14 Temmuz 2020

Şimdi de dönem "haciz cesareti" dönemi

Kayyım atayamadığı yerlerde, hacizle, mali açıdan sıkıştırmakla uğraşıyor AKP. Nasıl bir öfke, nasıl bir kin ise!.. Seçilen belediyeye değil, sonuçta o kentin insanlarına!.. Fatura kendisine çıkıyor, öfkeden farkında değil

Parke taşı döşemesi... 2 milyon 750 bin lira karşılığında... Adana’da... 2016 yılında...

O tarihte Adana Büyükşehir Belediyesi'nde Başkan MHP’li...

2016... 2019... Üç yıl içinde MHP’li belediye firmaya borcunu ödemiyor.

2019’da belediyeyi CHP kazanıyor, Zeydan Karalar Büyükşehir Belediye Başkanı seçiliyor.   

Üç gün önce alacaklı firma kapıya dayanıyor, alacağı için haciz işlemi başlatıyor, Başkan Karalar’ın makam odasında masa, sandalye, koltuk, ne varsa, hepsini alıp götürüyor!..

Haciz olayının iki boyutu var:

1-MHP’li Belediye Başkanı üç yıl içinde firmaya borcunu neden ödemiyor?..

İkinci boyutu daha farklı:

2-Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı yeniden MHP ya da AKP kazanmış olsaydı, aynı firma makam odasını haciz etme cesaretini acaba gösterebilir miydi?..

Elbet, asıl soru 2016’da yapılan bir işin karşılığı olan parayı belediyenin neden ödemediği gibi, firma da

alacağı için üç yıl neden bekliyor?.. Ve şimdi haciz işlemi başlatıyor?..

İstanbul'da aynı senaryo

Benzer bir haciz işlemi de, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın başına geliyor.

Ocak 2018 ile Mart 2019 arasında  asfalt çalışması... İstanbul’da... 565 milyon lira karşılığında... O tarihte İstanbul’da AKP’li Belediye Başkanı var. AKP’li Belediye asfaltı yapan firmaya alacağını zamanında ödemiyor.

Malum, yirmi beş yıl aradan sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi geçen yıl CHP’ye geçiyor, Başkan Ekrem İmamoğlu.

Firma birkaç gün önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne haciz işlemi başlatıyor. 565 milyon lira ilgili banka tarafından firma hesabına geçiriliyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi açıklama yapıyor:

"Belediye Kanununun 15. maddesi ile açıkça yasaklanmış olan 530 milyon lirası proje karşılığı alınan döviz cinsinden paralarımızın bulunduğu hesaplarımızdan olmak üzere, yine haczedilemez olan vergi, resim ve harç gelirlerimizin ve şartlı bağışlarımızın da yer aldığı tüm hesaplarımıza haciz işlemi uygulanmıştır. Tümüyle hukuka aykırı olarak sabah başlayan haciz işlemi sonucu, kanun ile yasaklanmış paralarımız alacaklıya akşam ödenmiştir."

Belediye bu işlemle ilgili olarak mahkemeye başvuruyor.

Burada yine aynı sorular:

1- Eğer İstanbul Belediyesi’ni yine AKP kazanmış olsaydı, aynı firma haciz işlemi başlatabilir miydi?

2- Belediyenin açıkladığına göre, banka firmaya belediyenin hesaplarından yasal olmayan bir aktarma yapabilir miydi?

Haber sıralamasında gerilerde kalan bu iki haciz işlemi aslında vurgulanması gereken gerçeği bir kez daha gösteriyor:

AKP, CHP’li belediyelerin elini kolunu bağlamak, onları iş göremez hale getirmek amacıyla her türlü girişimde bulunuyor.

AKP bunu yaparken şunu unutuyor:

"Belediyeler aleyhine attığı her adım, oradaki halkın aleyhine işliyor, bumerang gibi, geri dönüp AKP’yi biraz daha geriletiyor."

Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi bu gerilemeyi durdurmaya yetmiyor. Çünkü, AKP birebir halkın can damarıyla oynuyor. Suyu ile elektriği ile yolu ile metrosu ile... Ve devamında ne varsa...

Kayyım atayamadığı yerlerde, hacizle, mali açıdan sıkıştırmakla uğraşıyor AKP. Nasıl bir öfke, nasıl bir kin ise!.. Seçilen belediyeye değil, sonuçta o kentin insanlarına!.. Fatura kendisine çıkıyor, öfkeden farkında değil.

* * *

Davutoğlu hiç inandırıcı değil

Kırk yılı aşkın gazetecilik hayatımda yüzlerce politikacı tanıyorum. Bir bölümüyle resmi ilişkiler, bir bölümüyle mesafeli ya da yakın arkadaşlık çerçevesinde...

Ama...

Ahmet Davutoğlu gibi sürekli yüksekten konuşan, bire bin katan, ağzını her açtığında kendini boşu boşuna öven politikacıyı çok az tanıyorum. Evet var, ama az!..

İki gün önce Davutoğlu Habertürk’te Fatih Altaylı’nın konuğu. Orada yine duramıyor:

"İradesi güçlü bin insanım. Yetkiyi aldığım konuda hiç tereddüt göstermem."

Belki öyle!..

Ama, bir kaç dakika sonra:

"Dışişleri bakanı iken, başbakan iken, başdanışman iken yetkiyi sonuna kadar kullanırdım. Zaten başbakanlık yetkimi kullanmama engel olunduğu zaman ayrıldım."

E, hani "iradesi güçlü bir insan olarak yetkiyi sonuna kadar" kullanırdın?..

Onun da payı var

"Yetki" palavrası ve "iddiası" devam ediyor:

"Şeffaflık yasası dedim... Yolsuzluklara karşı mücadele başlatıyoruz dedim... İmar yasası dedim... Hediye almayı yasakladım..."

Sonra ne oluyor?..

Hiiiç!.. Davutoğlu kendisini kapının önünde buluyor!..

Davutoğlu her konuşmasında, AKP’yi eleştiriyor, özünde haklı eleştiriler.

İyi de, kendisinin de ifade ettiği gibi, kendisi yıllarca başdanışman, dışişleri bakanı ve hatta başbakan!..

Bugün yakındığı, eleştirdiği olayların büyük çoğunluğunda onun da imzası var.

En başta, bugün içinden hala çıkamadığımız Suriye bataklığı onun eseri!..

Bugün kıyasıya eleştirdiği "tek adam rejiminde" onun da payı var!..

Bugün yaptığı eleştiriler çok doğru, ne var ki, artık çok geç!..

Bana kalırsa, Davutoğlu önce "büyük konuşmaktan, kendini övmekten" vazgeçmeli... Belki bir ölçüde inandırıcı olabilmek adına...

Yazarın Diğer Yazıları

Cumhuriyetçisi olmayan Cumhuriyet

AKP'nin imam hatiplerle, vakıf ve derneklerle, kendine bağlı sermaye ile oluşturduğu taban karşısında duranların ortak söylemi var. Hangi siyasi kanatta olurlarsa olsunlar... Ortak söylem Cumhuriyet!..

Piyasa Erdoğan'a, Erdoğan Murat Kurum'a güvenmiyor

Erdoğan ve bakanların İstanbul'da her oy avcılığı Kurum'u biraz daha değersiz kılıyor

Promosyon aldatmacası, İstanbul kâbusu

Başta Erdoğan, hükümetin tekmil bakanları İstanbul’da, hepsi birden Ekrem İmamoğlu’na karşı oy devşirme yarışında. 1946’dan bu yana hiçbir genel ve belediye seçiminde görülmeyen manzaralar!..