11 Ağustos 2011

Sevginin Ritmi & Baro

Benim yaptıklarım, yapmak istediklerim devede kulak kaldı.




Bu bir sivil itaatsizlik eylemidir. Roman çocukları ile Türkiye’nin her yerinden gelen genç üniversiteli TOG (Toplum Gönüllüleri Vakfı www.tog.org.tr) üyelerinin bir araya gelerek sistemin atıklaştırmak ya da en iyi olasılıkla dışlayıp yalnız bırakmak illetini yazgıları gibi öğrettiği çocuklarımızı topluma kazandırmak, onları kendi seçimlerinde mutlu yaşamaya yönlendirebilmek için genç bir atılım, genç bir çaba. Dil-Tarih’ten eski öğrencim Harun Karacan da onları monitor edip geri çekiliyor sonra ki bu üniversiteli gençler kardeşleri için yaptıklarının değerlendirmesini yapabilsinler, özeleştiri ve yapıcı konuşma, değerlendirme deyince ve tabii ki insanın nefsinden çıkarak tamamen başkası için bir şeyler yapıyor olmasının güzelliğini erken yaşta yaşıyorlar. Çağırdılar beni, gel gör bizi de anlat itaat kültürü içinde en güzel ‘itaatsiz’ roman çocuklarımız ile en güzel kardeşlik öykülerini yaşıyoruz, gel de anlat, anlat da çoğalalım dediler. Gittim, gördüm ve onlara imrendim. Benim yaptıklarım, yapmak istediklerim devede kulak kaldı. Bu yüzden ıslık çalarak hepinizin dikkatini çekmek istedim TOG üyelerinin işlerine.



Bandırma, Erdek ve çevresinde okula gitmeyen çocukların okulu tercih etmesinde yüzde 90 artış sağlamaları başarılı olduklarının en büyük kanıtı. TOG, KEŞKE BİR ÜLKE OLSA. BÜTÜN DÜNYA TOG OLSA. ÜTOPYA DERSİ VERİRSEM BİR GÜN BU VAKFIN ÜYELERİNİN YALIN KAMPLARINDA YAPTIKLARINI DA ÖRNEK GÖSTERMELİYİM.




 
TOG (Toplum Gönüllüleri Vakfı) 2002 yılında Sayın İBRAHİM BETİL (boş sandalyenin sağında oturan beyefendi) tarafından kurulmuş. Birçok üniversitede etkin olarak ve SİYASETTEN, İDEOLOJİK VE DOĞMATİK BAĞLANTILARDAN UZAK DURARAK ve de SİYASİ YÖNLENDİRMELER ile aralarına katılmaya çalışanları kendilerine has incelikleri ile özenle aralarına alan ya da TOG’u seçmemelerini sağlayan bir oluşum. Erdek, Bandırma yörelerinin çocuklarını kapsayan “Sevginin Ritmi” onlarca projelerinden sadece biri. Ege Üniversitesi Gönüllü eğitime destek projesi1 ve 2; Kardeş umutlar projesi 1 ve 2; Kadir Has Üniversitesi Mavi Kalem Derneği'ne destek projesi; İzmir İleri teknoloji Enstitüsü Barbaros çocuk köyü projesi; Marmara Üniversitesi gönüllü eğitim ve değişim projesi; Osmangazi Ü, Sevgi Ziyaretleri projesi, sesli kütüphane projesi;  Sakarya Ü, Zihinsel engelliler projesi, Şimdi okullu olduk, Gönüllü Eğitime destek projesi; Gaziantep Ü, Benim Kütüphanem projesi, Çocuk esirgeme kurumuna sevgi ziyaretleri projesi; Uludağ Ü, Onkoloji servisi sevgi ziyaretleri projesi 1 ve 2; Yüzüncü Yıl Ü, Diş sağlığı projesi, Doğubeyazıt eğitime destek projesi; Zonguldak Karaelmas Ü, Gülen Yüzler projesi; Kocaeli Ü, Yüz Yüze projesi, Şimdi okullu olduk, Gönüllü Eğitime destek projesi…



Bandırma TOG gönüllüsü eski öğrencim, kadim dostum Harun Karacan ve sevgisini, mutluluğunu herkese yayan Seyfi’nin hocasını sahipleniş ve teşekkür öpücüğü. Seyfi, davul eşliğinde kalkıp oynamadan önce, bana da “Yakışıklı” dedi, günümü gün etti haliyle.



 


Bahçeşehir Üniversitesi’nin simgesel armağanı kalemleri dağıttım ve hemen yazıp yazmadığını kontrol ettiler. Simge amacına ulaştı ve roman çocuklarımızdan bir tanesi bir kağıt buldu ve bana dünyanın en güzel armağanını verdi. Simgelerin en güzellerinden bir ağaç çizip altına da Teşekkürler Hocam yazdı. Şimdi üniversitede odamın camekanında gelene geçene gülümsüyor bu ağaç. Ben de sana teşekkür ederim Canercim. Ellerine sağlık, dilerim hayatın ritminde yalnız kalmazsınız hiçbiriniz.






 
Zeki’nin davulu eşliğinde arkadaşları benim kendileriyle tanışmamı böyle şenlikli bir gösteriye dönüştürdüler. Seyfi, bu arada fotoğraf çekmeyi öğrenmiş, film çekmeyi de öğrendi ayak üstü. Zehir gibi akıllı becerikli çocuklarımız! Helin de edebiyata ve sanata düşkün demek ki, onlara seminer verip veremeyeceğimi sordu ısrarla. Umarım yaparız Helincim. Sen ve arkadaşlarının arasından nice yazarlar, sanatçılar da çıkacaktır eminim. ŞİMDİ KONSERE HAZIRLIK VAKTİ, TOPARLANIN ARKADAŞLAR! ERDEK MEYDANINDAKİ SAHNEYE!

 
Güzel olmuş muyum hocam? Sahnede, koroda yerimi almadan önce beni de bir çekin!
 
 



Hey, Caner ve arkadaşları, haydi çocuklar, kapın müzik aletlerinizi doğru sahneye, millet görsün kardeşlik nasıl olurmuş! Büyüklere, büyüklük dersi verme zamanıdır!

 

Ha şöyle, aslanlara bak, ses getirmek diye buna derim ben!



Bu ‘çalgıcı’ ağabeyler, ablalar da biliyor TOG’un daha önce neler yaptığını, bu inanılmaz işlere hiç karşılık beklemeden katılıp TOG’un geçmişinin mirasını geleceğe aktardıklarını bilmenin keyfiyle çalıyorlar. TOG, 2003’de Bingöl depremzedeleri için giysi toplamış, üniversitelerde tamirat yapmış, kütüphaneler kurmuş, Gençlik konseyi kurulduktan sonra gönüllü öğretmenlik bile yapmışlar. Bir arkadaşım tanık olmuş, Sivas’ta öğretmeni bulunamayan derslere girermiş üniversiteli genç gönüllüler. 1993 yılında Şikago’da görmüştüm ilk kez “volunteer” kişileri de hayran kalmıştım, demek 9 yıldır bizde de etkin olarak çalışıyorlar, iyilik ve kardeşlik ELFleri onlar!
 

Atatürk İlköğretim Okulu öğrencilerinin konserini izleyen ve kayda alan benden başkaları da vardı. “Mutluluk soğan gibidir, bulaşıcıdır” demiştim daha önce, görüyorsunuz işte! Biz ‘Daçkalılar’ okulumuz Darüşşafaka için söyleriz: “Darüşşafaka için yapabileceğiniz bir şey mutlaka vardır” diye. Bu sloganı TOG da tüm dünya için kanıtlıyor.


 

 


 
Herkesin bilgisi, birikimi, yeteneği farklı olabilir. Bir pota içinde kaynaştırarak daha büyük bir ses getirmeden tekil olmanın hiçbir anlamı yok, ben hayatta bunun birçok örneğini gördüm. Kendini inzivaya çeken nice yeteneklere de tavsiyem şu: KATILIN, KAYNAŞIN; MUTLULUK VERİN, MUTLULUĞU PAYLAŞIN!

Aaa, BARO ne demek onu söylememişim, buraya kadar geldiyseniz unutmadan ileteyim. Roman dilinde BARO, “Yabancı, bizim gibi olmayan’ demek, ‘çingene değil’ demek. Başta müzik olmak üzere, sanatın hiçbir alanında BARO yoktur, varsa o sanat değildir. Dışlama, ayrımcılık, damgalama ve ötekileştirme DİLDE BAŞLAR ama YARATICI VE KARDEŞLİK EYLEMLERİNDE BİTER!



TOG, Sağlık taramaları yapmış, kendileri gibi fidanlar dikip arazileri ormana dönüştürmüşler, topladıkları kitapları ihtiyacı olanlara karşılıksız dağıtmışlar…


 
Çocuk Esirgeme Kurumu ile ortaklaşa işlerde çalışmışlar…

 
Başta sağlık olmak üzere halkı birçok konuda bilinçlendirme çalışmaları yapmışlar…

 
Doğayı korumuşlar, atık pillerden plastiğe kadar doğadan birçok zehirli maddeyi ayıklayıp çıkarmışlar. Harun Karacan diyor ki: “Bizim denize ya da birçok pis yere girip doğayı atıklardan temizlediğimizi gören insanlar, ellerindeki plastik şişeyi ‘ATIN DENİZE, BİZ TOPLUYORUZ’ dediğimiz halde, atmıyorlar, atacakları varsa da bizi iş başında görünce vazgeçiyorlar.”


ÖRNEK OLMAK GEREK O ZAMAN, HEP TÜKETEN OLMAKTAN VAZGEÇMEK GEREK O ZAMAN!

 
Oğulcan Ağabey de sahne önünde müzik öğretmeni ile birlikte coşturuyor sahnedekileri, eğlenme ile öğrenme iç içe, AYDINLIK GECELERE EN GÜZEL ÖRNEK BU!

 
Kültürel kaynaşmanın en güzel fotoğrafı işte bu! Çocuklarımızın sevginin ritminde hep birlikte kardeşçe şarkı, türkü söyleyebilmeleri. İnsan boşa yaşamadığını ancak böyle anlıyor.



Ramazan abi ve arkadaşları şoförlükten, sahne ayrıntılarını hazırlamaya, misafirlerle ilgilenmekten sahnedekileri ve izleyenleri coşturup katılmaya şevklendirmeye kadar birçok iş yapıyorlar. TOG vakfı gençlerinin yaptıklarını ayrıntıları ile ve görüntüleri ile görmek için lütfen EKTEKİ SUNUMU DA İZLEYİN!
 

Sahnedeki çocukların gururlu anneleri, yakınları mutlanmasın da ne yapsın! Bu coşkuya katılmamak olmaz ki! Hangi anne-baba istemez evladının iyi işlere imza atmasını?


 
“Dışarıda kalmak istemiyoruz biz, biz de katılmak istiyoruz” diyor izleyen Roman çocuklarımız. Yüzlerine bakın, sahnedeki sevginin ritmine nasıl da imreniyor, nasıl da katılmak istiyorlar!



Deniz kenarında oynayan, eğlenen bu Roman çocukları da yakında duyarlar Atatürk İlköğretim Okulu ile TOG gönüllülerinin Sevginin Ritmi ve benzeri projelerini. Poz verirken geliştirdikleri kasları gösteriyorlar ya kameraya, katılıp paylaşmak onların doğasında var zaten, sağlıklı bedenlerini, sağlıklı beyin ve kalpleri ile de birleştirip geleceğin TOG üyeleri olacaklar, bundan hiç kuşkum yok.

El verelim onlara! Bizden farklı ve baro bellediğimiz, zorla BARO diye kafamıza işlenen her kimse, hangi kimlikse kardeş bilelim onu ve onu benzetmeye çalışmadan kendimize, zorla değiştirmeye çalışmadan onların özgür beden ve yüreklerini, yeni seçenekler sunalım onlara, yeni yollar gösterelim, zeka ve yetenekleri ile yaşamlarını mutluluk ve kardeşlik içinde sürdürebilmeleri bir dünyada yaşasınlar diye bilinçlendirmek için bilgi birikimimizi karşılıksız sunalım onlara ki bulutlu havalarda, fırtınalarda yapayalnız Gestalt’lara, kiç bedenlere, yadırganmış ya da çember dışına atılmış yalnız ötekilere dönüşmesinler


Çünkü onlar geleceğimiz, çünkü hayat vermediklerimiz, hayatlarını ellerinden alırsak, aynı bedende, aynı gezegende canız ya, kendi hayatımıza kötülük ediyor oluruz. Bir dişimiz çürüse, bütün vücudumuz etkilenmez mi? İşte—
 


Otostop ile Türkiye’yi dolaşarak insanlarımıza, ‘bizim gibi olmayan’ herkese inanmayı, güvenmeyi ve kendine de güvenip inanmayı öğrendiğini söyleyen toplum gönüllüsü üniversite öğrencisi ‘adıyla müsemma’ Asil abilerinden daha iyi bir örnek olabilir mi Atatürk İlköğretim Okulu öğrencileri için.


EVET, ONLARI KORUMALIYIZ, AYAK BİLEKLERİNİ BU DÜNYA SAHNESİNDE İNCİTİRLERSE KALDIRMALIYIZ YERDEN VE BUZ KOYMALIYIZ AYAK BİLEKLERİNE Kİ ÇALSINLAR İÇLERİNDEKİ MÜZİĞİ, SEVGİNİN RİTMİNİ YAYSINLAR, İNMESİNLER SAHNEDEN HEMEN.
 


 

 












”Şimdi uzanmış izliyorum ama yarın ben de katılacağım size” diyor bu küçük kız.

 



Yüreği kendi elinden tutan geleceğin gençleri, büyükleri, bu memleketi teslim edeceğimiz büyüklerimiz, annelerimiz, babalarımız onlar.

 









Gözlerinden okunan hep mutluluk olsun ve onları barolara kaynaştıran böylesi yürekli çalışmaları üniversiteli Burak ağabeyin yaptığı gibi kaydedelim, yeni projeler üretelim ve gelecek kuşakların daha iyilerini yapabilmeleri için ilham alacakları örnek çalışmalar bırakalım geride.

 
…Kİ ÇOCUKLARIMIZ BALLI BADEM OLSUNLAR, BİRARADA, BAŞTA ONLARI ‘ÇATIR ÇATIR’ DOĞURAN ANALARINA BABALARINA, AİLELERİNE, KENDİLERİNİ AİT HİSSETTİKLERİ GRUPLARINA, TOPLUMA VE DÜNYAYA HAZIR VE KAYNAŞMIŞ MUTLU BADEMLER… ÖTEKİ OLMAMAK, ÖTEKİLEŞTİRME TUZAKLARINA DÜŞMEMEK İÇİN, İNSANIN KENDİSİ İLE HELALLEŞMESİ, ÖZGÜVENİNİ GELİŞTİRMESİ VE HAYATI BOYUNCA DA KENDİNDEN BAŞKALARINI DA DÜŞÜNEBİLMESİ İÇİN BUZ OLUP BU BADEMLERİ DEĞİŞTİRMEDEN KORUMAYA ALMAYI ÖĞRENMELİ, SEVGİYLE.

 


TEŞBİHTE HATA OLMAZ, BİLİRİZ. YAZ AYLARININ SICAKLARINDA KEYİFLİ KEYİFLİ SALINIRKEN, TATİLİN TADINI ÇIKARIRKEN VE ELİNİZİ UZATSANIZ KABUĞUNDAN ÇIKIP ARANIZA KARIŞACAK BU BADEMLERİ BİR DE BU AÇILARDAN DÜŞÜNÜN VE HEMEN KATILIN GÖNÜLLÜLERE. OKULUNUZDA ŞUBESİNİ AÇTIRIN. ONLAR GÜZEL GELECEĞİMİZİN GARANTİSİ.

KARDEŞLİĞİN EN GÜZEL, EN BAŞARILI ÖRNEK KANITI TOG ÜYELERİ. BEN DE ONLARA NİHAVEND PEMBESİ ADLI ŞARKIMLA SESLENİYORUM BURADAN: “AŞKIMIZ BUZ GİBİ, BUZA GİREN BUZDA KALIR”!
 



Gittim gördüm, sevgi, kardeşlik, yaşama sevinci, geleceğe umut adına onlar ney de üflüyorlar ve neylerlerse güzel eyliyorlar. Birlikte güzel işlere imza atabilmek umudu ile bitiriyorum yazımı.

Hepinizi yürekten kutluyor, hasretle kucaklıyorum.

Kalbim TOG’da kaldı. SEVGİNİN RİTMİ’nde hiç kimse BARO değil!

Yok, öyle değil, en iyisi mi‘Teyzem’ Emily Dickinson’dan yaptığım bir çeviri ile bitireyim sözü:

Eğer bir Kalbin kırılmasını engelleyebilirsem
Boşa yaşamış olmayacağım
Eğer bir Hayatı kurtarabilirsem Sancı’dan
ya da bir Sızı’yı dindirebilirsem

Ya da bir narbülbülüne canı çekilmeden
El verebilirsem yuvasına çıkarken
Yaşamış olmayacağım Boşa.
 


FOTOĞRAFLAR: YUSUF ERADAM

Yazarın Diğer Yazıları

Yalnızlar Evrenkenti & Recep

Ben bilmem, eşim bilir. Yumuşatılmış dahi olsa bilen beydir. \"Bilmek,\" kolayca kazanmanın yolunu bilmek olmuştur

TİYATROFOBİ!

Tiyatro korkusunun kökleri Yunanca theatron (izleme yeri) ve phobia (korku) sözcüklerinin birleşimine dayanır...

SATILMIŞ & BOSHLAND!

Bilim kurgu uzmanı ve yeni yılın ilk günü çok erken yitirdiğimiz canım arkadaşım...