Soru alacak süre bırakmıyor, kendisine tanınan bir saatlik konuşma zamanının tamamını kullanıyor ve soru sorulmasına fırsat bırakmadan, salonu terkediyor.
Geçen hafta Strasbourg, Avrupa Konseyi toplantısı, kürsüde Ahmet Davutoğlu.
Elli yıllık gelenek, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi kürsüsüne hangi ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı ya da Bakanı çıkarsa çıksın, önce yarım saat konuşuyor, ikinci yarım saatte de, kendisine yöneltilen soruları yanıtlıyor.
Sorularda sürpriz yok, şu anlamda yok, sorular konuşacak kişiye ve ekibine önceden veriliyor, Davutoğlu’na da veriliyor.
Ne var ki, o soruları dikkate almıyor, bir saat konuşup, gidiyor.
Avrupa Konseyi'ne Türkiye dahil, kırk yedi ülke üye, Davutoğlu’nun hiç bir soru almayışına geri kalan kırk altı ülkenin tamamı fena halde tepki gösteriyor.
“Soruları yanıtlamaktan kaçtı” yorumuyla.
Partisinde gardı düşen, Tayyip Erdoğan’ın hışmıyla yurt içinde sıkıntılı günler yaşayan Davutoğlu’nun yurt dışındaki görünümü de, hiç parlak değil.
Anında yalanlama
Kendisine yöneltilen sorular arasında “vize için Türkiye neler yapıyor?” gibi bir soru da var, “Türkiye AB’ye yükümlülüklerini Haziran’a kadar yerine getirebilecek mi?” türünde.
Gerçi, bir söylediği diğerini tutmuyor ama, söz de ağızdan çıkıyor.
Davutoğlu 22 Nisan’da, yani on gün önce “vizenin kaldırılması için yerine getirmemiz gereken yetmiş iki kriterden büyük çoğunluğunu tamamladık, kriter tek haneli rakama düştü”. Yani, üç, beş tane, en çok dokuz tane kaldı, anlamında. Göz yaşartıcı bir başarı.
Aynı gün, bu açıklamanın dumanı tüterken, Avrupa Birliği bu sözleri yemiyor:
“Şu ana kadar Türkiye ancak on dokuz kriteri yerine getirmiş bulunmaktadır”.
İyi mi? Pes, bu adamlar da, sanki doğruyu söylemek zorunda. Ya biraz durun, koca Başbakan bir nefes alsın, yok hayır, anında yalanlama.
Ağır bir durum.
Üç temel konu
Vize ile ilgili Avrupa Birliği Komisyonu yarın değerlendirme raporu veriyor.
O rapordan önce İngiliz Financial Times’da çıkan habere göre, üç temel konuda Türkiye adım atmış değil.
1-Yolsuzlukla mücadele,
2-Siyasi partilerin finansman kaynaklarında şeffaflık, partiler nereden, nasıl, ne kadar gelir elde ediyor, bunu netleştirecek yasal düzenleme,
3-Terörle mücadele yasası, özgürlüklerin askıya alınmasının önüne geçilmesi.
Bu ve diğer eksiklikleri tamamlamak için çok zaman yok, belki bir kaç gün, belki bir hafta.
Bu kısa sürede onları tamamlar mı? Bu üç konuyla ilgili tasarılar hazır mı? Hazırsa, Meclis saniye yitirmeden sabahlara kadar çalışır ve yasaları çıkartabilir mi?
Hele de, terörle mücadele ve yolsuzlukla mücadele konularını AB on yıldır dile getiriyor, her İlerleme Raporunda bu uyarılar var, ama nafile.
Nitelikli çoğunluk
O rapor olumlu olsa, vizenin kaldırılmasını öngörse bile, rapor:
-Avrupa Parlamentosunda,
-Avrupa Konseyinde görüşülecek.
Bu görüşmeler, teknik değil, siyasi. İstenen kriterlerin yerine getirilip getirilmediğine bakmaktan çok, elbette o kriterler de dahil olmak üzere, asıl Türkiye’nin siyasi konumu ele alınacak.
Her iki kurumda da oylama var, oylamalarda “nitelikli”, yani üçte iki çoğunluk aranıyor.
Rapor olumlu olsa bile, bu iki aşamadan geçeceği için, özet şu:
“Kriterler tamam, vize kalkıyor” gibi bir denklem yok.
Vizenin kalkması nihai olarak, siyasal bir karar.
Üç ayaklı anlaşma
Davutoğlu diyor ki:
“Vize kalkmaz ise, biz de mültecilerle ilgili geri kabul anlaşmasını uygulamayız”.
Doğru değil.
Uygulamaz ise, devreye başka yaptırımlar girebilir. Çünkü, AB ile yapılan son anlaşma üç ayaklı, vize + geri kabul anlaşması + AB’ye tam üyelik yolunda yeni fasıllar açılması.
Sen geri kabul anlaşmasına uymaz isen, AB de fasıl açmayı durdurabilir.
Gerçek, Davutoğlu’nun attığı nutuklara benzemiyor. Vizenin kalkması için birden çok engel var.
Yine de, kalkar mı?
Olabilir. Kriterler de dahil, onlar kadar önem taşıyan, Türkiye’nin konumuna bağlı siyasi değerlendirme. Düğüm orada.
Mültecilere karşı, AB Türkiye’ye kıyak çekmek istiyorsa, kalkar.
Yoksa ki, hiç ardı edilecek gibi değil, çünkü toptan Batı değerleri, o zaman yine vizeye devam.