmek.

En kısa zamanda görüşebilmek dileğiyle, sağlıkla kalın.

Yazarın Diğer Yazıları

Bir daha asla demeyeceğim: "Hindistan mı asla! Ne işim var orada!" dedim ve yine gitmek istiyorum

Giderken beni hijyenle ilgili o kadar korkutmuşlardı ki yanıma aldığım kraker ve kuru yemişlerle iki hafta geçirmeyi planlıyordum. Oysa hiç öyle olmadı. Gezi boyunca inanılmaz güzel Hint yemekleri yedim. Her şey nasıl baharatlı ve lezzetliydi anlatamam

Yeni yıldan ne istiyorum?

"Bak bu benim manifesto listem, seninki nerede?"

Shavasana

Kendinle yalnız kalmak ve o derin sessizliğin içinde ne istediğini bulmaya çalışmak çok zor ama bir o kadar da çekici…