22 Mayıs 2015, "Tablet Dağıtım Töreni", hani her öğrenciye devlet tarafından tablet dağıtılacağı "müjdesi" verilen tören.
Tayyip Erdoğan her zamanki gibi, yine mangalda kül bırakmıyor, bütün TV'ler canlı yayında:
"Fatih Projemizi üç yıl içinde inşallah bitireceğiz. Şu ana kadar öğrenci ve öğretmenlerimize dağıtılan tablet sayısı bir milyon 437 bin 800 adede ulaştı. Fatih Projesi ile bütün sınıflarımız adeta teknoloji sınıfına dönüştü."
Neye dönüşmüş, neye dönüşmüş?.. "Teknoloji sınıfına!.."
Helal olsun!..
Her dönem "müjdeler" eksik değil, bu da "Fatih Projesi müjdesi!.."
Fatih Projesi de, "Fırsatları Arttırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi Projesi". Bu cafcaflı başlık altında amaç, "Türkiye'de bütün öğrencilere tablet dağıtmak, ücretsiz".
Yani, internet bağlantılı bilgisayarlar.
"Proje 2010 yılında başlıyor."
Model seçme aşaması
İki gün önce "Karar Gazetesi" bu yönde gerçeği yansıtan bir haber yayınlıyor. CHP Niğde milletvekili Ömer Fethi Gürer de, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından yanıtlanması istemiyle soru önergesi veriyor. Selçuk' verdiği bilgiye göre:
"Proje üç aşamalı ve 2010 yılında başlıyor, yani on yıl önce!.. İlk aşamanın liselerde, ikincisinin beş, altı, yedi ve sekizinci sınıflarda, üçüncü aşamanın bir, iki, üç ve dördüncü sınıflarda uygulanması öngörülüyor."
On yıl önce başlayan, beş yıl önce Erdoğan'ın "üç yılda bitecek" dediği proje için Bakan Selçuk bugün "zamanı en verimli şekilde kullanacak modeller üzerinde duruluyor" diyor.
Aradan beş yıl geçiyor, henüz "model seçme aşamasında!.."
Her on öğrenciden birinde
O aşamada olduğu çoktan belli. Çünkü:
-Projenin maliyeti 6 milyar 800 milyon lira.
-Bugüne kadar 3 milyar 600 milyon lira harcanıyor.
-Daha kötüsü, 2020 yılında proje için sadece 200 milyon lira ayrılıyor.
-Erdoğan'ın "üç yılda bütün öğrencilere dağıtılmış olacak" dediği halde, bugüne kadar yaklaşık bir buçuk milyon öğrenciye tablet dağılıyor.
-Yani, hemen hemen her on öğrenciden birine!..
Virüs nedeniyle mart ayından bu yana eğitim online devam ederken, milyonlarca öğrenci bundan yararlanamıyor, çünkü ya tableti yok ya interneti, ya da ikisi birden!..
Her "müjdede" olduğu gibi, "her sınıfın teknoloji sınıfı olması müjdesi de" fos çıkıyor. Ve bugünlerde milyonlarca öğrenci eğitime ulaşamıyor.
Her "müjde" sıradanlaşmış "algı operasyonundan" ibaret. Hepsi birer bire çöküyor.
* * *
Kocaeli Valisi ile Belediye Başkanı'nı görevden alabiliyor musun?..
Tayyip Erdoğan her fırsatta, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca her gün, sabahtan akşama kadar bütün uzmanlar "sosyal mesafe, maske, hijyen" diye uyarıyor. Uyarma ötesi, yırtınıyor.
Yetmiyor, daha üç gün önce İçişleri Bakanlığı bütün illere genelge gönderiyor ki, "düğünler, nişan törenleri, sünnet törenleri sınırlandı, yemek servisi yok, törenler en fazla bir saat içinde bitirilecek" talimatıyla ve devamında ayrıntılı önlemlerle.
Bu talimatı uygulamakla kim görevli?.. Öncelikle, "valiler ve kaymakamlar ve belediye başkanları".
Halka örnek olması açısından, öncelikle kimlerin uyması gerekiyor?.. "AKP'li milletvekillerinin ve bu görevlilerin".
Ne var ki...
AKP Kocaeli milletvekili Cemil Yaman'ın oğlunun düğününe:
-Bin beş yüz kişi geliyor.
-Düğünde yemek servisi yapılıyor.
-Düğün saatlerce sürüyor.
-Düğüne İçişleri Bakanlığı'nın genelgesini uygulamakla görevli Kocaeli Valisi ile Belediye Başkanı da katılıyor!..
-Sosyal mesafe, maske filan, geçiniz bunları. (6 Eylül tarihli Hürriyet).
Sonra da, virüs yayılıyor!.. Yayılır elbet!..
Hele de, o uyarıları yapanların başında gelen Tayyip Erdoğan'ın geçen haftaki Giresun mitingi!..
Alanda toplanan kabalalıkta ne sosyal mesafe var, ne herkesin maske titizliği!..
Bunlar kendi getirdikleri kurallara kendileri uymuyor.
O kuralların hiçbiri inandırıcı değil, onca söyleme rağmen, en başta sen ve adamların o kuralları çiğnedikten sonra, halkın uymasını nasıl beklersin?..
Genelgeye uymayan valiler, kaymakamlar, belediye başkanları ile ilgili bir yaptırımın var mı?..
Tayyip Erdoğan dün, muhtemelen bu düğüne gönderme yaparak, "vazgeçin bu düğünlerden, bizi üzüyor" diyor.
"Bizi üzüyor" demek yetmez, sen kuralları ve genelgeyi herkesin gözü önünde açıkça çiğneyen valiyi ve belediye başkanını ve diğer yetkilileri görevden alabiliyor musun?..
Yoksa, bilmediğimiz bir kural mı var?..
"Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir!.."
Bunların "müjdeleri" de, kuralları da hikaye!..
Kocaeli'ndeki "düğün vak'ası" sonrası, merak ediyorum, bir hafta kadar sonra vak'a sayısı nasıl katlanacak diye, eğer doğru sayılar açıklanırsa!..