01 Şubat 2020

Kurtlar sofrasındaki Libya - 3: İlahların öcü

Bir zamanlar el sıkarak kucaklaştığı, dostum diyerek çadırında ağırladığı devlet adamlarının; başbakanların, cumhurbaşkanlarının doğrudan emirleriyle gelecektir onun dramatik sonu

Batılıların yeni "Haçlı seferi"nin başlamasına artık günler kalmıştır. Kaddafi, İslam kardeşi ve NATO üyesi Türkiye’den medet umarak 8 Mart 2011’de TRT Türk’e verdiği demeçte şöyle demişti:

"Hepimiz Osmanlı’yız, tarihimiz bir."

Kaderin cilvesine bakınız ki Kaddafi, kendini Osmanlı olarak görmekle övünürken, onun ipini çekmek üzere koşanların arasında Türkiye’nin "yeni Osmanlıları" da yer alacaktır. 

Dört ay önce, bizzat Kaddafi’nin elinden "insan hakları ödülü" almış olan Türkiye başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, "kardeş" Müslüman bir ülkenin üzerine bombalar yağdıracak NATO uçaklarına izin vermekten beis duymayacaktır. Bu da yetmeyecek, Libya saldırısına Türkiye 1 denizaltı, 4 fırkateyn, 1 yardımcı gemiden oluşan güçlü bir deniz kuvveti ile 6 adet F-16 savaş uçağıyla da ortak olacaktır.

Keza, Haziran 2011’de İngiltere, ABD ve Türkiye; Libyalı isyancılara para yardımı yaptıklarını; Fransa ise silah yardımı yaptığını açıklayacaklardır.

Libya artık yaralıdır, kurtlar sofrasına düşmek üzeredir. Durum böyle olunca, iştahı kabaran başkaları da çıkacaktır. Kanada, Katar, Belçika, Norveç, Hollanda ve Danimarka hızla müdahaleden yana olurlar.

Recep Tayyip Erdoğan - Muammer Kaddafi görüşmesi ( 23 Kasım 2009)

Bir savaş çarkının dişlilerinde

19 Mart 2011, Elysee Sarayı, Paris.

Yerkürenin ilahları hükmünü vermiş, Libya için geri sayım başlamıştır artık. Sarkozy, ABD devlet başkanı Obama, İngiltere Başbakanı Cameron; AB ve NATO yetkilileriyle birlikte askeri strateji planlamak üzere bir aradadırlar. Ne ilginçtir ki aralarında, daha bir yıl önce Kaddafi’nin başkanlığını yaptığı Arap Birliği başkanı ile Ürdün, Katar, Irak ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi Müslüman ülkelerin temsilcileri de vardır.

Zirve öğleden sonra bitecek ve ilk Fransız sortileri ise Greenwich saatine göre 16.45’te gerçekleşecektir.

Saldırıya 20 Fransız jeti katılır. Kısa bir süre sonra ABD ve İngiltere seyir füzeleri de harekete geçer.

7 ay sürecek olan, modern zamanların bu "Haçlı seferinde" sadece Fransız uçakları 5 bin 600 sorti gerçekleştirecektir.

Nedense Fransa, diğerlerini geride bırakmak için pek de cevvaldir. En çok da, Sarkozy’nin acelesi vardır.

Bunda, Trablus’a ilk bombaların düşmesinden 2 gün önce Kaddafi ve oğlu Saif el-İslam Kaddafi’nin, Sarkozy’nin seçim kampanyalarını kendilerinin finanse ettiği yönündeki beyanları rol almış mıdır, bilinmez.

Bilinmez ancak, savaşın ve yok etme telaşının gürültüsü arasında bu ilginç beyanat kaybolup gider. Buna rağmen cumhurbaşkanı Sarkozy hakkında, kendisine yapıldığı iddia edilen para yardımları, yargı görevlilerine verilen rüşvet ve gizli pazarlıklar üzerine ortaya saçılan tartışmalar hızla yayılacaktır.

Bu tartışmaların, sonradan ortaya çıkacak somut dayanakları da olacaktır; Kaddafi’nin en yakınındakilerin beyanları, kuzeni ve eski Mısır-Libya İlişkileri Koordinatörü Ahmed Kaddaf ed-Dem’in Mart 2018’de bir TV kanalına yaptığı itiraflar, 2006 sonlarında Libya'dan Sarkozy'ye 5 milyon avro getirdiğini söyleyen iş insanı Ziad Takieddin’in açıklamaları, 2012'de şüpheli bir şekilde ölen Eski Libya Petrol Bakanı Şükrü Ganim üzerinden çıkan ve Sarkozy'ye çanta dolusu paranın iletildiğine ilişkin notlar; tutarı 50 milyon eurolara kadar ulaşan Sarkozy’ye ödenen paralar, gizli soruşturmalar, Sarkozy’nin gözaltına alınması, şüpheli tanık ölümleri, yargıçlardan birine yapıldığı ortaya çıkan telefonda rüşvet teklifleri…

Bunların hepsi, kuşkusuz geleceğin tartışmalarıdır. Oysaki bugün, ok yaydan çıkmış; Libya’nın semaları, dünyanın en gelişmiş, en medeni, en çağdaş ülkelerinin savaş uçakları tarafından çoktan işgal edilmiştir bile!

Libya bir savaş çarkının dişlilerinde öğütülmeye başlanmıştır artık…

Eski ve yeni dünyanın barbarları

Muammer Kaddafi.

Dünyanın efendilerine meydan okuyan bir "deli"; çöldeki yoksul bir Bedevi çadırında doğup ülkesinin kaderini sömürgecilerin elinden alan adam!

Bir anda, dünün mazlum halklarının ve milletlerinin destekçisi bir kahraman olmaktan çıkmış, cümle Batı’nın, en az kendileri kadar "modern" silah ve medya bombardımanı altında, bugünün "eli kanlı diktatörü" olmuştur bile...

Bir zamanlar el sıkarak kucaklaştığı, dostum diyerek çadırında ağırladığı devlet adamlarının; başbakanların, cumhurbaşkanlarının doğrudan emirleriyle gelecektir onun dramatik sonu.

Takvim yaprakları 2011 yılının 19 Mart’ını gösterdiğinde; önce uygar Fransa’nın savaş makinesi, sonra NATO harekete geçer; Napoli’den, İzmir’den, İncirlik’ten, Dijon’dan ve Ağratur’dan; ve daha 27 ayrı yerden kalkar savaş uçakları. İlerleyen günlerde, aylarda Kuzey Afrika’ya musallat olmuş savaş çarkı durmaksızın çalışacak ve Libya topraklarına yapılan sorti sayısı toplam 26 bine ulaşacaktır.

On yıllardır işgal altındaki Filistin topraklarıyla ilgili BM kararlarını hiçe sayan İsrail için sesinin çıkarmamış Fransa'nın uygarları, yaptıkları açıklamayla; BM kurallarına uyana kadar Libya’ya yönelik operasyonun bitirilmeyeceği açıklar. Libya ateşkese razı olsa bile, artık bir şey değişmeyecektir.

Havada yeni dünyanın, yerde ise eski dünyanın barbarları vardır. Saldırılar 7 ay devam eder. Mütemadiyen yağan ölüm ve kan yağmuru altında Kaddafi, Sirte’deki cihatçı sürülerine linç ettirilir…

Sömürgecilik tarihinin sahtekârlıkla, riyakârlıkla, ihanetle karışmış garip bir cilvesidir bu. Sonunda ilahlar öcünü almıştır.

Eski sömürgeciler ne de olsa biraz insaflıdırlar. Ömer Muhtar’a, onu öldürdükleri şehirde, Suluk’ta bir mezar yeri vermişlerdir.

21. yüzyılın çağdaş sömürgecilerine gelince…

Onlar daha acımasızdırlar! Kaddafi’ye bir mezar yerini bile çok görürler. Onu, Libya’nın uçsuz bucaksız çöllerinde bilinmeyen bir yere gömerler.

Böylece, modern çağın kolonyalistleri, Sirte’deki yoksul bir Bedevi çadırında doğup emperyalist dünyaya kafa tutan bu çılgın insandan kurtulmuş, İtalya’nın başkenti Roma’da, Kaddafi’nin göğsünde yeniden dirilen Ömer Muhtar’ı bir kez daha öldürmüş olurlar.

Artık onların hilelerine, kurnazlıklarına, şarlatanlıklarına karşı duracak bir güç kalmamıştır! Ortadoğu’nun, Afrika’nın, Ege’nin ve Akdeniz’in içinde boğulduğu bu kan ve ölüm denizinde bundan böyle Libya, doymak bilmez iştahlarıyla bir kez daha kurtlar sofrasındadır.

IŞİD Libya'da gövde gösterisinde

Yazarın Diğer Yazıları

Edebiyatın savaşa karşı direnişi

"Söylenmeyen ve konuşulmayanların, kaybedilenlerin ve dışarıda bırakılanların ağırlığı şiirin üzerinde asılı duruyor. Belki de Filistin'dir o. Tarih kadar geniş, ama Gazzeli çocukların son nefesleri kadar küçük" 

Kürt'e pusu

Kürt için düz ovada siyaset yapmak, sırtına ateşten bir gömleği giymek gibi

Masumluğumuzun yüzü şehirler

Liseli yıllarımın, masumluğumuzun yüzü Ardahan'dan, 45 yıl sonra masumluğunu yitirmiş bir ülkeye...