16 Haziran 2020

Son örnek: Yargıçlar hoşa gitmeyen karar verince...

“Adil yargılama, yargının bağımsızlığı, yargının tarafsızlığı, kuvvetler ayrılığı” gibi, bir hukuk devletinin temellerini oluşturan yapı nerede?..

“Siz onları nasıl serbest bırakırsınız, derhal tutuklayacaksınız!..”

Emir büyük yerden...

Emri veren bir korgeneral, Sıkıyönetim Komutanı...

Ya o komutanın emir verdiği kişiler kim?..

Üç askeri yargıç, biri albay, diğerleri daha küçük rütbeli...

Askeri yargıçların, yani askeri mahkemenin, yani, “Sıkıyönetim Askeri Mahkemesinin” hapisten tahliyelerine karar verdiği kişiler Milli Selamet Partisi (MSP) ile MHP milletvekilleri...

Dönem 12 Eylül askeri darbe dönemi... Askeri cuntanın esip, savurduğu günler...

O sırada Alpaslan Türkeş ve Necmettin Erbakan dahil, MHP ve MSP milletvekilleri tutuklanıyor, bir süre hapis yatıyorlar, duruşmalar başlıyor ve...

Askeri cuntanın tek söz sahibi olduğu bir dönemde Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi MSP ve MHP milletvekillerini tahliye ediyor.

Bu karar darbeyi gerçekleştiren generalleri, Milli Güvenlik Konseyi’ni çok kızdırıyor. Sıkıyönetim Komutanı MHP ve MSP’lileri tahliye eden askeri yargıçları çağırıyor:

“Tahliye ettiğiniz o kişileri derhal yeniden tutuklayacaksınız!..”

Emir büyük yerden ama

Üç askeri yargıç emrin nereden geldiğini tahminde zorlanmıyor.

Darbeyi yapan Milli Güvenlik Konseyi’nden, yani emir büyük yerden... Generallerden... Onlar ise, albay ve daha küçük rütbelerde...

Ama, onlar hukukçu, ama onlar yargıç...

Emri alan üç yargıç ne yapıyor?..

Önce birbirlerine bakıyor, sonra karşılarında emrin yerine getirilmesini bekleyen korgenerala dönüyor albay olan yargıç:

“Tutuklayamayız!.. Çünkü, hukuken elimizde delil yok!.. Tutuklamak hukuka aykırı olur!..”

Ne?.. “Aykırı mı olur?..”

“Evet, aykırı olur. Tutuklayamayız!..”

Gerçekten de, tutuklama kararı vermiyorlar.

Peki, emirlere uymayan üç askeri yargıcın başına ne geliyor?.. Hem de, askeri darbe döneminde...

“Hiç bir şey... Ne görevlerinden alınıyorlar, ne başka bir mahkemeye sürülüyorlar, ne haklarında soruşturma açılıyor... Hiç bir şey...”

Masal gibi, ama gerçek. 12 Eylül askeri darbe döneminde gerçek, yaşanmış bir olay.

Bahçeli davası

Bu gerçek olayı bugün anımsamamın nedeni var.

MHP lideri, koalisyon ortağı Devlet Bahçeli’ye hakaret ettiği iddiasıyla bir kişi mahkemeye veriliyor. Bahçeli o kişiyi dava ediyor.

Dava edilen kişi beraat ediyor. “Siyasetçilerin vatandaşlardan gelen sert eleştirilere toleranslı olmaları gerektiği” gerekçesiyle.

Bahçeli’nin avukatı beraat kararı veren yargıçları Hakim ve Savcılar Kurulu’na (HSK) şikayet ediyor. HSK’nun başvurusu üzerine, aynı zamanda HSK Başkanı olan Adalet Bakanı Abdülhamit Gül dört yargıç hakkında soruşturma açılmasına onay veriyor.

Ve böylelikle...

“Beraat kararı veren yargıç, o kararı onaylayan Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi Başkanı ve iki üyesi hakkında soruşturma açılıyor!..”

Şimdi dört yargıç hakkındaki kararı Hakim ve Savcılar Kurulu (HSK) verecek.

Açlık grevinde iki avukat

İktidarın beğenmediği, istemediği kararları veren yargıçlarla ilgili bu tutum ilk değil. Son yıllarda o kadar çok örneği var ki!..

Bir gecede değişen mahkeme heyeti... Yerleri değiştirilen yargıç ve savcılar... Haklarında soruşturma açılan yargıç ve savcılar...

Bahçeli’ye hakaret iddiasında beraat eden yargıçlarla ilgili açılan soruşturmanın dumanı tüterken, İstanbul Baro Başkanı Avukat Mehmet Durakoğlu açlık grevindeki iki meslektaşıyla ilgili Çağlayan Adliyesi önünde dün açıklama yapıyor.

Avukatlar Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal haklarında verilen mahkumiyet kararını protesto ederek, açlık grevine yatıyor. Grev 150 günü aşmış bulunuyor.

Değerli hukukçu, avukat Fikret İlkiz’in bu konuda önemli, uyarıcı yazıları var.

Durakoğlu'nun feryadı

Durakoğlu dün ibretlik olayı vurguluyor:

“Yine sabaha karşı yapılan bir operasyonla aldılar meslektaşlarımızı, tutukladılar. Bir yıl iddianame yazamadılar. Duruşmalar başladı. Beş gün sorguladılar, sorgular bittikten sonra 17 meslektaşımızın tamamı tahliye edildi.”

Tahliye ile ilgili gerekçe yazılıyor, Durakoğlu devam ediyor:

“Dört sayfalık tahliye gerekçesinde AİHM kararlarına atıf yapılıyordu. En önemlisi ‘tutuklular avukattır’ deniyordu, ‘avukatların görevlerinden dolayı tutuklanması için çok özel koşullar gerekir’ diyorlardı.”

Ne güzel gerekçe, hem de AİHM kararlarından güç alarak... Ya ertesi gün?.. Durakoğlu devam ediyor dün:

“12 saat sürmedi. Aynı yargıçlar... Tahliye kararı verenler... ‘Avukatlar tutuklanamaz’  diyenler... O kararın altına imza atanlar... Ertesi gün, bir tatil gününde 17 avukatın 12’si için tutuklama kararı verdiler.

Akşamdan sabaha ne değişti, diye sorsam, bir anlamı var mı? Hepimiz biliyoruz olanı biteni.”

Bir gecede kararın tam tersini veren yargıçların başına ne geliyor?.. Durakoğlu onu da açıklıyor:

“Önce tahliye kararı veren, birkaç saat sonra yakalama kararı çıkartan aynı yargıçlardan birini Ticaret Mahkemesine, diğerini Asliye Ceza Mahkemesine gönderip yeni bir heyet kurdular.

Ve savunmalar yapılmadan boş salona okunan, toplamda 159 yıl hapis cezası...”

Her fırsatta "bağımsız yargı" nutku

Sırası gelince, mangalda kül bırakılmıyor. “Bağımsız yargı” nutuklarından gına geliyor.

Kendi işlerine gelen, arzu ettikleri yönde çıkan kararlara itiraz edildiğinde, eleştirildiğinde yanıt hazır:

“Yargı tarafsız ve bağımsız!..”

O kadar çok, o kadar çok örneği var ki!..

Ama, tersi olursa, verilen kararı beğenmezlerse, gelsin o yargıç ve savcılara yer değiştirmeler, soruşturmalar, baskılar...

O kadar çok, o kadar çok örneği var ki!..

Anayasa ve AİHM

“Yargıç bağımsızlığı... Yargıç teminatı... “

Yargıçların sadece ve sadece yasalardan aldıkları yetkiyle verdikleri kararlardan dolayı, onları koruyan güvenceler bunlar.

O güvenceler Anayasa'da, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde uzun uzun yer alıyor. İstediği kadar yer alsın, işte açılan soruşturmalar, yer değiştirmeler ortada.

Hele iktidarın istemediği ters bir karar ver, bak başına neler geliyor!..

Bu ortamda...

“Adil yargılama, yargının bağımsızlığı, yargının tarafsızlığı, kuvvetler ayrılığı” gibi, bir hukuk devletinin temellerini oluşturan yapı nerede?..

Çoktan sizlere ömür!..

Yazarın Diğer Yazıları

Apo istedi, DEM yapmadı, Erdoğan bir övgü hazinesi!..

Erdoğan Bahçeli’nin önerisini destekliyor, dolayısıyla Apo’nun önce DEM, sonra Kandil ile fiili diyaloğunu onaylıyor. Öyle ya, terörü sonlandırmaya katkı verecekse, Apo Kandil ile diyaloğa girmeden nasıl çözecek?..

Kandil önce Apo’yu mu dinler, yoksa Amerika’yı mı?

Apo gelecek, DEM Grubunda konuşacak, PKK’ya “silah bırak” diyecek, PKK ve YPG de silah bırakacak!.. Meclis’e gelip konuşması gibi, hiçbir politika ile örtüşmeyen öneri bir yana...

Bahçeli’nin baştankara çıkışına karşı: İspanya modeli

Hiçbir partiyle konuşmadan hatta, belki kendi partisinin organlarıyla bile görüşmeden, Bahçeli’nin çıkışı elbette pek çok kuşkuyu beraberinde getiriyor. Ortada devlet kurumlarının hazırladığı böyle bir plan var mı?..

"
"