14 Nisan 2019

Ah bu teröristler!

"Ne geldiyse başımıza, hep bu teröristler yüzünden geldi!"

Ah bu teröristler yok mu, teröristler!

Ne geldiyse başımıza, hep bu teröristler yüzünden geldi!

Minareler süngü” yken “kubbeler miğfer” oldu. Emevi Camii’nde kılacaktık namazı, bir hayal oldu. İrtica hortladı, tarikatlar mantar gibi çoğaldı, cemaatler ise büyüdü, her biri bir devlet oldu.

12 Eylül Darbesi’yle kazanmışlardı hukuklarını. Medya, avuçlarının içindeydi. Devlete, 4000 ‘den fazla hâkim/savcı yerleştirdiler; üniversite sınavlarında hile, demokrasiyi bir trene benzettiler. İşlerine geldiği zaman bindiler, işlerini bitirince indiler. Tepeden tırnağa takiyyeydiler. El ele vermiş, orduyu bile ele geçirmiş, emir büyük yerden olunca, Kozmik Oda’ya dahi sızmıştılar.

Peki, kimin yüzündendi bütün bunlar? Tabii ki hep teröristler yüzünden!

                                                              *  *  *

Her şey, ama her şey teröristler yüzündendi bu ülkede!

Betona boğulduysa İstanbul, parsel parsel satıldıysa Ankara, Yeşil yola teslim olduysa Karadeniz, bilin ki hep teröristler yüzünden!

Dersim’de, kollarına kelepçe vurulmuş Munzur’un. Nicedir termik santrallere mahkûm, nefessiz bırakılmış Çanakkale. Yeşilini çoktan kaybetmiş, insanların erken öldüğü Bursa…

Özgür akmıyor sular artık Fırtına Vadisi’nde, mütemadiyen siyanür içiyor Kaz Dağları... Ah Soma! Acımadı, 301 can aldı toprak! Sığınma odaları yoktu, cayır cayır yandı yerin yedi kat derininde madenciler! Ermenek dersen bir başka facia; su bastı maden ocağını, gitti 18 can daha, 18 ana kuzusu… “Oğlum yüzme bilmez” demişti oysa Ermenekli Ayşe Ana.

Velhasıl, HES’lere kurban edildi dere-tepe, zeytinlik ve ormanlar; gitti Solaklı, Gerze, Tortum… Hepsi ama hepsi, hepsi teröristler yüzünden!

                                                              *  *  *

Geçenlerde okudum, bilmem kaç milyon ışık yılı uzaklıktaymış. Bir galaksinin merkezinde, kara deliğin çapını ölçmüş dünyalılar. 40 milyar küsur kilometre çapındaymış! Ülkenin en büyük, en gelişmiş şehrinde; bize çok yakın Esenyurt’ta, Tuzla’da asgari ücretin yarısına çalışıyor hala kadınlar.

Çok şükür, tükendi yerli tohumlarımız. Bir gece, bir torba kanunla yasaklandı ticareti! Soğan niye böyle pahalı, patates öyle? Elbette teröristler yüzünden!

Hal esnafı perişan, yine teröristler yüzünden! Ota da, ete da, samana da muhtaç olmuş ülke. Nur topu gibi beka sorunumuz oldu bir de…

Ama biliyoruz, hepsi teröristler yüzünden!

Bin odalı saraylar

Adına, Anadolu denen şu coğrafya; 32.000 TL borçlu doğuyor, yeni doğan her çocuk! 16 milyon insanımız, hepsi de açlık sınırının altında, hayatta kalma telaşında; 48 milyonumuz ise yoksulluk sınırında yaşıyor...

Ankara’da, Atatürk Orman Çiftliği sizlere ömür! Bin odalı saraylar yaptık sultanımıza; sırça köşkler, çok kubbeli camiler, külliyeler. Yetmedi, üstüne Okluk Koyu’nu açtık imara! Orada, üç yüz odalı yavru bir saray daha yapılmada; derken Ahlat’ta kışlık saray, Yıldız Parkı’na bir külliye daha...

Kocaeli’nde, iş bulamadı İsmail, çocuğuna pantolon alamadı. Gururu kırıldı, onuru incindi. Tornacıydı, canına kıydı İsmail Devrim! Dosyaya gizlilik kararı getirildi hemen, haberi yapan gazeteciye ise gözaltı…

Bir başkası, Ankara’daydı, işsizdi. Borcu vardı, günlerce aç yaşadı, çaresiz kaldı. Meclisin önünde kendini yaktı Sıtkı! Ağır yanıklarla döndü ölümden, çok geçmedi, adı provokatöre çıktı.

İşte bütün bunlar teröristler yüzünden!

                                                     *  *  *

Kaç yıl geçti şuradan, doğuda, taş taş üstünde kalmadı şehirlerin. Hendek dedik, çukur dedik, marşlar söyledik. Aylar boyu toplarla dövdük sokaklarını, evlerini. Dar ettik onlara köylerini, kasabalarını ve kentlerini...

Çünkü teröristti hepsi! Yerle yeksan ettik, binlerce yıllık tarihlerini. Yerine çağdaş, modern şehirler inşa ettik! Hep emir komuta zinciri içerisinde yayınlandı kararnameler. Dicle Vadisi’ni, Hevsel Bahçeleri’ni konut rezerv alanı yaptık, Kuzey Ormanları’na ise otoyollar… Göç yollarında kaldı leylekler, uçamaz oldular.

Peki, niyedir bütün bunlar? Tabii ki teröristler yüzünden!

                                                                  *  *  *

Geçenlerde görmüştüm; çok muhterem bir anayasa profesörünü. Boy boy resimleri vardı manşetlerde. Hazretleri, uyuşturucu baronlarıyla bir masada hemhal, gayet afiyetteler. Kim bilir, hangi tesadüf bir araya getirmiş olmalı? Belli ki memleketin ali menfaatleri üzerine derin bir sohbetteler.

Peki, niye oradalar? Neden kimi gazetelerde manşetlerdeler?

Sorulur mu, tabii ki teröristler yüzünden!

Ciğerleri slikozis içmiş işçiler

Siz de duydunuz mu, gazetelerin yalancısıyım; toplam mevduatın yarısı, yalnızca 78 bin muhtereme aitmiş ülkenin bankalarında!

Vatan çiftliklerinizse…” demiş ya şair, üstelik çeyrek yüzyıl önce; “kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan...

Malum, bedelli askerlik de çıktı şimdilerde. Bu kaçıncı kezdir, sayamadım. Üstelik eşitlik falan varmış diyorlar devletin anayasasında. Parası olmayana, parası olanın nöbetini tutmak düşüyormuş demek, ülkenin ücra sınırlarında. Şehitlik de payesi, belki omuzlarında.

“Vatan, polis copuysa, ödeneklerinizse, maaşlarınızsa…”

Ciğerleri slikozis içmiş işçiler ölüyor her gün, Esenyurt’un, Kıraç’ın varoşlarında.

Tabii ki yine teröristler yüzünden!

                                                                        *  *  *

Kaç zamandır medya, iktidarın hizmetinde. Hutbeler tarafgir olmuş camilerde. Tarikatlar, belediyeler eliyle semirmede; yargı biat etmiş, okullar, üniversiteler de öyle…  

Belki bir komediydi, belki değil, işte seçimler de yapıldı. Bir çırpıda yıkıldı kuleler Ankara’da, Mersin’de, Adana’da. Sorsan, teröristler destek olmuş diyorlar, İstanbul’da, Antalya’da, Ardahan’da…

Yanık kemik kokuları arasında, kocaman bir mezara benziyordu, %77 ile kazandı Cizre. Bazalt kayalara oyulmuş, surlarından kanayan şehir; Diyarbakır, o da %63 le göğüsledi ipi. Ölüsü, yedi gün sokakta beklemişti Taybet Ana’nın, tercihini %73’le yaptı Silopi. Ne OHAL ’ın hükmü sürdü, ne de KHK’ların, kayyımların; Silvan %76 dedi, Yüksekova %66, Nusaybin %77, İdil %74 ve geride diğerleri…

Demem o ki, anlaşılmaz şeyler var bu kentlerin hikmetinde. Bunca kayyım, bunca harcanan para, bunca uğraş ve çaba; hiçbir şey fark etmemiş gibi, halk yine teröristler peşinde!

Bir de Mavi…

Bir de çocukları vardı bu ülkenin, cezaevlerinde büyüyen. Yaşları 0-6 arası, 668 çocuk; belki daha fazlası…

Anaları, ama suçlu, ama değil; hükümlü ya da tutuklu!

Kimi Deran, kimi Poyraz, kimi Miraz bebe…

Bir de Mavi!

Beş aylık hamileydi. Gözaltına alındı, tutuklandı! Lohusaydı, kelepçeli sevk edildi Elazığ’a.

Gün geldi, sancılandı. Doğum için kelepçeyle gitti hastaneye. Karyolaya kelepçeyle bağlandı; adı Rabia’ydı, kelepçeyle doğum yaptı!

Bebek oldu; adı Mavi!

                                                                      *  *  *

Neylersin, her şey teröristler yüzündendi bu ülkede.

Hava teröristler yüzünden kirlenirdi; toprak teröristler yüzünden, su teröristler yüzünden!

Hemen her şey teröristler yüzündendi!

Seçim oldu, İstanbul, teröristler yüzünden kazandı; Ankara, Nusaybin, Silopi de öyle; Sur ve Cizre teröristler yüzünden!

Çünkü her şey, teröristler yüzünden olurdu bu ülkede.

Betona gömülen kentler, yok edilen ormanlar, parsel parsel satılan yerler; dolar teröristler yüzünden, borsa teröristler yüzünden, soğan teröristler yüzünden…

Cezaevinde, kelepçeyle doğum yaptı Rabia, yine teröristler yüzünden.

Beş yılda, 193 cezaevi daha yapılacak diyorlar, teröristler yüzünden.

Cezaevinden büyüyecek Mavi, ama teröristler yüzünden.

Yazarın Diğer Yazıları

Çocuklar şeker, hayvanlar mama yiyebilsinler

Filistinli çocuklar şeker de yiyebiliyorlar mı? Peki ya Gebze'de katledilen can dostları bundan böyle mama yiyebilirler mi? Bir soru düşüyor aklıma; şeker mi, mama mı?

Aklın Ayak İzleri'nde yolculuklar (6) | Yüz karası değil, kömür karası

İçinde yol aldığımız bu serüven tanrı zamanda çıkılan bir yolculuk gibiydi. Var olmanın öncesinden, yok olmanın sonuna uzanan, aklın ayak izlerinde bir yolculuk... Karanlık, sınırsız, gizemli... 

Aklın Ayak İzleri'nde yolculuklar (5) | Bir kavalın ezgileri

Çınar ağaçları, iri koca gövdeleriyle gökyüzüne uzanmış bir abide gibiler. Ihlamurların arasından bize ulaşan rüzgârın sesi kuş cıvıltılarına karışıyor

"
"