Savunma sanayisinde kritik projeler, savaş uçaklarının özellikleri ve bulundukları hangarlar, Erdek Deniz Üssü Komutanlığının krokisi ve planları gibi devlet sırrı niteliği taşıyan bilgiler.
İlgili kişilerden bu bilgiler sızdırılıyor. Kimler sızdırıyor? Vika, Dilara, Gül isimli kadınların öncülüğünde oluşturulan bir fuhuş çetesi ve bu kadınları kullanan, o kadınlarla bağlantılı bazı subaylar.
Bu çeteye üye kadınlar devlet sırrına sahip kilit isimlerle ilişkiye giriyor, onlardan bilgi sızdırıyor, fuhuş yaptıkları için o kişileri bir anlamda “rehin alıyor.” Aldıkları bilgileri bazı subaylara iletiyor, o subaylar da, yabancılara servis ediyor.
Karşınızda İzmir Askeri Casusluk ve Fuhuş Davası.
Aralarında general ve amirallerin de bulunduğu 357 sanıklı dava. 28 Nisan 2010 yılında bir elektronik posta ihbarı ile başlıyor. Ne de olsa, teknoloji çağındayız, öyle mektup kutusuna bir zarf atıp ihbar etmek dönemi çoktan geride kalıyor.
Olay vahim, çok ciddi üzerine gitmek gerek, şakası yok, “casusluk” var ortada. Hepimizin varlığı söz konusu.
"Hafiyesi Fikret"
Dosya, daha önce Ergenekon ve Hrant Dink davalarına da bakan savcılardan Fikret Seçen’e gidiyor, şöyle bir göz gezdiriyor eldeki bilgilere ve derhal dosyaya el koyuyor.
Seçen cin gibi bir savcı. Kaçanı da, uçanı da anında yakalıyor. “Hafiyesi Fikret” diye ün salmış.
Ününü çok geçmeden bir kez daha kanıtlıyor, Gölcük Deniz üssüne baskın yapıyor ve bir komutanın odasında döşemenin altında on çuval belge ele geçiriyor.
Nereden biliyor o deniz üssünü, o odayı, hele de döşemenin altını, hiç kaçmaz, on çuval belge elde. Boşuna “Hafiyesi Fikret” dememişler.
İddianame hazır, çok açık, hiç kuşku yok, bu subaylar casusluk yapıyor.
PKK'ya bilgi
Casusluk sadece savunma sanayii ile bilgileri sızdırmakla sınırlı değil, aynı zamanda bazı subayların PKK’ya da bilgi sızdırdığı öne sürülüyor.
Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy davalarındaki gibi, orduyu karalama ve küçük düşürme davalarına bir örnek daha.
357 sanık arasında Diyarbakır Hani’de Jandarma Komutanlığı yapan Yüzbaşı Ersel Ezen de var.
Nisan 2010’da başlayan dava altı yıl sürüyor. Ocak 2016’da, üç ay önce onların hepsi aklanıyor, hepsi suçsuz bulunuyor.
Ama, altı yıl boyunca manşetler, suçlamalar, karalamalar birbirini izliyor. ‘Onlar casus’, daha dava sürerken, o subaylar çoktan suçlu ilan ediliyor.
AKP döneminin en kara sayfalarından biri.
Onlarca masum insan durup dururken suçlu ilan edildikleri gibi, pek çoğunun mesleki kariyerleri, gelecekleri yanıyor. Onca değerli subay karanlığa gömülüyor.
Ersel Ezen gitmedi
O davada yargılanan Yüzbaşı Ersel Ezen birkaç gün önce Hani’de PKK’nin lojmanlara saldırı sırasında gözünden yaralanıyor, eşi de yaralı, çocuğu yara almadan kurtuluyor. Kendisinin ve eşinin hayati tehlikesi yok ancak, Yüzbaşı Ezen’in gözündeki yaralanma kritik.
Casusluk davasında 29 Ocak 2016, İzmir’de mahkemenin karar vereceği gün.
Karardan bir kaç gün önce Hani ve çevresinde PKK ile mücadale yoğun olarak devam ediyor. O mücadele devam ederken, Yüzbaşı Ezen’in İzmir’e dava için gitmesi mümkün değil, zaten gitmiyor.
Birkaç gün önce de yaralanıyor. Pek çok TV ve gazete ve siteler haberi casusluktan gaziliğe başlıklarıyla veriyor.
Oysa, Yüzbaşı Ezen çoktan gazi, çoktan ağır yaralı, hem de çok ağır yaralı, Casusluk Davasının açıldığı günden beri, altı yıldır ağır yaralı. Şimdiki kurşun yarası ne ki!
Baştan sona çok çarpıcı, dramatik bir olay.
Aynı kişisel dramın bir de, PKK ile mücadeleyi ilgilendiren yönü var.
Yüzbaşı Ezen bir yandan casusluk iddiasıyla yargılanırken, bir yandan PKK ile mücadele ediyor.
Kim verecek bu hazin gerçeğin hesabını?
Terörle mücadele ederken, casusluk iddiasıyla yargılanmak, Yüzbaşının özel dünyasında kim bilir nasıl fırtınalar estiriyor?
Kim verecek bu manevi ızdırabın hesabını?
Bu ağır yarayı kim, nasıl tedavi edecek?
Ankara’daki beyler bu sorulara nasıl cevap vereceksiniz? Verebilecek misiniz?
İnsafsız öyküler
Peki, ya savcı Fikret Seçen?
O insanları casuslukla suçlayan, bir hamlede eliyle koymuş gibi, on çuval belge bulan, davanın savcısı, “Hafiyesi Fikret” şimdi nerede?
“Resmi belgeleri bozmak ya da gizlemek, sanıklar lehine verilmiş olan TÜBİTAK raporlarını dosyaya koymamak, görevi kötüye kullanmaktan” dolayı Fikret Seçen görevinden alınıyor.
Daha sonra hakkında yurt dışına çıkış yasağı konuluyor, yakalanacak ama, yine de yurt dışına kaçmayı başarıyor.
Casuslukla suçlanan yüzbaşı terörle mücadelede her gün ölümle burun buruna gelirken, onu suçlayan savcının tek bir gün burnu bile kanamıyor, elini kolunu sallaya sallaya yurt dışına kaçıyor.
Yüzbaşının kaderi, savcının oyunu ve sonu, baştan sona hepsi birden, bugünlerin en çarpıcı, en ibretlik sahnelerinden biri.
Son on dört yılda yaşanan binlerce insafsız insan öykülerinden biri.
Romanı yazılır, filmi çekilir, yine de vicdanların kanamasını durduramaz.