Dışarıdan bakınca...
"Beklenmeyen, müthiş sürpriz bir çatışma".
Oysa, içten içe uzun süredir kaynayan bir kazan...
"Geliyorum, diyen bir çatışma".
Üç gün önce, pazartesi akşamı herkesi şaşırtan "çatışma", Yılmaz Özdil'in attığı bir tweetle patlak veriyor.
Özdil tweet atarken, aynı dakikalarda, "Yılmaz Özdil'in kankası, her zamanki deyimiyle 'değerli ağabeyi' , vazgeçilmez dostu, aralarında her türlü şakanın eksik olmadığı, uzun süre birlikte çalıştıkları Uğur Dündar" bir TV programında, canlı yayında ortaya dökülen mafya rezilliklerini konuşuyor.
O konuşmalarda, son yolsuzluk ve milyon Euro'luk para transfer iddialarının merkezinde bulunduğu öne sürülen "Sezgin Baran Korkmaz'ın" adı geçiyor.
Tweetteki iddia
Özdil'in attığı tweet 2013 yılında kurulan "Artı 1 TV" ile ilgili. Özdil o tweette:
"Dürüst ve güvenilir (!) araştırmacı gazetecilerin Sezgin Baran Korkmaz (SBK) aşına su katmak istemem ama, SBK'nın kafakola aldığı gazetecilerin listesi ABD'de açılan iddianamede yazıyor. Kimlere TV kanalı kurdurdukları bile orada yazıyor.
SBK'nın kafakola aldığı gazetecileri, kime hangi televizyonu kurdurduklarını biliyorum ama, söylemem demedim, aksine açık açık söylüyorum. ABD'deki iddianamede yazıyor.
Dürüst ve güvenilir (!) araştırmacı gazeteciler neden bu konudan söz etmiyor, diye soruyorum".
Yılmaz'ın attığı tweet doğrudan Uğur'u hedef alıyor. "Dürüst ve güvenilir" sözcüklerine eklediği ünlem işareti, "araştırmacı gazeteci" nitelemesiyle, Yılmaz açıkça Uğur'la alay ediyor.
Uğur'un tepkisi
Uğur bu tweete ağır bir tepki gösteriyor:
"Benim cenazeme gelmeyeceksin, yazıklar olsun sana, yerin dibine gir. Benim için Yılmaz Özdil defteri kapanmıştır. Yılmaz'a yazıklar olsun. Tebrik etmesi gerekirken, imalı çamur. Açık açık yazacaksın, sen benim ne kadar namuslu olduğumu bilen iki, üç kişiden birisin, sen ima yollu da olsa, çamur atmaya nasıl yeltenirsin".
Atılan tweetle birlikte ipleri iyice kopartan Uğur bu sözlerin sonunda önemli bir cümle daha söylüyor:
"Kötü kalpli, nedenini biliyorum. İsmail Saymaz'a takmış".
Bu cümle kilit bir cümle. Çakan şimşeklerin kaynağı. Nedeni aşağıda.
Ama önce Artı 1 TV ve Yılmaz'ın iddiası.
Artı 1 TV macerası
2013...
Sosyal demokrasiye inanmış, özellikle Bülent Ecevit'e yakınlığı ile tanınmış, iş insanı, rahmetli Murtaza Çelikel AKP'nin medyayı birer birer ele geçirmesi karşısında, bir TV kanalı kurulması için düğmeye basıyor.
Arayış başlıyor ve Altan Ertürk isimli yine sosyal demokrat bir iş insanı sermaye koyarak, Artı 1 TV kanalını kuruyor.
Önemli, dürüst, düzgün gazetecilerin yer aldığı kanalda ana haberleri Uğur Dündar sunuyor, genel yönetmenliği Tuncay Mollaveisoğlu üstleniyor.
2013 Gezi olaylarının patlaması ve o olaylara dönük yayınlarla birlikte kanalda başlangıçta işler iyi gidiyor.
Ancak, bir süre sonra tatsızlıklar ve hoş olmayan olaylar yaşanıyor. Çalışanların kanala ortak olmak gibi bir istekleri var, Altan Ertürk bunu kabul etmiyor. Önce Mollaveisoğlu ayrılmak zorunda kalıyor, onu Uğur ve arkadaşlarının ayrılmaları izliyor.
O ekip gidiyor, yerine Can Dündar ile arkadaşları geliyor, bir süre sonra o da tutmuyor. Kanalın sahibi Altan Ertürk büyük zarara uğruyor, maliyetleri kaldıramaz hale geliyor ve Artı 1 yayınına son veriyor.
SBK ve Artı 1
Yılmaz Özdil'in vurguladığı Artı 1 ve o kanaldan hareketle Sezgin Baran Korkmaz'a atıf yapmasının arkasında o kanalın bu kısa öyküsü yatıyor. Üç, beş yıl önceden, ayrıntılarını bire bir bildiğim bir olay.
Adım gibi bildiğim bir başka olay daha var:
"Sezgin Baran Korkmaz'ın (SBK) Artı 1 TV'de gölgesi bile yok, adı asla geçmiyor, hiçbir biçimde bağlantısı yok. Yok işte, SBK ile uzak yakın ilişkisi, dolaylı bağlantısı yok. SBK diye bir kişinin varlığından bile Artı 1 TV'nin sahibinin ya da çalışanların bilgisi yok. Bu kadar net, bu kadar kesin".
Sezgin Baran Korkmaz ile Artı 1 TV'nin ilişkisi, Türkiye'nin aya astronot göndermiş olması gibi bir fanteziden ibaret.
Yılmaz yanılıyor
Bu kadar kesin ve net iken...
Yılmaz Özdil'in Artı 1 TV ile Sezgin Baran Korkmaz arasında bağlantı kurarak, Uğur Dündar'a laf çakması...
"Yılmaz SBK ile Artı 1 arasında ilişki kurarken yanılıyor. SBK orada yok ki, bağlantı kurulsun".
Dolayısıyla, Artı 1 ve Sezgin Baran Korkmaz üzerinden, attığı tweet ile Uğur'la alay etmesi sanıyorum, başka nedenlere bağlı.
Yılmaz attığı tweette "SBK ile Artı 1 TV arasındaki bağlantı Amerika'daki iddianamede bile yazıyor" diyor.
Yılmaz ikinci kez yanılıyor.
"O iddianamede böyle bir bağlantıdan söz edilmiyor".
Amerika'da görev yapan gazeteciler böyle bir bağlantının olmadığını söylerken, örneğin TELE 1 Washington Temsilcisi Yılmaz Polat hem canlı yayında, hem sonradan haber bülteninde açıkça söylüyor:
"Sezgin Baran Korkmaz iddianamesinde Artı 1 ile ilgili hiçbir ifade yok".
Yılmaz Özdil o bağlantıyı neye dayandırıyor, kimse bilmiyor.
İsmail Saymaz'a çengel
Şimdi gelelim asıl meseleye...
Uğur Dündar'ın Yılmaz Özdil'e canlı yayında öfke saçan sözlerinin sonundaki önemli cümleye:
"Kötü kalpli, nedenini biliyorum, İsmail Saymaz'a takmış".
İsmail Saymaz son dönemin en başarılı gazetecilerinden biri. Popülaritesi, güvenirliği hızla artıyor, adı medya dünyasında önde gelenler arasına giriyor.
Anılan popülariteyi, belirli dönemlerde ölçen bir istatistik var.
"O ölçekte İsmail Saymaz son zamanlarda Yılmaz Özdil'in önüne geçiyor.
O ölçeğin ötesinde, Yılmaz yine İsmail'e ayrıca takmış durumda, nedendir bilinmez, İsmail'i her fırsatta eleştiriyor, zor durumda bırakmaya çalışıyor.
Uğur da, İsmail'den yana tavır alıyor".
Uğur'un "nedenini biliyorum, İsmail Saymaz'a takmış" dediği olay özetle bu.
Hepsini tanıyorum
Uğur'u da, Yılmaz'ı da, İsmail'i de bire bir tanıyorum elbette.
Uğur'u kırk yıldır tanıyorum. Yılmaz'la 90'lı yılların başında Milliyet'te birlikte çalışmışlığımız var. İsmail'i son yıllarda tanıdım, yazdıklarını merakla okuyorum.
Üçü de, günümüz siyasi iktidarının açmazlarını, eksikliklerini her gün başarılı bir biçimde dile getiriyor. Üçü de popüler.
Şimşekler çakarken, odakta asıl Uğur ve Yılmaz var.
Popüler olmak, çok okunan olmak bazen yetmiyor.
Hangi meslekte olursa olsun, hele de gazetecilikte, herkes ama, herkes için geçerli bir kural var.
"Popülarite kalıcı bir değer değil, gelip geçiyor.
Ve çok daha kalıcı olan, o şan ve şöhreti taşıyabilmek gerekiyor. Tevazu ve hoşgörüyle taşıyabilmek... Taşıyabilmek...
Kıskançlıktan uzak durabilmek gerekiyor.
Benzer değerlere ulaşmış meslektaşlarına saygı göstermek, onlarla arkadaşlıklar kurmak gerekiyor".
Bazen olmuyor işte. En yakın dostlar arasına akla gelmesi zor sürtüşmeler girince...
Ve ne yazık ki...
"Egolar şişince, beklenmedik anda patlıyor!.."