Ordu ili, Çaybaşı ilçesi Kepçeli Yaylası...
Yemyeşil yayla, mis gibi havası var, çeşitli bitkiler yetişiyor. Çevre mi? Temiz hava mı? Ne gam!..
Belediye buraya düzenli olarak çöpleri boşaltıyor, yemyeşil yaylayı çöp depolama alanı olarak kullanıyor.
Yöre halkı bunu engellemeye çalışmak üzere yaylada nöbet tutuyor. Yöre halkından Emine İlik nöbet tutarken gözaltına alınıyor. Sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakılıyor.
Ordu Valisi Seddar Yavuz bölgeye gidiyor. Yöre halkıyla toplantı düzenliyor. İnsanlar isteklerini dile getirirken, Emine İlik "çöpler buraya dökülmesin, çöp tesisleri buradan kalksın" diyor. Vali Yavuz "tesisler iyileştirilecek" karşılığını verinice, İlik yeniden söz alıyor:
"Sayın Valim, burada iyileştime olmaz. Bu tesis burada kaldığı sürece, biz su ihtiyacımızı karşılayamıyoruz. Hiç vicdanın sızlamıyor mu?"
Vali Seddar Yavuz sinirleniyor, "iyi şov yapmayı öğrenmişsiniz".
Bir kaç saat sonra ne oluyor?
"Adli kontrol şartına uymadığı" gerekçesiyle, Emine İlik yeniden gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, cezaevine gönderiliyor. Yapılan itiraz sonrası, serbest bırakılıyor.
Adana'da "gavat"
10 Kasım törenleri sırasında Adana’da bazı kişiler hükümet aleyhine protesto sloganları atıyor. Adana Valisi Hüseyin Avni Coş protestoculardan birisine "gavat" diye hakaret ediyor. Gavatın karşılığı Türk Dil Kurumu Sözlüğü'nde "pezevenk".
Vatandaşa hakaret ettiği için vali hakkında soruşturma açılıyor ancak, takipsizlik kararı veriliyor. Hakarete uğrayan yurttaşın şikayetçi olmadığı gerekçesiyle!.. Kim bilir, neden şikayetçi olmadı ya da olamadı!..
Ya gazeteci?
Adana’da yayınlanan Yurt gazetesinde gazeteci Hakan Gülseven "gavat" olayıyla ilgili bir yazıyor, özetle şöyle:
"Herkesin malumu, bu vali halk tarafından sevilmiyor. Belki de, kendisini ifade edemiyor, orasını bilemem. Dün yüzlerce vatandaş tarafından yuhalandı. O ne yapıt? Arabadan çıktı, kararlı biçimde korumalarına bağırdı, "alın o gavatı". Sayın Coş’a hak verdim, doğrudur, bence de Adana’da en az bir gavat var."
Günümüzde bu durumda gazetecinin başına ne gelebilir?
Hakan Gülseven bu yazısından dolayı mahkemeye veriliyor, savcı Gülseven’in "kamu görevlisine hakaret" suçundan cezalandırılmasını istiyor.
Mahkeme gazeteci Gülseven’e on bir ay yirmi gün hapis cezası veriyor, cezayı paraya çeviriyor ve Gülseven’in yedi bin lira ceza ödemesine karar veriyor.
Ya Vali Coş? O Sakarya Valiliği'ne atanıyor.
Kilis'teki füzeler
2014’te IŞİD saldırısı altında bulunan Kilis’e füzeler düşüyor, on sekiz kişi hayatını kaybediyor. Halk çok tedirgin oluyor, füze kimin başına düşecek, kimin canını alacak korkusu, çok normal.
Halk kaygılarını dile getirince, halkın güvenliğini sağlamaktan sorumlu Kilis Valisi Süleyman Tapsız açıklama yapıyor, "füzeler tabii ki düşecek, havada mı kalacak, yer çekimi var. Ben Süperman değilim, füzeleri havada yakalayamam".
Haklı, yakalayamıyor!..
Trabzon'da anma töreni
2006’da Trabzon’da Türkiye’nin uzun süre konuştuğu bir cinayet işleniyor. Rahip Santoro öldürülüyor.
Bir yıl sonra Trabzon’da Santoro’yu anma törenine İtalya’dan gelen Kardinal Ruini katılıyor. Törenden sonra Kardinal Vali Vekili Vural Demirtaş’ı ziyaret ediyor. Demirtaş Kardinale "sizin kadar biz de üzüldük ancak, akacak kan damarda durmazmış" diyor. Tercüman bu sözleri çevirmekten kaçınıyor. Söyledikleri kamu oyunda tepkiyle karşılandığında, Vali Vekili Demirtaş "ben alın yazısı anlamında söyledim" diyerek, kendisi savunuyor.
Bolu'da Audi Q7
2008 Yılında Bolu Valisi Halil İbrahim Akpınar kullandığı makam arabasını değiştiriyor. "Eskidiği" gerekçesiyle, değiştirdiği makam arabaları Mercedes S 320 ve Toyota Land Cruiser. Onların yerine 117 bin 500 Avro karşılığında Audi Q7 cip satın alıyor. Durup dururken, arabasını değiştirip, bu parayla kendisine yeni bir makam aracı satın aldıran Vali Akpınar’a tepkiler yükselince, Vali Bey kendisini savunuyor, "araç alırken, lüks bir araç almadık, mütevazı bir araç aldık".
Parası nasıl olsa, cebinden çıkmıyor!..
Erzurum'da HES'ler
Erzurum’a hidroelektrik santraller (HES) kurulmasına karar veriliyor. Erzurum Valisi Sebahattin Öztürk Tortum’da dereler üzerine kurulacak yüz adet HES, su santralları, nedeniyle bir toplantı düzenliyor. Halkı uyarıyor:
"HES’lerle ilgili olarak buraya gelenlere yardımcı olunuz. Yoksa, canınız yanar".
Önceden uyarıyor!.. Öyle, protesto gösterileri, direniş filan yok!..
Sebahattin Öztürk 2015 seçimleri döneminde bir kaç ay İçişleri Bakanlığı görevinde bulunuyor.
Yalova'da saç sakal
Yalova’da Vali Selim Cebiroğlu okulları inceliyor. Bir okulda matematik öğretmeni Halil Serkan Öz’e fena çıkışıyor, "bu saç sakal ne, sen ne biçim öğretmensin?.. İnsanlar dışarıda görseler, dilenci zannedip, sana para verirler" diyor ve öğretmeni sınıftan kovuyor.
Eğitim - Sen Yalova’da "Öğretmene Saygı" yürüyüşünde bulunuyor. Öğretmen Öz o yürüyüşte kalp krizi geçirerek, hayatını kaybediyor. Olay büyük tepkilere yol açıyor, Cem Yılmaz bir tweet atıyor, "mevki ile adam ezmek, kalbini ölesiye kırmak, yazık oldu gitti öğretmencik, daha büyük mevkilere gelesin Vali Bey".
Cem Yılmaz hakkında hakaret davası açılıyor.
Ne de olsa, "kalan sağlar bizimdir"!..
İznik'te devlet hastanesi
Bursa’ya bağlı İznik ilçesinde devlet hastanesi yapılıyor. İnşaatı denetleyen Vali Münir Karaloğlu işçiliği beğenmiyor. Şantiye şefini çağırıyor, "bu hastahaneye önem vereceksin, 23 Haziran’a kadar yetişecek yoksa, sizi buraya gömerim".
Bence de, gömer!..
Ve Zonguldak
Korona günlerinde bütün Türkiye’nin gözbebeği, virüse karşı canla başla mücadele eden sağlık ordusu yaralanıyor. Zonguldak Valisi Erdoğan Bektaş Zonguldak’taki sağlık personelinden memnun değil:
"Hür türlü tedbir alınmasına rağmen, sağlıkçılarımız kendilerini koruyamadı. Bizim faturamızı ağırlaştıran olay oldu. Normalde sağlıkçılarımızın bize getirdiği yük olmasaydı, bugün belki geri dönüşü konuşuyor olacaktık."
Gördüğü tepki üzerine Vali Bektaş geri adım atıyor, "yanlış anlaşıldığını" söyleyerek, özür diliyor.
Zaten kim hata yapıyor, kim halkı kırıyorsa, ya "yanlış anlaşılıyor" ya da "sözleri çarpıtılıyor"!..
Tepeden bakan bir iktidar
AKP iktidara gelirken ve geldikten sonraki ilk yıllarında ve hâlâ geçmiş iktidarları sürekli olarak "halka tepeden bakmakla" suçluyor, kendilerinin halkın yanında ve halkın içinden geldiği propagandasıyla.
Oysa, örnekler hiç öyle değil, günümüzde "halka nasıl bakıldığı" ortada.
Bırakın valilerin gaflarını, insanlara nasıl davrandıklarını, işte son olarak halka yiyecek dağıtan belediyelere ait aşevlerinin banka hesapları bloke edilmiyor mu?
Ya da halka yardım eden büyükşehir belediye başkanları hakkında soruşturma açılmıyor mu?