27 Nisan 2023

Seçim ertesinde en ağır sorun: Döviz

14 Mayıs'ta siyasi rejimi oyluyoruz. Demokrasi mi, otoriter rejim mi?.. Adalet mi, hukuksuzluk mu?.. 14 Mayıs'ta ekonomiyi oyluyoruz. Refah mı, yoksulluk mu?..

Sosyal medyada bir paylaşım var:

"Nohutu, mercimeği, patatesi dışardan alıyoruz, uçağı, arabayı, gemiyi kendimiz yapıyoruz. Andersen böyle masal yazmadı".

Andersen kim?.. Dünya çocuk masallarının en ünlü yazarlarından biri.

Ya da:

"Uzaya gidiyoruz" gibi gerçek hayattan uzay kadar uzak fanteziler!..

Ne kadar masal, ne kadar gerçek, orası ayrı ama, gemiydi, arabaydı, uçaktı 14 Mayıs'ta oy kullanacak seçmen için bunlar ne ifade ediyor?..

AKP'den vaat üstüne vaat

Son seçimlere göre, AKP 14 Mayıs için yoğun bir vaat kampanyası açıyor. Bu sefer kaybedeceğini gördüğünden olsa gerek.

Bir yandan kesenin ağzını açıyor, bir yandan Millet İttifakı'nın projelerini kopyalıyor, bir yandan da hizmetlerde şirin görünmek adına, örneğin 1 Mayıs'ta üç büyük kentte Ulaştırma Bakanlığı'na bağlı metrolarda ücret alınmayacağını ilan ediyor.

Asgari ücret artışı, emekliye iki bin liralık bayram ikramiyesi gibi, başka bir kaç vaat dışında:

AKP'nin vaatleri üst gelir gurubuna sesleniyor.

Örneğin, son altı ayda konut üstüne konut projesi açıklıyor. Ancak, o konuta sahip olabilmek için ödenmek zorunda olan aylık taksitler bırakın düşük gelirli yurttaşları, orta gelir grubunda yer alanların bile ödeyemeyeceği miktarda. Dolayısıyla, konut sahipi olmak hayal.

Ya da araba sahibi olabilmek. Bu gelirlerle, geçiniz onu da bir kalem!..

İnsansız hava aracı, gemi gibi, propaganda araçları ise, milyonlarca insana hiç değmiyor, onlar için hiçbir anlam taşımıyor.

Yanlışların faturası

Yirmi bir yıl sonra "sınavlarda mülakatı kaldıracağız" diyor.

Ama, mülakatlardaki partizanlık nedeniyle haklarını kaybetmiş, o nedenle hayatları altüst olmuş insanları unutuyor.

Ya da yirmi bir yılın en ağır faturalarından biri imar affı. Resmi verilere göre, elli binden fazla insanın hayatına mal olan depremden sonra, "imar affı maffı yok" diyor. Telafisi olmayan çok ağır hatalar.

Deprem... Öncesi ve sonrasıyla depreme hazırlık...

Yirmi bir yıllık AKP iktidarında bu alanda tek bir adım atılmadığını, 6 Şubat'ta on bir ilimizde meydana gelen depremin faturasını çok acı, çok ağır biçimde ödeyerek görüyoruz.

Ve de yüz yıllık Cumhuriyet'in görmediği ekonomik krize, hayat pahalılığına yol açan, hiç bir teori ve pratikte yer almayan takıntılı bir faiz politikası.

Bu temel konularda AKP'nin söyleyeceği tek bir söz yok. Onun için "soğanın cücüğü" gibi, saçma sapan esprilerle, hayat pahalılığını küçümsemeye çalışan iktidar üyeleri.

Adalet ve adalet

Ve de...

Adalet...

Kimsenin hakkını arayamadığı, adalete erişemediği bir düzen...

İster tren kazası ya da maden ocağı patlamalarında...

İster Gezi ve benzeri protestolarda hukuken kapanmış dosyaları açarak, toplantı ve gösteri yürüyüşü, ifade ve basın özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlükleri çiğneyerek, Anayasada yer alan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile Anayasa Mahkemesi kararlarını yok saymak, onları uygulamamak...

Gezi tutuklularından Hakan Altınay'ın geçenlerdeki açıklaması hukukta nereye geldiğimizi çok iyi gösteriyor. Altınay:

"İddianamede tek bir doğru var, o da benim adım!.."

Hakkı çiğnenmiş, adalete erişememiş, hakkını arayamamış milyonlarca insan var bugün bu ülkede.

AKP onlara ne vaat ediyor?..

Bugünkü hukuksuzluğu kendi eken bir iktidar, adalette halka ne vaat edebilir ki!..

En büyük sorun

Araba, gemi, v.s. derken, insanların asıl sorunu hayat pahalılığı, yoksulluk, geçim derdine hiç girmiyor.

Hele de, Merkez Bankası'ndaki döviz rezervleri eksi 65 milyar dolara iniyor, o konuda AKP'den ses yok!..

Yaklaşık elli yıl sonra döviz piyasasında çift kur oluşuyor, biri bankaların, öteki serbest piyasanın kuru. Döviz darlığı ve ona bağlı fiyatı (kuru) karşımıza en büyük sorun olarak çıkıyor.

14 Mayıs'ta seçim... Seçimin ertesinde...

Yine çok büyük bir kaza olur, başımıza yine bir felaket gelir ve AKP kazanırsa...

Dövizle ilgili ve kendi sebep olduğu ekonomik enkazı nasıl kaldıracağı belli değil. Son aylardaki düşük faiz politikasını sürdürürse, içinden nasıl çıkılacağı belli olmayan, katlanmış bir krize doğru sürüklenmemiz işten değil.

AKP kazanırsa, döviz tırmanabilir, son haftalarda "vaat" adı altında, bol keseden dağıtılan paraları geri almak amacıyla pek çok mal ve hizmette zam furyası birbirini izler.

Millet İttifakı'nın kararı belli

Buna karşılık, Millet İttifakı kazanırsa, seçimin ertesinde ne yapacağı belli.

Öğrendiğim kadarıyla:

İlk ekonomik kararlardan biri, faizi yükseltmek, doların artışını frenlemek.

Ardından da, enflasyonu dizginlemek, bütçe açığını azaltmak için tasarrufa gitmek, bununla ilgili ayrıntılı kararlar almak.

14 Mayıs'ta siyasi rejimi oyluyoruz.

Demokrasi mi, otoriter rejim mi?..

Adalet mi, hukuksuzluk mu?..

14 Mayıs'ta ekonomiyi oyluyoruz.

Refah mı, yoksulluk mu?..

Döviz, bu son sorunun düğümü.

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

Yazarın Diğer Yazıları

Ordudan atılmalara şerh düşen bunlar değil miydi?

Şimdiye kadar komünistlikten, Kürtçülükten, irticadan dolayı ihraç edilenlere ilk kez Atatürkçüler ekleniyor. Bu da otoriter rejimin niteliğinde yeni bir aşama

Gezi ile “Ahmak” davalarına AYM yol gösterdi

Yılmaz Tunç ikide bir “burası hukuk devletidir” diyor, al hadi kanıtla!..

Binlerce hukukçuya çağrı: Bunun adını siz koyun!..

Anayasa’ya aykırı olduğunu bilerek, yasa teklifi hazırlıyorlar. Çünkü, Anayasa ve Anayasa’ya aykırılık artık bir şey ifade etmiyor. Hukuk başta, bütün idari ve siyasi kavramların içi boşalıyor

"
"