08 Nisan 2016

Vatandaşlık… Davutoğlu’nun imzası

“Sözleşmeye taraf olan bir devlet hiç kimseyi vatansız duruma düşerecek şekilde, vatandaşlıktan çıkaramaz.”

12 Eylül askeri darbesi tek bir terör örgütü üyesini vatandaşlıktan çıkarmıyor.

12 Eylül askeri darbesi on dört bin kişiyi vatandaşlıktan çıkarıyor ama, tek bir terör örgütü üyesini çıkarmıyor.

1975 tarihli “Birleşmiş Milletler Vatansızlığın Azaltılmasına Dair Sözleşme” nedeniyle.

Sözleşmenin ruhu, bir ülkede doğup büyüyen insanların vatandaşlığının korunmasına dayanıyor. Vatandaşlığı, yani bir ülkeye aidiyeti temel alıyor. Ülkeleri bu aidiyeti korumakla yükümlü kılıyor. Bu yükümlülükle ilgili kurallar getiriyor.

Asıl olan vatandaşlık, vatandaşlıktan çıkarma çok istisnai bir durum. O sözleşmenin 8. maddesi vatandaşlığı garanti altına alıyor:

“Sözleşmeye taraf olan bir devlet hiç kimseyi vatansız duruma düşerecek şekilde, vatandaşlıktan çıkaramaz.”

Sözleşmede çok önemli bir kural daha var. Asıl bu kural nedeniyle ülkeler vatandaşlıktan çıkarmada çok dikkatli davranıyor. O kural şöyle:

“Bir kişinin vatandaşlıktan çıkartılması halinde, sözleşmeye taraf olan ülkelerden hiç biri, o kişiyi vatandaşlıktan çıkartıldığı ülkeye teslim edemez.”

Bu kural gereği, askeri darbeciler hiç bir terör örgüt üyesini vatandaşlıktan çıkarmıyor. Çıkardığı anda, o kişinin Türkiye’ye teslim edilmeyeceğini görüyor.

Vatandaşlıktan çıkarmak o kadar kolay değil. Demokrasilerde elbette. Uluslarası sözleşmelere saygılı ülkelerde elbette.
 

Yazılı soruya yanıt
 

Hemen belirtmek gerek.

Türkiye bu sözleşmeye taraf, yani uymayı taahhüt ediyor.

Her gün yeni bir buluşla hükümete görev veren ve belli ki, çevresinde bu işlerden anlayan pek bir danışmanı olmayan, kendisi de bilmeyen Tayyip Erdoğan’ın teröristleri vatandaşlıktan çıkarma fikri ve hükümetin bu fikre anında sarılması traji komik, çünkü:

CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu  2012’de o sırada Dışişleri Bakanı olan Ahmet Davutoğlu’na Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri soruyor. Yazılı bir soru önergesi. Davutoğlu 5 Ocak 2012’de Tanrıkulu’na verdiği yazılı yanıta şöyle başlıyor:

“Türkiye’nin taraf olduğu ve onay sürecini tamamladığı Birleşmiş Milletler sözleşmelerinden tasnif edilebilenler aşağıda sunulmuştur.”

Dokuz sayfalık yanıtın altıncı sayfasında “Vatansızlığın Azaltılmasına Dair Sözleşme”de Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmeler arasında yer alıyor, Davutoğlu imzasıyla.

Aynı yanıtta bir başka traji komik durum daha var.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği kararlar işine gelmediğinde, “karara uymuyorum, geçersizdir, bizim için yok hükmündedir” yolunda açıklamalar yapan Davutoğlu, yazılı soruya yanıtında vurguluyor:

“Sözleşmelere taraf olan devletler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymayı taahhüt eder.”

Kendi imzasını unutan mı, inkar mı eden, farkında mı olmayan bir Başbakan, hangisi?

Bu sözleşme ortada iken, senin imzan orada pırıl pırıl dururken, nasıl olacak da, sen teröristleri vatandaşlıktan çıkartacaksın? Nasıl olacak da, sen AİHM kararlarını yok sayacaksın.

Kaldı ki, şu andaki yasa buna uygun değil. Tamam, değiştirirsin.

O zaman da karşına Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Beyannamesi çıkıyor. Asıl olan vatandaşlıktır, kuralı ile.
 

Yurt dışındakilere çağrı
 

12 Eylül’de on dört bin kişi vatandaşlıktan çıkartılırken, o on dört bin kişi o sırada yurt dışında.

Askeri darbeciler onlara çağrıda bulunuyor, Türkiye’ye dönmeleri için. Dönmediklerinden dolayı vatandaşlıktan çıkartılıyorlar.

Teröristleri ise, yargılandıktan sonra, hapse atıyorlar.

Şu andaki Vatandaşlık Yasası 2009 tarihli ve altında Tayyip Erdoğan’ın Başbakan olarak imzası var, vatandaşlıktan çıkarmayı iki nedene bağlıyor:

Casusluk ve izin almaksızın yabancı bir ülkenin hizmetinde gönüllü askerlik yapmak.

Bunun dışında vatandaşlıktan çıkarma gerekçesi yok.

Örgüt üyeliğinden hüküm giyenler ise, dünyanın hiç bir demokratik ülkesinde vatandaşlıktan çıkartılmıyor, onun yerine vatandaşlık hakları kısıtlanıyor, pasaport alma, mülk edinme kısıtlamaları gibi.
 

Yunanistan örneği
 

Vatandaşlıktan çıkarmanın en tipik örneklerinden biri Yunanistan.

Bir tarihte Yunanistan Türkiye’ye gelen Batı Trakya Türklerini Yunan vatandaşlığından çıkarmaya başlıyor.

Bunun üzerine Batı Trakya Türkleri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine dava açıyor. Ve davayı kazanıyor, Yunanistan mahkum oluyor.

Mahkum olmakla kalmıyor, Yunanistan Anayasasının ilgili 19. maddesini değiştirmek zorunda kalıyor. Ve Yunanistan’da vatandaşlıktan çıkarma tarihe karışıyor.

“Atın bunları vatandaşlıktan” demek, sanıldığından çok güç bir iş.

Dünyada bunu yapan devletlerin başını derde sokan bir karar. Dünya demokratik toplumundan, hatta onun da ötesinde, Birleşmiş Milletler Camiasından çok sarsıcı biçimde uzaklaştıran bir eylem.

Bunun gibi, dünya akışının tersine, demokratik hayat tarzının aksine kararları hangi siyasi iktidarların aldığı belli:

Otoriter rejimi kalıcı kılmaya çalışanlar. Otoriter rejimi kurmak ve korumak için topluma her yönüyle duvarlar çekmeyi hedefleyenler.

Terörist bile olsa ki, bunun cezası hiç bir demokratik toplumda vatandaşlıktan çıkarmak değil, ceza yasalarına göre, cezalandırmak.

Hiç kimse Erdoğan’ın konuşmalarını öncesinden okuyup, neye uygun, neye değil, diye bakmıyor mu? Ya da bakan varsa, bu kadar mı anlıyor? Yoksa, Erdoğan çalakalem aklına geleni mi söylüyor?

Davutoğlu kaç yıl Dışişleri Bakanılığı yapıyor. Bu ayrıntıları bilmemesi mümkün değil. Ama çaresiz, emir büyük yerden, akıntıya kürek çekiyor. Kendini de, sürükleyerek.

Yazarın Diğer Yazıları

Kapatma yerine kayyım: Kıyamete uzanıyor

Belediye başkanı yerine kayyım atamak yetmiyor, belediyeye ait tüm şirketlere tek tek kayyım atamak! AKP, toplumu kendine göre biçimlendirmek amacıyla hamle üstüne hamle yapıyor

“Bir Dava Hikâyesi: Osman Kavala’nın Yedi Yılı”

Kavala davası bizim hukuk tarihimizde yerini şimdiden alıyor. 'Bir Dava Hikâyesi: Osman Kavala’nın Yedi Yılı', karmaşık hukuki süreci anlatmak yerine ki, o günün birinde hukukçuların işi, bir insanın eşiyle birlikte mücadelesini anlatıyor. Onurlu bir mücadelenin belgesi.

Feti Yıldız’ı tam alkışlayacaktım ki...

Gezi tutukluları Osman Kavala, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Mine Özerden, ayrıca Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ hâlâ hapiste. İnsan haklarına ve Anayasa'ya düşkün Feti Yıldız Anayasa’nın 153. maddesinin neden uygulanmadığını sorgulamış mıdır?

"
"