“Free Palestine! Free Palestine! Free Palestine!...”
Onu, işte bu sözleri peş peşe söylerken gördüm.
Elleri arkadan kelepçeliydi. Güvenlik güçleri kollarına girmiş, onu gerisin geri sürüklercesine götürüyorlardı.
68 yaşın verdiği olgun, mütevazı bir sakinlikle sürdürüyordu itirazını. Karşı koymuyor, direnmiyor, sinirlenmiyordu.
ABD’nin en büyük kamu bilimcilerinden olarak, bir üniversite hocasına yakışır şekilde, okul kampüsün amfisinde öğrenci kalabalığına seslenir gibi, 21.yüzyıl arenasında tüm insanlığa ders verir gibi sıralıyordu sözcükleri ağzından:
“Free Palestine! Free Palestine! Free Palestine!...”
* * *
Profesör Andrew Ross.
The New York Times, The Guardian, The Nation, Newsweek ve Al Jazeera yazarı.
Guggenheim ABD & Kanada Sosyal Bilimler ödülleri sahibi akademisyen.
Yayınlanmış 17, ayrıca editörlüğünü yaptığı 8 kitabın sahibi.
New York Üniversitesi'nde Sosyal ve Kültürel Analiz Profesörü Andrew Ross, Filistin’e destek olduğu için tutuklanmış götürülüyordu.
Sadece o mu?
Beraberinde Profesör Sonya Pozmentier ve altı arkadaşı olmak üzere. Üstelik aralarında Tarih Profesörü Rebecca Karl’ın da bulunduğu üç Yahudi akademisyen, üniversite yönetimi tarafından istenmeyen kişi ilan edilerek…
Böylece, New York Üniversitesi binalarına girmeleri yasaklanan altı profesör ve düzinelerce öğrenci arasına onlar da katılıyordu.
Bir an için kanım dondu, yüreğim daraldı, yeryüzünün bütün acıları toplanıp bir bir etlerime saplandı.
Bilimin, medeniyetin, modernizmin sona erdiği; insanlığın yüzbinlerce yılda oluşturduğu tüm değerlerin; ahlâkın, erdemin, yüceliğin yerle yeksan olduğu bir andı.
İşimi bıraktım, ruhum paramparça, kendimi sözcüklerin sağaltıcı dünyasına bıraktım.
Kutsal soykırım
Dişlerini, Ortadoğu’nun yanık topraklarına geçiren İsrail savaş makinesi durmak bilmiyor.
Medeniyetin Beyaz Adamı, bir süredir İsrail’in Filistin topraklarında giriştiği kutsal soykırımı alkışlıyor.
Kuş gribine yakalanmış tavukları, bir çiftlikte işe yaramayan erkek civcivleri, kuduza yakalanmış hayvanları topluca imha eder gibi Filistinli çocukları, kadınları, hastaları, erkekleri, adına Gazze denen ölüm çukuruna doldurarak itlaf ediyorlar.
Bu yapılanlar dünya için hiç yabancı değil. Alman faşizminin örgütleyicisi Naziler de Yahudileri, Çingeneleri, Komünistleri, sakatları ve eşcinselleri saf Alman ırkı ve ideolojisine uygun görmedikleri için yeryüzünden silmeye çalışmışlardı.
Bir farkla ki, Naziler bunu gözlerden ırak kurdukları toplama kamplarında; gaz odalarında, fırınlarda gizlice yaparlarken yenidünyanın modern efendileri bunu, yarattıkları ölüm çukuru etrafında toplanan insanlığın gözü önünde gerçekleştiriyor. Adeta yeryüzünün bütün ötekilerine, mazlumlarına, itilmişlerine ibret olsun dercesine…
Avrupa’nın ortasından yeni Hitlerlerin, Goebbelslerin, Himmerlerin isterik çığlıkları yükseliyor.
Avrupa ve Amerika’nın beyaz adamı, bir kez daha sömürgeciliğin küllerinden canlanarak kanlı dişlerini Orta Doğu’nun yumuşak karnına geçiriyor.
Modern Batı sermayesi ve silah şirketleri, Avrupa’nın tam ortasında nasıl ki tarihin en kanlı savaş makinasını; Hitler faşizmini üreterek dünyayı kana buladıysa, bugün de yarattıkları Siyonist savaş aygıtıyla bütün Orta Doğu‘ya da aynı kaderi biçmekte beis görmüyorlar.
New York Üniversitesi hocası ve Amerikan Üniversite Profesörleri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi iki Profesör; Andrew Ross ve Sonya Posmentier.
Altı arkadaşıyla birlikte, adına Gazze denilen ölüm çukurunun başında, yaşanan soykırıma seyirci olmayı reddettikleri için tutuklanıp hapse atıldılar.
ABD üstün aklının 1950'lerdeki McCarthyci anti-komünist cadı avı, bugün Amerikan üniversitelerinde sürmekte. Columbia, Rutgers, New York, New Jersey, George Mason, Harvard, Pittsburgh, Chicago, Pennsylvania, Cornell, Kaliforniya ve Michigan Üniversiteleri ile Massachusetts Teknoloji Enstitüsü, Muhlenberg Koleji ve Moda Teknolojisi Enstitüsü...
Üstün aklın hegemonyası, doğasında biriktirdiği zehri dünyanın bütün ötekilerinin üzerine kusuyor.
Bu zehre katlanamayan herkes düşman ilan ediliyor.
Bugünün Türkiye’sine geliyor aklım. Daha dün, 2018’de Mart acıdan çalmamış mıydı kapıları? Savaşa karşı çıktıkları için, Türk Tabipler Birliği Merkez Konsey üyesi profesörler; Raşit Tükel, Sinan Adıyaman, Funda Obuz, Taner Gören ile doktorlar; Sezai Berber, Selma Güngör, Hande Arpat, Dursun Yaşar Ulutaş, Bülent Nazım Yılmaz, Şeyhmus Gökalp ve Ayfer Horasan sabahın ayazında bir baskınlar gözaltına alınmışlardı.
Sonraki süreçte Profesör Onur Hamzaoğlu, Profesör Füsun Üstel, Profesör Şebnem Korur Fincancı ve daha niceleri takip etmişti onları…
Her ülke, kendi coğrafyasının mahkûmu, her ülkenin egemen sınıfı kendi halkının celladı, her devlet kendi teröristini yaratmakta mahir.
Bileklerinde kötücül bir çağın kelepçesi
Andrew Ross.
New York Üniversitesi, Sosyal ve Kültürel Analiz Profesörü.
Daha duygusal, daha hoşgörülü, daha empatik olmasının bedelini ödüyor.
Bugünün dünyası için daha nazik, daha iyi, daha insancıl olduğu için alıp götürüyorlar onu.
Bileklerinde kötücül bir çağın kelepçesi.
Giderken, bir okulun dersliğinde değil, yeryüzü amfisinde ders verir gibi sesleniyor insanlığa:
“Free Palestine! Free Palestine! Free Palestine!...”
Yusuf Nazım kimdir?
Yusuf Nazım (1962) Hanak-Ardahan doğumlu. 1984 yılında Ankara'da, Hacettepe Üniversitesi Elektronik Mühendisliği Bölümü'nü bitirdi. Uzun yıllar bilişim sektöründe çalıştı.
1992-1999 yılları arasında Özgür Gündem, Özgür Ülke, Emek, Evrensel, gazeteleriyle; Gerçek ve Evrensel Kültür dergilerinde deneme, öykü ve yazıları yayımladı.
2007 yılında Hayat Televizyonu'nun ilk kurucuları arasında yer aldı. 2010'da bilişim sektöründeki profesyonel çalışmasını sonlandırdı.
2011 yılından itibaren Cumhuriyet, Radikal, Evrensel, Özgür Gündem ve BirGün gazeteleriyle; T24 ve bianet platformlarında yazıları; Evrensel Kültür ve İnsancıl Kültür Sanat dergilerinde öykü ve denemeleri yayımlandı.
2012-13 yıllarında Güneydoğu'da Diyarbakır, Batman ve Van illerinde çekilen Düşümdeki Uçurtma belgesel filminin genel koordinatörlüğünü yaptı.
Kızak (Evrensel Basım Yayın, 2012) ve Leyla'yı Beklerken (İnkılap Kitabevi, 2017) isimli öykü kitapları ile Aklın Ayak İzleri, (3 Cilt, İzBB Yayınları, 2024) isimli romanı vardır.
|