30 Ocak 2019

Türkiye “hukuk” arıyor, acıklı ayrıntılar

İfade özgürlüğü davalarında suçlamaların yüzde 77’si haberler, yorumlar, köşe yazıları, fotoğraflar, söyleşilerden oluşuyor

Aykırılık diz boyu.

Anayasaya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne, Türk Ceza Kanununa aykırılıklar. Bunlara karşı sistematik ihlaller söz konusu.

Nerede, hangi davalarda?..

Türkiye’de...

İfade özgürlüğü davalarında...

Geçenlerde bir rapor yayınlanıyor. “Adalet Gözlem Raporu.”

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği ile Uluslararası Basın Enstitüsü’nün birlikte hazırladığı bir rapor.

Farklı mesleklerden otuz gözlemci Türkiye’nin on ayrı ilinde doksan tane ifade özgürlüğü davası izliyor. 1 Haziran 2018 ile 31 Aralık 2018 arasında yürütülen çalışma sonucunda ortaya “çarpıcı bir hukuk manzarası” çıkıyor.

Gerçi, genel hatlarıyla son yıllarda Türkiye’de hukukun nasıl işlediği biliniyor ancak, bu rapor fiili gözlemlere dayandığı için daha bir değer kazanıyor.

Kimler yargılanıyor

İfade özgürlüğü davalarında yargılananların:

-Yüzde 78’i gazeteci,

-Yüzde 11’i avukat,

-Yüzde 6’sı akademisyen,

-Yüzde 2’si öğrenci,

-Yüzde 2’si sanatçı,

-Yüzde 1’i insan hakları aktivisti.

Yine ifade özgürlüğü kapsamında açılan davalarda siyasetçiler de yargılanıyor.  Ancak, raporda siyasetçilere ilişkin veri yok.

Yöneltilen suçlar

İfade özgürlüğü kapsamında sanıklara yöneltilen suçlamalar şöyle:

-Yüzde 72 terör,

-Yüzde 35 terör örgütü propagandası,

-Yüzde 25 terör örgütü üyeliği,

-Yüzde 20 Cumhurbaşkanına hakaret, devlet organlarını kötüleme, devletin gizli kalması gereken sırlarına aykırı davranma.

Sanıkların durumu

Bu davaların:

-Yüzde 49’unda sanıklar tutuklu yargılanıyor.

-Yüzde 34’üne sanıklar fiilen katılmıyor.

-Yüzde 36’sına sanıklar kelepçe ile getiriliyor.

Bu durum Anayasa’ya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne, Türk Ceza Kanunu’na ve hukukun en temel ilkelerinden masuniyet karinesine aykırı.

Oturumlar ve mahkeme salonları

Adı geçen raporda oturumlara ve mahkeme salonlarına ilişkin veriler de var.

-Oturumların yüzde 41’inde, yani yarıya yakın bölümünde, mahkeme heyeti en az bir kere değişiyor.

Bu “tabii hâkim ilkesine” aykırı. Hukuka karşı güvenin sarsıldığı alanlardan biri.

-Oturumların yüzde 70’inde, yani büyük çoğunluğunda, duruşmalar otuz dakika ile yedi saat arasında gecikmeyle başlıyor.

Gecikmeye dönük itirazlara yeterli bir neden gösterilmiyor.

-Oturumların yüzde 40’ında,

a)Mahkeme salon küçük ve havasız, yani yetersiz,

b)Mikrofon bozuk, duruşma sırasında iletişim aksıyor,

c)Hakim kısık sesle konuşuyor, iletişim yine aksıyor,

d)Salonda çok sayıda kolluk kuvveti bulunuyor.

Duruşmalar sırasında gözlemlenen başka ciddi aksaklıklar da var. Örneğin:

a)Söz kesme,

b)Savunmayı kısıtlama,

c)Kolluk güçlerinin sert tutumuna karşı mahkeme heyetince tepkisiz kalma.

d)Savunma avukatlarını salondan dışarıya çıkarma.

Bunların her biri ayrı ayrı evrensel hukukun temel ilkelerine aykırılık oluşturuyor.

Ayrıca, davaların yüzde 56’sında mahkeme heyeti “kapalı müzakereye” geçiyor. Yani, mahkeme heyeti ayrı bir salona geçiyor ve karara orada varıyor.

Kanıtlar ve süreler

İfade özgürlüğü davalarında yargılanan insanlara karşı yöneltilen suçlamalar şu kanıtlara dayanıyor:

-Yüzde 77’sinde yazılan haberler, yorumlar, köşe yazıları, fotoğraflar, söyleşiler,

-Yüzde 23’ünde de yayınlanan bildirilere atılan imzalar.

Yani, bütünüyle düşünce ve ifade özgürlüğünün ihlali söz konusu.

Bu yine Anayasaya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı bir durum.

Aynı sözleşmenin 5. maddesi ile Anayasanın 19. maddesinin ihlali kapsamına giren durum ise, tutukluluk süresindeki uzunluk.

İzlenen davalarda tutukluluk süreleri iki ay ile üç buçuk yıl arasında değişiyor.

Mahkemenin nasıl sonuçlanacağı belli değil, suç var mı, yok mu belli değil, buna rağmen, sanıklar tutuklu olarak yargılanıyor.

Kimler izliyor?

Türkiye’deki ifade özgürlüğü davaları dış dünya tarafından büyük ilgiyle izleniyor. Hem ülkeler, hem yabancı barolar ve de uluslararası kurumlar tarafından.

Almanya, Amerika, Fransa, İngiltere, Hollanda, Lüksemburg, İsveç gibi ülkelerin yanı sıra, yabancı ülkelerin siyasal partileri, uluslararası insan hakları örgütleri, uluslararası sendikalar, Sınır Tanımayan Gazeteciler bu davaları büyük ilgiyle izliyor.

Türkiye yara alıyor

Ve hepsi de, kendi hükümetlerine ve üst kurullarına yukarıda özetlenen verileri aktarıyor.

Ve bunun sonucunda...

Türkiye’de hukukun büyük sancı ve aksaklıklar içinde bulunduğuna ilişkin rapor veriliyor.

Ve bunun sonucunda...

Bu durumdan dolayı, en hafif deyimiyle, duyulan kaygı üzüntüyle Türkiye’ye resmi yoldan aktarılıyor.

Ve bunun sonucunda...

Türkiye’nin dış ilişkileri yara alıyor, saygınlığı yara alıyor.

Yara alınca...

Örneğin, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkileri yerinde saymak bir yana, iyiden iyiye geriye gidiyor.

Türkiye bir adım daha Batı’dan kopuyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Colani-Türkiye: “Maslahata destek!”

Colani, bir röportajında “Türkiye ve Suriye’nin arasında geçmişten gelen tarihi ve coğrafi bir bağlılık var. Bunu çok iyi idrak ettik. İki halkın maslahatına destek vermek istiyoruz” diyor. Burada kullandığı “maslahat” sözcüğü İslami bir kavram. Türkiye ile kurmak istediği ilişki diplomatik olmaktan çok İslami temelli bir ilişki mi?

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

"
"