“Taklamakan Çölü’nde kayak yarışmaları” düzenlemek...
Ya da...
“And Dağları’nda yüzme yarışları” düzenlemek...
Bu amaçla bizim Gençlik ve Spor Bakanlığı kayak yarışmaları için Çin ile yüzme yarışmaları için Peru ile anlaşma imzalayabilir!..
Çölde kayak, dağda yüzme yarışı?..
Neden olmasın?..
Burası AKP yönetiminde Türkiye Cumhuriyeti.
Petrol üretimi bulunmayan ülke ile Ticaret Bakanlığı petrol anlaşması imzalayabilir!..
Uçak sanayi olmayan ülke ile Milli Savunma Bakanlığı savaş uçağı satın almak için anlaşma imzalayabilir!..
Zambiya skandalı
Neden bu garip, hayali ve saçma sapan örnekler?..
Geçen hafta İYİ Parti Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan hayali olmayan, gerçek bir anlaşmayı gündeme getiriyor.
Erozan’ın Meclis kürsüsünden dile getirdiği Zambiya ile yapılan ‘Güvenlik İşbirliği Anlaşması’ akıllara durgunluk veriyor. O anlaşmanın 2. maddesine göre:
“Gemilerde ve karargahlarda personel mübadelesi ile...
Gemilerle karşılıklı liman ziyareti yapılacaktır”.
Bu Türkiye Cumhuriyeti ile Zambiya arasında imzalanan uluslararası bir anlaşma. Onay için TBMM’ye geliyor.
Ne zaman geliyor?..
“44 ay, üç yıl 8 ay sonra”.
Denize kıyısı yok
Meclis’in onayı için 44 ay neden bekletiliyor, orası meçhul. Ama, meçhul olmayan ve asıl “skandal ötesi” bir başka gerçek var.
“Zambiya ile yapılan anlaşma gemilerle karşılıklı liman ziyareti ve gemi personeli mübadelesi” yapılması öngörülürken...
“Zambiya’da deniz yok!..
Zambiya Orta Afrika’da denize kıyısı bulunmayan bir ülke!..
Denizi, dolayısıyla limanı olmayan bir ülke ile karşılıklı liman ziyareti yapılması, uluslararası bir anlaşmada yer alıyor!..”
Bu anlaşmalar malum, anlı şanlı törenlerle, TV’lerde canlı yayınlarla ve de ‘resmi nutuklar’ eşliğinde imzalanıyor.
Devlet çökmüş
Konuyu Meclis’e getiren Ahmet Kamil Erozan anlaşmayı aktardıktan sonra, hem Milli Savunma Bakanı'nı, hem de Dışişleri Bakanı'nı istifaya çağırıyor, onların yanında çalışanların da disiplin kurullarına sevk edilmesini öneriyor.
Skandal mı, komedi mi, vahim bir tablo mu, ne derseniz deyin, bir gerçeği gösteriyor:
“-Devletin her alanda sapır sapır döküldüğünün,
-Başta tarım olmak üzere, sadece ekonominin çöküşü değil,
-Hukuk devletinin ortadan kalkmış olması değil,
-Yolsuzluk iddialarının ayyuka çıkması değil,
-Topyekûn bir çöküşün, laubaliliğin, iş bilmezliğin, cehaletin göstergesi”.
Hep söyleniyor ya...
“Liyakatsiz kadroların iş başında olduğu...’
Zambiya faciası bunun son örneği. Düzgün bir uluslararası anlaşma hazırlamaktan aciz, iş bilmez, parti aidiyeti ve sadakatiyle ölçülen bir bürokrasi!..
O bürokrasi ile çalışan, o kişileri o görevlere getiren bakanlar!..
Demokrasinin ve devletin normal işlediği bir ortamda, böyle bir skandalda ne o bakanlar yerinde kalabilir, ne de o bürokratlar.
Yıllarca bekleyen anlaşmalar
Uluslararası anlaşmalar gelişigüzel hazırlanırken, artık nasıl hazırlanıyorsa, aynı anlaşmalar Meclis’in onayına “aylar değil, yıllar sonra” geliyor.
Yine Ahmet Kamil Erozan’ın açıklamasıyla:
“Venezuela ile yapılan anlaşma 54 ay (4.5 yıl) sonra, Ekvator ile 74 ay (6 yıl iki ay) sonra, Özbekistan ile 47 ay (hemen hemen 4 yıl) sonra, Sırbistan ile 42 ay (3.5 yıl) sonra, Güney Sudan ile 59 ay (hemen hemen 5 yıl) sonra Meclis’in onayına sunuluyor”.
Bu kadar vurdumduymazlığın içerde ve dışarda yansıması var.
İçerde Meclis’i ikinci plana atma...
Dışarıda ise, anlaşma imzalanan ülkelere saygısızlık.
Lütfü Türkkan'ın Katar soruları
Bu anlaşmalar içinde Katar ile yapılan anlaşma en hızlısı, o anlaşma “dört ayda” Meclis’in onayına sunuluyor.
Sunuluyor da, orada da yine garip maddeler var. İYİ Parti Milletvekili Lütfü Türkkan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’a o anlaşmayla ilgili soru önergesi veriyor. Anlaşma çok garip, belli ki, bir amacı var ama, o amaç sır.
Örneğin:
“Katar Hava Kuvvetleri'ne Türkiye’de bir başka hava alanına personel, tehlikeli madde ve mühimmat taşıma ya da ülke dışına çıkarma izni verilmiştir”.
Neden böyle bir izin?.. Katar hangi malzemeyi, hangi koşullarda, nereye götürecek?..
Örneğin:
“Katar uçağı konuşlandığı hava üssünden bir başka hava meydanı ya da üssünü kullanabileceği karara bağlanmıştır”.
Türkiye’nin bütün hava alanları Katar’a açılıyor. Neden?.. Hangi koşullarda?..
Örneğin:
“Türkiye Katar personelinin eğitimi amacıyla hava alanlarının ve hava sahasının kullanılmasına izin verecektir”.
Katarlıların eğitimi neden bütün hava alanlarına yayılıyor?.. Neden?..
Örneğin:
“Katar’a ait hava ulaştırma araçlarının, Türkiye’nin askeri ekipman ve malzemelerini Türkiye içinde ve dışında taşımasına izin verilecektir”.
Neden?.. Bu taşıma ihtiyacı nereden kaynaklanıyor?..
Sır perdesi
Bir “Katar aşkı” malum, öyle ki, tank - palet fabrikası, İstanbul’da araziler, TV’de futbol yayınları, çeşitli alanlarda öncelikler, hep Katar’a çalışıyor.
Örneğin; Arifiye’deki tank palet fabrikası 2019 yılında 25 yıllığına Katar’a bedava veriliyor. Katar buraya 50 milyon dolarlık yatırım yapacak, 2020 başında seri tank üretimine geçecek, bunun için bir de arazi veriliyor.
“O günden bugüne 40 ay geçiyor, ortada ne üretilen tank var, ne de verilen arazide fabrika!..”
Şimdi de, bu garip anlaşma!..
Lütfü Türkkan’ın sorularına Hulusi Akar yanıt verir mi?..
Çok ama, çok az bir olasılık.
Muhalefetin verdiği yüzlerce soru önergesi var, tek tük hariç, AKP neredeyse tamamına yanıt vermek zahmetine katlanmıyor.
“Oysa, bunlar hepimizi ilgilendiren ulusal sorunlar. Onları deyimiyle, beka sorunu”.
Ama, hepsi sır perdesine bürünmüş durumda.
Bunun için “sadık ve parti aidiyeti olan ekiplerle” çalışıyorlar.
Zambiya örneğindeki gibi, komik durumlara düşme pahasına.