07 Ekim 2017

Terim aldığı paraları iade etsin

"Bugün dünya kupasına gidemiyorsak, asıl sorumluluk Terim'e ait"

Oyundan çıkarken bütün stat hep birlikte yuhalıyor, o hâlâ arsız arsız gülüyor ve sanki galip durumda bir takımın oyuncusuymuş gibi, kulübede oturan diğer futbolcuların elini sıkıyor. Kim bu?

Arda Efendi”...

Daha önce milli takımın teknik yöneticilerine ve hatta Futbol Federasyonu'ndan artık kimlere ise,  dümdüz küfrediyor, yetmiyor, restini çekiyor, “ben artık milli takımda oynamam” diyerek...

Ama, İzlanda maçında yine ilk onbirde sahada!..

Oynadığı futboldan teknik heyet de memnun değil ki, onu oyundan alıyor.

Bırakın oyundan almayı, nezaket ve terbiye sınırlarını çoktan aşmış bir oyuncu neden hâlâ milli takım kadrosuna dahil ediyorsunuz ki?

Bu nasıl bir “spor anlayışı, spor yönetimi?”

Her fırsatta itiraz

Ya da, nedir o başka bazı oyuncuların hali?

Örneğin, Çağlar. Tam barut fıçısı, her pozisyonda sanırsınız ki  ya rakip oyuncuya ya hakeme yumruk salladı, sallayacak.

Formasını giydiği Alman takımında ya da Almanya’da bu kadar kendinden geçiyor mu, yoksa burada mı “efe” kesiliyor?

Ya diğerleri?.. Kendilerine göre, kabul etmedikleri her pozisyonda hakeme itiraz eden, rakip oyuncuyla didişen “milli futbolcular...” Ne oluyoruz?

Bunlar hiç mi psikolojik eğitimden geçmiyor?

TFF istifa

Herkesin teknik direktör olduğu” bir ülkede, herkesin “şu oyuncuyu oynatmak yanlış, bu oyuncuyu kenarda oturtmak yanlış” diye ahkâm kestiği bir ülkede, dışarıdan gazel atmak kolay.

Oyunun teknik yönünü bilmem, bilmem de mümkün değil.

Ancak, İzlanda maçından sonra Dünya Kupası macerasıyla ilgili genel gözlemlerde bulunmak mümkün.

Japonya’da deprem sonucu köprü çöküyor, Belediye Başkanı intihar ediyor.

Hollanda’da askeri uçak düşüyor, pilot hayatını kaybediyor, Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı istifa ediyor.

Letonya’da alış veriş merkezi çöküyor, Başbakan istifa ediyor.

İsveç’te devletin gizli bilgilerinin basına sızması üzerine, üç Bakan istifa ediyor.

Bu listeyi uzatmak mümkün, yüzlerce örnek var.

Her olumsuzluk halinde, sorumlular dünyanın her yerinde istifa ediyor. “Sorumluluk gereği”. O olumsuzlukla doğrudan bağlantılı olsun ya da olması, “sorumlu hissetmek” görev ve ahlak sonucu istifa.

Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören beş yıldır bu işin başında. Ve bu olumsuzluklardan doğrudan sorumlu. Şubat 2012’de oturduğu koltukta tek bir başarı yakalamış değil.

Bazı haberlere göre, İzlanda yenilgisi sonrasında istifa etmeyi düşünüyormuş.

Hiç durmasın, hemen istifa etsin, bütün ekibiyle birlikte.

Bir de parasını istiyor

Son dünya şampiyonasında Rusya bulunduğu gruptan çıkamıyor, Rusya Futbol Federasyonu teknik direktörün parasını kesiyor.

Aklıma ilk gelen örnek bu. Başka örnekler de var.

Fatih Terim son olarak milli takımın başına 2013 Ağustos ayında getiriliyor, 2017 Temmuz ayında gönderiliyor.

Milli takım son İzlanda yenilgisi sonucu dünya kupasına katılma şansını yitiriyor.

Oynanan 9 maçın yedisinde takımın başında Terim var. Yedi maçta on bir puan topluyor. Son iki maçta görev Lucescu’nun.

Lucescu takımımızı dünya kupasına taşıyamıyor. Ancak, ondan önce büyük sorumluluk Terim’e ait.

Terim yılda 3.5 milyon Avro alıyor ve bu her çevrede çok konuşuluyor.

Görevden uzaklaştırıldan sonra, Terim “Ben geri kalan paramı isterim, 3.5 milyon Avro’yu” diye tutturuyor.

Bugün dünya kupasına gidemiyorsak, asıl sorumluluk Terim’e ait. Lucescu iki maça çıkıyor, bir galibiyet, bir yenilgi alıyor.

Kalan parasını vermek bir yana, Terim daha önce aldığı paraları da iade etmeli.

Özetle:

-Demirören istifa etmeli,

-Terim aldığı paraları hak etmediği için iade etmeli ve de “paramı isterim” teranesinden vazgeçmeli.

Ya milli takım?

Oooo, onu teknik adamlar düşünmeli.

Yazarın Diğer Yazıları

Bu karanlıkta Tuncer Bakırhan’ın “demokratik zemini müsait!..”

Orta Çağ benzeri, hiç olmadığı kadar karanlık, karanlık, karanlık günler!..

Acıklı bir güldürü: Asgari Ücret Komisyonu

Kendisine yakın sermaye gruplarının vergilerini defalarca siliyor, onlara defalarca teşvik armağan ediyor. Sildiği milyarlarca lirayı asgari ücretlilere aktarsa... Milyonlarca çalışan hiç böyle “acıklı bir güldürü” izlemek zorunda kalır mı?.

Ecevit, Lenin, Birand, Mengü: Savaşlara basın da ışık tutar

Salih Müslim Temmuz 2013 ile Ekim 2014 arasında Ankara’ya üç kez geliyor, kırmızı halılarda karşılanıyor, o sırada yine PYD’nin başında...

"
"