"Kadına şiddete karşıyız, kadın haklarından yanayız."
Bu nutku atarken, Tayyip Erdoğan kadın haklarıyla ilgili mangalda kül bırakmazken... Hemen hemen aynı saatlerde ve daha sonrasında...
"Kadınlara biber gazı sıkılıyor, polis kadınlara şiddet uyguluyor. İstanbul'da, İzmir'de, Antalya'da...."
Kadınlar çeşitli illerde Dünya Kadınlar Günü'nü kutlamak isterken, coplarla ve biber gazıyla şiddete maruz kalırken, aynı saatlerde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Derya Yanık bir TV kanalında döktürüyor:
"Biz şiddete karşı sıfır tolerans ilkesiyle hareket ediyoruz. Bu ortak bir çabadır. Siyasetin, sivil toplumun, yargının sahip çıkmasıyla çalışmalar yapıyoruz. Eğitim sağlık, kolluk güçlerinin ortak sahip çıkmasıyla yol alınmıştır."
Bakan Hanım 'kolluk güçlerinin sahip çıkmasıyla' derken, o 'kolluk güçleri' kadınlara biber gazı sıkmakla meşgul.
Bakan Hanım 'yargının sahip çıkmasıyla' derken, o 'yargı', bir kadını 23 yerinden bıçaklayan bir serseriyi 'iyi hâl indirimi nedeniyle' serbest bırakıyor.
Hem de, ne zaman?..
Yeniden aynı koltuğa oturan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın bir kaç gün önce 'kadına şiddet uygulayanlara iyi hâl indirimi yapılmayacaktır' demesinin dumanı tüterken...
Bu sözlerin hangisi doğru?..
İnsan Hakları Eylem Planı
8 Mart Dünya Kadınlar Günü bütün ülkelerde kutlanıyor, bütün ülkelerde kadınlar gösteri ve yürüyüş hakkını kullanıyor, o ülkelerin tek birinde bile, tek bir kadının burnu kanamıyor.
Şiddet manzaraları sadece Türkiye'de.
Ve neye rağmen?.. Hatırlamak gerek.
2 Mart 2021... Bir yıl önce...
Bütün TV kanalları canlı yayında...
Yandaşlar davulları bir kaç gün öncesinden çalmaya başlıyor.
Tayyip Erdoğan temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan, yargıyı hızlandıran, tutukluluğu istisna haline getiren, ifade ve basın özgürlüğü dahil, demokratik hakların altını çizen, "İnsan Hakları Eylem Planı'nı” açıklıyor.
O planın 66. sayfasında:
"Toplantı ve gösteri yürüyüş hakkının güçlendirilmesi amacıyla ilgili mevzuat ve uygulama uluslararası standartlar dikkate alınarak gözden geçirilecektir.
Toplantı ve gösteri yürüyüş hakkının yasaklanması ve müdahale uygulamalarına ilişkin mülki idari amirleri ve kolluk görevlilerine yönelik uluslararası standartlar dikkate alınarak, farkındalık arttırıcı faaliyetler gerçekleştirilecektir."
Davullar ve zurnalarla açıklanan bu planın tam da, birinci yılında çeşitli illerde bazı alanlar kadınlara yasaklandığı, kadınların gösteri ve yürüyüş hakkı ellerinden alındığı gibi, hangi uluslararası standart, ne farkındalığı?..
Yüzde doksan
Devamı daha heyecanlı!..
30 Mart 2021'de, planın açıklanmasından bir ay sonra "İnsan Hakları Eylem Planı'na” ilişkin, yine Tayyip Erdoğan imzasıyla Resmi Gazetede genelge yayınlanıyor. Planın uygulanma takvimine yönelik bir genelge. O genelgeye göre, Anadolu Ajansı, yani iktidarın emrindeki ajansın haberi :
"Eylem Planında yer alan faaliyetlerin yüzde doksanının bir yıl içinde hayata geçmesi öngörülüyor."
Açıp bakın o plana, yüzde doksandan vazgeçiyorum, acaba yüzde onu uygulanıyor mu, yargıda, kamu kuruluşlarında, çeşitli Bakanlıklarda?..
Cafcaflı açıklamalar, genelgeler, nutuklar bir yanda...
Uygulama ve gerçek işte ortada.
Çevre Bakanı ve zeytinlikler
Sadece insan haklarında olağanüstü kırılma mı?..
Zeytinliklerin kesilmesini, o alanlarda maden aramalarına izin verilmesini öngören Enerji Bakanlığı tarafından Resmi Gazete'de yayınlanan yönetmelik...
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum önceki gün bir yerde konuşuyor. Önce çevre ve iklim değişikliği ile uzun laflardan sonra söz zeytinliklerin kesilmesine geliyor:
"Son günlerde zeytin alanlarının ve ağaçların zarar göreceğine dair yeni bir yalanla milletimizi yanlış yönlendirmeye çalışıyorlar."
Ne?.. Yalan mı?..
Gerçekten pes!..
Sonrasında Kurum'un laflarında zeytinlik edebiyatı tam gaz!..
Resmi Gazetede yayınlanan zeytinliklerin kesileceği, ağaçların başka yere taşınacağını yazan yönetmelik için 'yalan” diyor!..
Ve bu ülke işte böyle yönetiliyor ya da yönetilmiyor!..
Yangın yerine dönmüş
Söylenen her sözün içi boşalıyor, o sözler hiç bir anlam taşımıyor.
Buna karşılık anlam, hem de çok anlam taşıyan başka bir gerçek var:
"Yedi gün üst üste akaryakıta zam geliyor, bu bir dünya rekoru."
O zamlar, sadece zam olarak kalmıyor.
"- Halk perişan hale geliyor, çünkü o zam bütün fiyatları etkiliyor.
- Dört yüze yakın benzin istasyonu kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor.
- Nakliye olağanüstü pahalı hale geliyor, TIR'lar mal taşımaktan vazgeçer duruma geliyor.
- Bu durum büyük kentleri gıda krizi tehlikesine sürüklüyor.
- Otobüs firmaları biletlerine zam yapıyor, bu sefer onlar yolcu bulmakta zorlanıyor.
- Dolar dün öğle saatlerinde 14.63 lirayı görüyor, akaryakıtta yeni zammın habercisi olarak.
- Doların 14.63 lirayı görmesiyle birlikte, dolardaki artışı frenlemek için getirilen kur korumalı mevduatın Hazineye yükü 33 milyar liraya yükseliyor."
Ekonomi çöküyor, ülke yangın yerine dönmüş...
Yönetenler olup biteni sadece zam yaparak izliyor.