03 Ocak 2021

Amerika'da sorunlar yeni yılda da sürüyor: Gelir adaletsizliği artıyor; Trump seçim sonuçlarını hâlâ kabul etmiyor

Gece bir soyguncu gibi yaklaşırken, rüyalarımızı uyanacağımız aydınlık sabahlarda anlatmak için biriktiyoruz

Gelişmiş ülkelerde hayat 2021 ortasında normale dönecek diye planlar yapılıyordu. Ancak, Korona 2021'e girerken hangi sayıda olduğu bilinmeyen mutasyonuyla yine haberlerin en üst köşesine yerleşti. New York Valisi Cuomo'nun, "Yeni Korona uçağa bindi ve JFK havaalanına inmek üzere", enfeksiyon hastalıkları uzmanı Dr. Arnold Monto'nun, "Astronomik derece de bulaşıcı virüsün yeni varyantı çoktan Amerika'nın birçok eyaletine ulaştı bile", Biden'ın "En zor günler hâlâ önümüzde, gelecek hâlâ çok karanlık" sözlerine rağmen, 85 milyon Amerikalı Noel ve yılbaşı için seyahat ederek risk aldı. Bu defa sonunda paranın değil hayatların bahse konu edildiği bir kumar oynandı. El yükseltildi, bahislerdeki belirsizliğin yarattığı mutluluk tercih edildi.

Noel ve yılbaşı sırasında sokaklar daha da ıssızlaşırken, hastaneler kalabalıklaştı. Los Angeles'taki hastanelerin koridorlarının, kafeteryalarının sedyelerle dolu fotoğrafları yayınlandı. Bu karanlık sahneleri unutmak için, 2020, en fazla sayıda ağacın süslendiği, ev içi ve sokak ışıklandırmasının en parlak olduğu yıllardan biri olarak kayıtlara geçti. Ağaç süslemelerine salgın süresince büyük bir kıtlığı çekilen tuvalet kağıdı başta olmak üzere, el dezenfektan şişeleri ve tüm dünyada meşhur olan Dr. Fauci'nin figürleri ilave edildi. Her yer kiraz kırmızısı, zümrüt yeşiliyle donatılsa da Korona'nın söndürülmesi mümkün olmayan yangını bütün renkleri solgunlaştırdı.

New Yorklular, her yıl olduğu gibi bu yılda aileleriyle birlikte olmak için şehri terk ettiler. Broadway'deki tiyatroların ışıklarını söndürdüğü, turistler gelmediği için otellerin büyük bir kısmının kapılarını kapattığı New York yalnızca göçmenlere kaldı. Noel gecesi Manhattan'da Beşinci Cadde dışında her yer nötron bombası düşmüş gibi derin bir sessizliğe gömüldü. Randevu alınarak ziyaret edilebilen Rockefeller Center'daki 22 metre uzunluğundaki Noel ağacının ve Saks Fifth Avenue mağazasının göz kamaştıran ışıklı vitrinlerinin önünde kuyruğa giren göçmenlerin İspanyolca konuşmaları sokaklara taştı. Bu şehri betimleyen, çok büyük, çok saçma, çok komik, çok kalabalık sıfatlarından geriye sadece çok mahzun kelimesi kaldı.

"Noel aslında hediye değişimi için bir vesile olmaktan başka bir şey değildir" diyenler bile bu yılki hediye alışverişinin rekorlar kırmasına şaşırdı. Alışverişin büyük bir bölümü internet üzerinden yapılırken, insanların alışveriş merkezlerine de koştukları tespit edildi. Bir taraftan çok gerekli olmadıkça evinizden dışarı çıkmayın uyarıları yapılırken, diğer taraftan kıyafet, elektronik malzeme gibi hayati önem taşımayan malların satıldığı dükkanlarla dolu alışveriş merkezleri neden açık diye soranlara cevap verilemedi. Korona sebebiyle işini kaybedenler ve daha da yoksullaşanlar temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta güçlük çekerken, bu dönemde inadına daha da zenginleşen ve parayı harcayacak yer bulamayanların bol bol alışveriş yaptığı tespit edildi.

Trump cephesinde değişen bir şey yok

Trump'ın avukatları ve danışmanlarıyla düzenlediği toplantılarda, bazı danışmanlarının gündeme getirdiği sıkı yönetim ilan etmek, oy kullanma makinalarına el koymak gibi önerileri dinleyerek, seçim sonuçlarının hayata geçirilmesini bloke edecek senaryoları ele aldığı yazıldı.

AP Haber Ajansı, Trump'ın mirasını rakamlara döktü. Göreve başladığı 20 Ocak 2017'den bu yana (hâlâ sayılmaya devam ediyor) 25 bin tweet attığı, Başkan olduğu sürede 315 gününü golf sahasında geçirdiği, çevre ve halk sağlığı alanlarında 82 inisiyatifi iptal ettiği gibi bilgilere yer veren bir özet yapıldı.

Trump, kendisine yeterince ilgi gösterilmediğini anlayınca, Kongre'de son 8 aylık zorlu bir müzakere sonucunda onaylanan 2,5 trilyonluk ekonomik paketi imzalamayacağını açıkladı. Bir hafta süren kaos sırasında, 8 aydır devam eden müzakerelere son güne kadar neden hiç ilgi göstermemiş olduğu sorularına omuz silkerek golf oynamaya devam etti. Kendi imzasıyla gönderilecek altı yüz dolarlık yardımın iki bin dolara çıkması gerektiği sözleri Amerikalıların yüzde 80'i tarafından desteklendi. Müzakerelerde Demokrat Parti'nin bin iki yüz dolarlık ilk teklifini reddedenin kendi partisi Cumhuriyetçi Parti olduğundan hiç söz etmedi. Böylece iktidarı terk etmesine çok kısa bir süre kala nasıl popülist lider olunacağı konusunda son bir ders verdi.

Trump, Kongre'nin formalite icabı seçim sonuçlarını onaylacağı 6 Ocak'ta taraftarlarını gösteri yapmaya davet etti. Trump'ın en büyük destekçisi ve sabahları belki de tek okuduğu gazete olan New York Post 28 Aralık'ta "Kendin ve ülken için bu deliliğe bir son ver, seçimleri kaybettin..." manşetiyle yayınlandı. 

Binlerce Trump taraftarının, 20 Ocak'taki Biden'ın yemin töreniyle aynı gün sanal ortamda Trump için alternatif bir yemin töreni hazırlıkları yapmakta olduğu anlaşıldı. Şimdiden 70 bin kişinin katılmayı öngördüğü sanal törenin "Donald J. Trump 2nd Presidential Inaguration Ceremony" başlığıyla Facebook'ta gerçekleşeceği ilan edildi.

Ekonomik paketin detayları ortaya çıktıkça, 2008 finansal krizi ertesinde olduğu gibi müesses nizamın temsilcilerinin yine ekonomiyi daha adil paylaşım için dönüştürmek gibi bir niyetinin olmadığı, statükoyu muhafaza etmeyi tercih ettikleri anlaşıldı. Korona'nın daha da yoksullaştırdığı düşük ücretli ve üniversite eğitimi olmayan kesime ayda 600 dolar ödeneceği "müjde" şeklinde duyurulmuştu. "Brooking Institution"dan vergi uzmanı Adam Looney, 5 bin 593 sayfalık 2,5 trilyonluk kurtarma paketi ve ekini oluşturan hükümet harcamaları arasında öngörülen vergi kolaylıklarıyla, gelir diliminin en üstündeki yüzde 1'lik kesime 120 ile 200 milyar dolar civarında bir para transferi gerçekleştirileceğine dikkat çekti.

Demokrat Parti'nin ilerici kanadın önde gelenlerinden Temsilciler Meclisi üyesi AOC, "5593 sayfalık yasa tasarısı 21 Aralık saat 14.00'de Kongre'ye geldi ve iki saat içinde onaylamamız istendi. Bu devlet yönetmek değil, halkın temsilcilerini rehin almak" diye tepki gösterdi.

Aşının gidemediği ülkeler

Aşıya bir an önce ulaşmak için Amerika'da şirketler, sendikalar, sanayi ve ticaret kuruluşlarının hükümet nezdinde yoğun lobi faaliyetleri yaptıklarına dair haberler yayınlandı. İnsanların tamamı aşılanmazsa virüsten kurtulmak mümkün olmayacak uyarılarını duymazlıktan gelen gelişmiş ülkeler mevcut aşıların büyük bir bölümünü çoktan satın aldı. Yoksul ülkelerin aşıya ulaşımı ise, UNCTAD'dan Richard Kozul-Wright'ın dediği gibi bilinmez bir bahara kaldı. ABD 1,5 milyar doz, AB 2 milyar doz aşıyı garanti altına almışken, birçok yoksul ülkenin aşı için 2024'tü beklemek zorunda kalacağı açıklandı.

Oxford Economics'in araştırmasına göre 2025'e kadar salgının, gelişmekte olan ülke ekonomilerine menfi etkisinin gelişmiş ülkelere göre iki katı daha fazla olacağı, ülkeler arasındaki mevcut eşitsizliğin daha da derinleşeceği yorumlarının üstünde durulmadı.

İkinci Dünya Savaşı gibi olağanüstü bir dönemden geçildiği her gün tekrar edilse de, olağan döneme ait, "Fikri mülkiyet haklarının ihlal edilmesi, ilaç firmalarının araştırma ve geliştirme çabalarını engeller..." ezberleri tekrarlandı. Gelişmekte olan ülkeler tarafından Dünya Ticaret Örgütü'ne sunulan, aşı için istisnai olarak fikri mülkiyet haklarından feragat edilmesi önerisi ABD, İngiltere ve AB tarafından reddedildi. "Patent koruması ve kar, inovasyonun vazgeçilmezleridir" diye kendilerini savunan ilaç şirketlerinin taleplerine boyun eğildi. Refah, eğitim, beslenme, elektrik ve temiz suya erişim gibi eşitsizliği tarif eden listeye şimdi Korona aşısı da eklendi.

Amerika'nın en önemli rakibi Çin Ay'a gitmekle kalmadı

Çin'in yakında ABD'yi süper güç olarak geride bırakabileceğine dair haberler birbiri ardına gelmeye devam ediyor.

Biden'ı bekleyen en önemli dış politika konuları arasında Çin'in büyük bir yer işgal edeceğinden artık tereddüt duyulmuyor. Biden'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak atadığı Jake Sullivan, Çin ile AB arasında üzerinde mutabık kalınan yatırım anlaşması için kaygı duyduklarını vurgulayan bir tweet atmıştı. Buna rağmen anlaşmanın imzalanmış olduğu 31 Aralık günü açıklandı. Böylece, Biden yönetiminin, Çin karşında AB'yi yanına alma stratejisi şimdiden yara aldı.

Çin, 23 Kasım'da Hainan'dan fırlattığı ve 1 Aralık'ta aya indirdiği uzay aracı Chang-5'i, aydan topladığı 2 kg ağırlığındaki kaya parçalarıyla birlikte dünyaya döndürmeyi başardı. Böylece Çin, araştırma için aydan dünyaya malzeme taşıyan üçüncü ülke olarak tarihe geçti.

Çinli araştırma ve bilim insanları, Aralık ayının ilk haftasında, mevcut süper bilgisayarlardan trilyonlarca daha hızlı çalışabilen quantum bilgisayar ürettiklerini duyurdu.

IMF'in, Çin ekonomisinin 2020'de yüzde 1.9 büyüyeceği, buna karşılık Amerikan ekonomisinin yüzde 4.3, Euro Bölgesi ekonomisinin ise yüzde 8.3 küçülecekleri tahminiyle, Çin salgın sırasında büyüyen tek büyük ekonomi olarak öne çıktı.

Çin'in 2028 yılında ABD'yi geçerek, beklenenden beş sene önce dünyadaki en büyük ekonomi olacağı anlaşıldı. Biden döneminde güvenlik, ticaret ve ekonomik alanlar dahil olmak üzere Çin ile gergin bir dönemin yaşanacağına dair ayak sesleri hızlandı. Korona ve Trump'ın izin verdiği ölçüde 2021'de en çok konuşulacak konununun Çin olacağı anlaşıldı.

Ne biliyorum?

New York'ta kar eridi. Kışın en uzun gecelerinde yollarda ışığı ararken, karlı kaldırımlara hayalet gibi bıraktığımız ayak izlerimizi yağmur yok etti. Farklı renkli paltolarımız üstüne aynı yağmurlar yağmaya, bulutlar yolumuzu kesmeye başladı. Kuşlar gri gökyüzünü çoktan bizlere bırakıp yeşil ağaçların olduğu yerlere ulaştılar bile. Kuşların cüretkar özgürlüğü, Mart ayı öncesindeki kibirli halimizi hatırlattı. Direnemediğimiz Korona, gururumuzu yaraladı. Avrupalı Kızıl Gerdan kuşlarının kışları soğuk İskandinavya yarım adasından sıcak ekvator düzlemlerine her yıl yollarını kaybetmeden altı bin beş yüz km yolculuk yaptığını anımsadım.

Şimdi şöhreti hatırlanmayan eski film yıldızları gibi kırılmış kalplerimizle sürekli kaygan bir zeminde sallanıyoruz. Kibirli halimizden geriye sadece maskelerin üstünden görünen yaslı gözlerimiz kalmış gibi. Kaldırımlarda sanki Le Carre'nin başka ülkelerden gelmiş casusları gibi yürüyoruz. Hayatlarımızın maske takmayanlar tarafından kontrol edildiğini, kibrin bizi mutsuz ettiğini, yıkıcı gücünü bilsek de ondan kopamıyoruz. Binlerce yıldır sorulan "Niye varım?" "Benden sonra ne olacak?" sorularımızın bize hatırlattığı acizliğimize rağmen kibir bizimle yürümeye devam ediyor. Yüzyıllar öncesine, 16. yüzyılın karanlıklarına giderek Montaigne'nin "Ne Biliyorum?" sorusuna cevap arayan "Denemeler"ini tekrar okusak kibir bizi terkeder mi? Montaigne, "İnsanlar başaklara benzerler, içleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler" diyor. 

Portreler yapan ressam arkadaşımın yüzlerin maske arkasından kaybolmasından ne kadar muzdarip olduğunu tahmin ediyorum. İnsanın yüzündeki sabah güneşinin bıraktığı çizgileri tarayan gözleri, maskeler arkasındaki yüzleri hayal etse de, bakarak çizdiklerinin bile insanın sadece bir anını yakalayabildiğini bildiği için şimdi portre çizmiyor. Yeni çizdiği desene bakarken Montaigne'nin kendi zamanını anlatan şiddet, iki yüzlülük, aldatmaca, yolsuzluk gibi sıfatların değişmediğini düşünüyorum.

Gece bir soyguncu gibi yaklaşırken, rüyalarımızı uyanacağımız aydınlık sabahlarda anlatmak için biriktiyoruz. Kırık musluktan su sızmaya devam ediyor. Güneşin karşı blokta sıra sıra dizilmiş iki katlı evlerin arasından yer bularak sızması için daha uzun bir zaman var.

Hoşgeldin 2021.

Yazarın Diğer Yazıları

'Main Street', Wall Street'e karşı; GameStop hisselerinde ne oldu?

GameStop hissesi, Cuma günü Borsa kapanmadan birkaç saat önce 60 dolar civarında direniyordu. Küçük yatırımcı büyük yatırımcıyı yutamasa da, Wall Street'in güvenini sarsmayı başardı

Amerika'da yeni bir sayfa; Biden'dan sadece 'eylem' değil, 'dönüştürücü eylemler'in ayak sesleri

Birisi deli sessizliği yok edecek rüzgarı geri çağırdı. Washington'daki kiraz ağaçları yine çiçek açacak, bahar gelecek, umut bitmeyecek…

Trump, aşırı sağ radikalizmini yaygınlaştırdı, normalize ederek meşrulaştırdı

Demokrasinin sadece seçimlerden ibaret olmadığını bilen Amerikalılar, demokrasi için özgür basın, güçlü sivil toplum, bağımsız mahkemeler, güvenli bir anayasal çerçeve yanısıra, belki de bunların ötesinde seçimleri kaybedenlerin seçim sonuçlarını kabul edecekleri demokratik bir kültürün ne kadar önemli olduğunu öğrendi