06 Haziran 2017

Toplumu tarif eden utanç veren sahneler

Trabzon şöyle oynadı, böyle oynadı. Sen kendi göbeğini neden kendin kesemedin?

Süper Lig’de altıncı hafta.

Çaykur Rizespor altıncı haftada ligin dibine düşüyor.

Süper Lig otuz dört hafta.

Çaykur Rizespor sonraki yirmi sekiz hafta, yani tam yedi ay ligin dibinden bir daha kurtulamıyor.

Son haftalarda ara sıra galip gelmesine rağmen, ligin dibinde kalıyor, düşme hattındaki diğer iki takımla birlikte.

Yedi ay ligin dibinde sürünen Çaykur Rizespor son maçta Aytemiz Alanyaspor’u yenmesine rağmen, Bursaspor Trabzon’da Trabzonspor’u yenerek, ligde kalmayı başarıyor.

 

Beş bin seyirci

 

Çaykur Rizespor’un Aytemiz Alanyaspor ile oynadığı maç hayati.

Ligde kalabilmesi için Aytemiz Alanyaspor’u mutlaka yenmesi gerekiyor. Ama, yenmesi tek başına yetmiyor. Aynı zamanda Bursaspor’un Trabzon karşısında puan kaybetmesi şart. Beraberlik bile Bursaspor’u kurtarmıyor. Bursa ancak Trabzon’u yenerse, ligde kalabiliyor. Aksi halde Rizespor kurtuluyor, Bursaspor düşüyor.

Çaykur Rizespor’un bu ölçüde hayati maçında, tribünlerde kaç seyirci var?

Yaklaşık beş bin seyirci.

Rize halkı kendi takımlarını desteklemeye gelmiyor, herkes en az on beş bin seyirci beklerken, bunun ancak üçte biri tribünlerde.

Belli ki, Rize halkı takımlarından umudunu kesmiş. Zaten son maçlarda seyirci sayısı iyice azalıyor.

 

Kalkavan ve Karaman

 

Çaykur Rizespor Aytemiz Alanya’yı 1 - 0 yeniyor ama, Bursa da Trabzon’u 2 - 1 ile geçince, Rizespor ligden düşüyor.

Bunun üzerine Çaykur Rizespor Başkanı Metin Kalkavan olayı yorumlarken, (o da “rakip” yerine, “raaakip” diyor) Trabzon’a çok sinirli:

“Yüz yıllar geçse de, bu şehir bunu unutmayacak”.

Ardından daha gerçekçi konuşuyor:

“Çok fazla eksiğimiz vardı. Futbolda böyle şeyler var, şanssızlık yaşadık”.

Bu kez söz sırası teknik direktör Hikmet Karaman’da. O da aynı telden çalıyor:

“Bu şehir bunu unutmayacak. Üstümüzdeki iki takım da, Trabzon’u Trabzon’da yendi. Çok emek verdim, ama bu takım bunu hak etmiyor”.

Tamam, emek verdin de, tam yedi aydır ligin dibinden de kurtulamadın.

Trabzon şöyle oynadı, böyle oynadı.

Sen kendi göbeğini neden kendin kesemedin?

Kendi kaderini neden başkasının oyununa bıraktın?

Unutulmaması gereken asıl bu değil mi?

Sen maçlarına seyirci çekemiyorsun, ligin dibinden yedi aydır kurtulamıyorsun, sonra da faturayı Trabzon’a kesiyorsun.

Mazeret aramanın Rizecesi.

Metin Kalkavan ve Hikmet Karaman topu taça atıyor, ofsayda düşüyor, faul yapıyor. Bunu da cümle alem görüyor.

 

Ya o meşaleler

 

Gelelim, Göztepe - Eskişehirspor maçına.

Çok kritik bir maç. Yenen Süper Lige çıkıyor. Dönüşü olmayan bir maç. Dolayısıyla, her iki takımın taraftarı stadyumu dolduruyor. Hepsi de ateşli, takımlarını coşturmaya kararlı.

Ama, o da ne?

Maçın henüz onuncu saniyesi...

Stadyum bir anda seyircilerin attığı maytap mı, meşale mi, artık ne ise, duman altında. Patlayıcıların biri sönüyor, öteki atılıyor, göz gözü görmüyor.

Doğal olarak maçın hakemi, “haaakemi” değil hakemi, Ali Palabıyık maçı durduruyor.

Maç ilk devrede tam on yedi dakika, ikinci devrede on bir dakika, toplamda yirmi sekiz dakika atılan patlayıcı maddeler nedeniyle duruyor.

Önce Ali Palabıyık’ı kutlamak gerek. Soğuk kanlı ve maçı mutlaka oynatmaya karar vermiş. Sıradan bir lig maçı olsa, hakem çoktan tatil eder ve sahadan çekilirdi. Ama, böyle bir finalde bunu yapamıyor.

Oynatıyor ve en doğru olanı yapıyor, çok zor da olsa.

 

Ne ifade ediyor

 

Maçı izlemeye çalışıyorum, atılan patlayıcılar sonucu maç çığrından çıkıyor.

-Futbolcular soğuyor, konsantrasyonları bozuluyor.

-Statta dumandan hiç bir şey görülmüyor, duman futbolculara zarar veriyor.

-Maç ikide bir yarıda kalıyor.

Peki, patlayıcıları atan taraftarlar ne kazanıyor?

O maddeleri atmak neyi temsil ediyor?

Ne ifade ediyor?

Maçın ikide bir durması, patlayıcıları atanların da seyir keyfini bozmuyor mu?

Aynı zamanda özellikle futbolcular için tehlikeli değil mi?

Hangi akla hizmet atılıyor?

Bunun sporla ilgisi nerede?

Bunun adı vahşet değil de ne?

Kaldı ki, çok ayrı ve önemli bir soru daha var:

O patlayıcılar nasıl oluyor da, içeriye giriyor?

Yok ekmek arasında, yok bilmem nerede girmiş.

Hayır arkadaş, demek ki, denetleme zayıf kalmış.

 

İki ayrı sahne

 

Geride kalan haftada ligler bitiyor, ancak son dakikada akılda kalanlar hiç hoş değil.

Aslında tencere - kapak.

Birbiriyle bağlantılı olmasa bile, genel çerçeveden bakıldığında...

Öyle kulüp başkanı ve teknik direktöre böyle taraftar...

Yine de, o kadar kolay değil.

Çünkü, sonuçta zarar görenTürk Sporu, Türk Futbolu.

Toplum çığrından öyle çıkmış ki, sokaktaki kavga, dövüş, mutsuzluk, tatminsizlik kendisini futbol sahalarında patlayıcılarla tamamlıyor. İler tutar yanı olmayan açıklamalarla bütünleşiyor.

Eyyyy, Türkiye’de futbolu yönetenler...

Bu açıklamalar, bu patlayıcılar karşısında sesiniz hiç çıkmıyor, bunların üzerinde zahmet edip, biraz düşünüyor musunuz?

Eyyy, Spor Bakanı ve Bakanlık yetkilileri, farkında mısınız bunların?

Yazarın Diğer Yazıları

Colani-Türkiye: “Maslahata destek!”

Colani, bir röportajında “Türkiye ve Suriye’nin arasında geçmişten gelen tarihi ve coğrafi bir bağlılık var. Bunu çok iyi idrak ettik. İki halkın maslahatına destek vermek istiyoruz” diyor. Burada kullandığı “maslahat” sözcüğü İslami bir kavram. Türkiye ile kurmak istediği ilişki diplomatik olmaktan çok İslami temelli bir ilişki mi?

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

"
"