Hiç sesi çıkmıyor, adı Amerika’dan Türkiye’ye kadar pek çok gazete ve TV’de geçiyor ama. kendisinden hiç ses yok.
Eski Bakan Zafer Çağlayan.
Oysa, Reza Zarrab’ın kendisine rüşvet verdiği iddiaları ilk ortaya çıktığında, şu 700 bin liralık saat hikâyesi, Çağlayan çıkıyor ve:
“Sana verilen illegal dinlemelerle, sana verilen yalan yanlış bilgilerle rüşvet aldın, diyorsun. Halkımızın önünde, basının önünde söylüyorum, rüşvet veren de, alan da, aldı diyen de namerttir, edepsizdir, vicdansızdır”.
Bu açıklamaların üstünden kısa süre geçiyor, aynı dava nedeniyle Çağlayan hakkında bu kez “yakalama” kararı çıkıyor.
Şimdi Reza Zarrab Çağlayan’a verdiğini öne sürdüğü 45-50 milyon Euro’dan söz ediyor. Paraya bakın siz.
Çağlayan’dan henüz tık yok.
Koro halinde “kumpas”
Zarrab davası AKP’nin iktidar olduğu on beş yıl içinde en ciddi iddialar içeren, doğru mu, eğri mi, orası ayrı, ama en çarpıcı iddialar içeren bir dava.
Buna karşı AKP sözcüleri hep bir ağızdan ve dün Başbakan Binali Yıldırım aynı lafları tekrarlıyor:
“Türkiye’ye karşı kumpas... Amerika’da bir tiyatro oynanıyor... Türkiye’yi siyasi ve ekonomik sıkıntıya sokma senaryoları... Küresel sömürge güçlerinin Türkiye’ye karşı yaptıkları operasyon... Bu dava hukuki olmaktan çıkmış, siyasi hüviyete bürünmüştür”.
Küresel güçler Türkiye’ye karşı neden bir operasyon düzenliyor, dava neden hukuki olmaktan çıkıyor, Binali Yıldırım önce bunları açıklarsa, çok iyi olacak.
Her zaman ve her olay üzerine söylenebilecek genel sözler yerine, Zarrab’ın iddialarını Türkiye’de de araştırmak gereğini neden duymuyor Binali Yıldırım?
Neden cumhuriyet savcıları harekete geçmiyor?
Örneğin, Kılıçdaroğlu’nun yurt dışına transfer edilen paralarla ilgili iddiası karşısında, savcılık belgeleri istiyor yani, harekete geçiyor.
Zarab’ın iddialarıyla ilgili AKP’nin siyasi çıkışları dışında, başka ne oluyor? Hiç.
Adıyaman’da protesto
Geçen pazartesi Adıyaman.
Yaklaşık iki yüz kadar tütün üreticisi ellerinde Türk bayrağı ve tütün yaprakları olduğu halde bir yürüyüş düzenliyor. Yürüyüş sırasında “Ellerim kırılsaydı da, AKP’ye oy vermeseydim” diye bağırıyorlar.
Sen misin yürüyen ve bağıran, TOMA’lar, basınçlı sular, biber gazı ve ardından gözaltılar.
Tütün üreticileri son Torba Yasa’da yer alan tütünle ilgili yeni düzenlemeleri protesto ediyor.
O protestonun nedenlerini öğrenmek için Adıyaman’dan önceki gün Meclis’e gelelim.
Hem Adıyaman’da yaşananlar, hem Binali Yıldırım ve diğer AKP sözcülerinin “küresel sömürgeci güçler” nutukları üzerine Meclis genel kuruluna gitmek gerekiyor.
Son Torba Yasada “tütünle” ilgili ne var?
Yüzde 87 vergi
Müjde var!..
CHP milletvekili Veli Ağbaba’nın kürsüde:
“Sigaraya yüzde 87 vergi getiriyorsunuz. Sigara paketi başına yedi lira zam demektir bu.
Ayrıca, sarmalık kıyılmış tütünü bulunduran ve satanlara üç yıl altı yıl arasında hapis cezası geliyor”.
HDP bunun üzerine tütün odaklı bir araştırma önergesi veriyor. Bu önerge görüşülürken tütünle ilgili, sigara içen ve içmeyenler dahil, muhalefet Meclis kürsüsünden hepimizi ilgilendiren bilgileri dile getiriyor:
- “2002’de TEKEL’in özelleştirilmesi yasasını Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer veto ediyor. Veto edilen 2008’de yeniden geliyor, her yıl üç milyon dolar vergi veren TEKEL 1.8 milyon liraya özelleştiriliyor. Yeni yasayı Abdullah Gül onaylıyor.
- Samsun Tekel Fabrikası, Adana Tekel Fabrikası AVM olurken, Bitlis fabrikası belediye binası oluyor.
- 2002’de 405 bin tütün üreticisi varken, 2016’da üretici sayısı 56 bine düşüyor.
- Yıllık 159 bin ton tütün üretimi 62 bin tona düşüyor.
- Piyasaya on beş bin kaçak tütün giriyor, bunun vergi kaybı yedi milyar lira dolayında”. (TBMM Tutanak, 30 Kasım 2017, s.29-37).
İthalat ve ihracat
Önerge görüşülürken, “milli ve gayri milli” lafları havada uçuşuyor.
O laflar havada uçuşa dursun, yine aynı Meclis tutanaklarına dönersek:
“2002’de tütün ihracatı 112 bin ton iken, 2016’da 52 bin tona düşüyor.
Buna karşılık, tütün ithalatı 70 bin tondan 103 bin tona çıkıyor. 2016’da tütün ithalatına 560 milyon dolar ödeniyor. Üstelik, devlet TEKEL’in özelleştirilmesinde ciddi zarara uğruyor”.
Yani, tütün piyasası “yabancı firmaların” eline geçiyor.
Yani, Binali Yıldırım ve AKP sözcülerinin son günlerde her fırsatta söyledikleri “sömürgeci küresel güçlerin” eline.
AKP’nin getirdiği yasa ile.
Zarrab denilince “küresel sömürgeci güçlerin kumpası”, tütün ve başka alanlarda o güçler kendini gösterince, onlara kıyak çekince, “özelleştirme ve serbest piyasa” nutukları.
Iıhhh, tutmuyor.