22 Kasım 2024

Yasak, Bahçeli’ye yanıt mı: Ya o üç MHP milletvekili?

MHP’den gelen istifa isteminin dumanı tüterken iddiaya göre, milletvekilleri altın kaçakçılığı ile suçlanıyor. Benzer bir iddia herhangi bir muhalefet milletvekili ile ilgili olsa ne olurdu?

Hasan Basri Sönmez, İsmail Akgül ve Mustafa Demir

İki kritik sözcük. “İnceleme sonucunda” deyimi.

“Parti içinde devam eden bir inceleme sonucunda milletvekilleri Hasan Basri Sönmez, İsmail Akgül ve Mustafa Demir’in istifaları istenmiş, ardından istifa dilekçeleri kabul edilmiştir”.

Bu geçen akşam MHP Genel Başkan Yardımcısının açıklaması. “İnceleme sonucunda” istifaları isteniyor.

Üç milletvekilinin MHP Genel Merkezi tarafından istifasını isteyecek ölçüde yürütülen “inceleme” nedir?..

Ne yapmışlar, hangi suçu işlemişler ki, “inceleme sonucunda” o üç kişinin istifası isteniyor?..

MHP bu “incelemenin” ne olduğunu ne ile bağlantısı bulunduğunu açıklamak zorunda.

MHP olmazsa, açıklama görevi İçişleri ya da Adalet Bakanlıklarına düşüyor.

Altın kaçakçılığı iddiası

MHP’den gelen istifa isteminin dumanı tüterken, Halk TV’de iddiayı daha önce gündeme getiren başarılı gazetecilerden Timur Soykan canlı yayında konuyu değişik yönleriyle ve ayrıntılarıyla uzun uzun ele alıyor. Ona diğer gazeteciler eşlik ediyor.

Orada aktarılan iddiaya göre:

Milletvekilleri altın kaçakçılığı ile suçlanıyor.

Yeri yerinden oynatacak, olağanüstü çarpıcı bir iddia. Halk TV’de yaklaşık bir saat konuşuluyor.

Farklı bir yaklaşım

Yıllar boyu herhangi bir milletvekilinin partisinden istifası istendiğinde, biz neye tanık oluyoruz?..

O milletvekili medyanın karşısına çıkıyor, parti yönetimine verip veriştiriyor, suçlamadığı kimse kalmıyor, doğru ya da eğri kendisini haklı çıkarmaya çalışıyor.

Ya şimdi?..

Partisinden atılan üç MHP’li istifalarının ardından ne yapıyor?..

Üçü de aynı ifadelerle kendi sosyal medya hesaplarından:

“Liderimizin ve partimizin son nefesine kadar emrindeyiz. Liderimizin yanından bir adım geri atmayacağız. Verilen karar başımız üstünedir”.

Aaaaa, hayret!..

Partiden atılıyorlar, ne gam, yalvarıyorlar adeta, “emrindeyiz” diyerek, partilerine yaranmaya çalışıyorlar!..

Neden acaba?..

Sözü edilen “incelemenin” yasal yoldan devam etmesi korkusundan mı?..

Olması gereken

İstifalar Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a soruluyor, onun yanıtı şöyle:

“Onlar hakkında herhangi bir soruşturma yok.”

Böylesine çarpıcı bir iddia karşısında soruşturma açılması normal değil mi?..

Olaya başka açıdan bakarsak...

Benzer bir iddia herhangi bir muhalefet milletvekili ile ilgili olsa ne olurdu?..

Aleyhine anlı şanlı nutuklardan geçilmez, anında fezleke düzenlenir, fezleke Meclis’e gelir, dokunulmazlık kalkar, o kişi ya da kişiler hakkında dava açılırdı.

Belki de gözaltına alınır, bir kalemde tutuklanırdı!..

Şu anda olay çok taze, bir süre sonra bir ihtimal, belki bir başka gelişmeye tanık olabiliriz.

Olabilir miyiz?..

* * *

Öcalan’a görüşme yasağı

Bu arada başka bir garip olay.

Bir oraya, bir buraya savrulan ülkede artık hiçbir şey şaşırtmıyor.

Apo’nun avukatları dikkat çeken bir açıklama yapıyor. İmralı’da tutuklu Apo ile görüşmek istediklerini ilettiklerinde:

“İlgili mahkemenin 6 Kasım’da Öcalan hakkında yeni bir altı aylık avukat görüş yasak kararı verdiğini öğrendik.”

Yasağın gerekçesi hakkında avukatlara bilgi verilmiyor.

Eğer, gerçekten altı ay görüşme yasağı getirilmişse...

O yasak doğrudan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi ilgilendirir!..

Bahçeli 22 Ekim’de büyük bir sürprize imza atıyor, “Apo gelsin Meclis’te DEM Grubunda konuşsun” diyor.

Bir hafta sonra tekrarlıyor, “Görüşümün arkasındayım.”

Arkasında durduğu görüşünün üzerinden yedi gün geçiyor, 6 Kasım’da Bursa’da ilgili mahkeme Apo’nun avukatlarına görüşme yasağı getiriyor, yani Apo’ya!..

Meclis’e ne zaman, nasıl gelecek tartışmalar ayyuka çıkarken, sessiz sedasız görüşme yasağı!..

Devlet Bahçeli’ye ayıp olmuş, belli ki, önerisini ciddiye almıyorlar!..

Bahçeli ne düşünüyor acaba?..

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almancadan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ordudan atılmalara şerh düşen bunlar değil miydi?

Şimdiye kadar komünistlikten, Kürtçülükten, irticadan dolayı ihraç edilenlere ilk kez Atatürkçüler ekleniyor. Bu da otoriter rejimin niteliğinde yeni bir aşama

Gezi ile “Ahmak” davalarına AYM yol gösterdi

Yılmaz Tunç ikide bir “burası hukuk devletidir” diyor, al hadi kanıtla!..

Binlerce hukukçuya çağrı: Bunun adını siz koyun!..

Anayasa’ya aykırı olduğunu bilerek, yasa teklifi hazırlıyorlar. Çünkü, Anayasa ve Anayasa’ya aykırılık artık bir şey ifade etmiyor. Hukuk başta, bütün idari ve siyasi kavramların içi boşalıyor

"
"