Başka ülkelerden gelen petrol tankerleri ve gemiler limana sokulmuyor, on dört gün açıkta bekletiliyor. Sonrasında iyice dezenfekte ediliyor, mürettebat sıkı bir muayeneden geçiriliyor, ancak ondan sonra limana girmelerine izin veriliyor.
Pasifik okyanusundaki Marshall Adaları... Bu sıkı kararlılık nedeniyle orada Korona yok. Bütünüyle kapanıyorlar, kayıtlara tek bir vak'a bile geçmiyor.
Daha farklı bir örnek...
2011 ile 2017 yılları arasında üst üste "dünyanın en yaşanabilir kenti" seçilen Avustralya'nın Melbourne kenti dört ay önce en fazla can kaybına, en yüksek vak'a sayısına ulaşan yerlerden biri. Avustralya'da salgının merkezi durumunda.
İki hafta sokağa çıkma yasağı ve beraberinde bilinen çok sıkı yasaklar. Dört ay boyunca önlemler kararlı biçimde uygulanıyor, zaman zaman yine bütünüyle kapanarak. İki gün önce sonuç geliyor:
"Melbourne'da vak'a sayısı sıfırlanıyor, hayat normale dönüyor, maske ve mesafe kuralı yine devam ediyor."
Gerçek veriler saklanmıyor, salgınla mücadele örnek bir şeffaflık çerçevesinde sürdürülüyor.
"Tükeniyoruz, yönetemiyorsunuz"
Bizde mayıs ayından itibaren "açıklanan veriler doğru mu" kuşkusu doğuyor.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) daha net duyurularla kamuoyu karşısına çıkmaya başlıyor, "veriler gizleniyor, vak'a sayısı çok daha fazla, bu salgınla mücadeleyi aksatır" dedikçe, AKP - MHP ortaklığının sinirleri bozuluyor.
TTB salgına karşı duyarlılığın ve önlemlerin arttırılması amacıyla 14 - 18 Eylül tarihlerini "Yönetemiyorsunuz, tükeniyoruz" haftası ilan edince...
Her zamanki gibi, önce Devlet Bahçeli arz-ı endam ediyor:
"Türk Tabipleri Birliği bugünkü hassas dönemde, insan ve toplum sağlığı hakkında asılsız şaibe ve şüpheleri körüklemektedir. Bu nedenle sadece adında Türk bulunan Türk Tabipleri Birliği derhal ve gecikmeksizin kapatılmalıdır. Yöneticileriyle ilgili adli işlem yapılmalıdır."
Sonraki günlerde TTB yöneticileri malum yandaş medyada linç edilmeye başlanıyor, hatta ve hatta bu güzide doktorlarımızın "terörist" oldukları bile ilan ediliyor!..
Bahçeli, ileri görüşleriyle teşhisini sürdürüyor:
"Türk Tabipleri Birliği Korona kadar tehlikelidir, tehdit saçmaktadır. 'Yönetemiyorsunuz, tükeniyoruz' eylemi haince bir tertiptir."
Erdoğan devrede
Tayyip Erdoğan bakıyor ki, Bahçeli işaret fişeğini çakmış, o da hemen harekete geçiyor:
"Türk ve Türkiye ismini hak etmeyen meslek kuruluşlarından bu imtiyazı derhal almalıyız. Türk Tabipleri Birliği'nin başındaki Türk ifadesi, bunlara zaten yakışmıyor. Bir an önce bizim onların elinden bunu almamız lazım."
Aynı konuşmasında AKP grubuna bu yönde yasal değişiklik için talimatını eksik etmiyor.
Bir de şu "hekimler"
TTB'nin gerçek açıklamaları sadece siyasetçileri değil, "Cumhuriyetçi Hekimler" adındaki bir grubun da hışmını çekiyor. O grubun sözcüsü, üstelik hekim, siyasilerle yarışıyor:
"Pandemi sürecinde TTB negatif bir tutum izledi, bu tutum daha sonra bozgunculuğa dönüştü. Vak'aların gizlendiği, şeffaf olunmadığı gibi, kanıt olmadan, süreci karalamaya yönelik, HDP etkisi altında açıklamalarda bulundular."
Bu grup AKP - MHP ortaklığını destekleyen muhtemelen bir siyasal oluşumun üyeleri.
Aynı açıklamanın devamını sakın kaçırmayın:
"TTB ikinci dalgayı bekliyor!.. Salgınla mücadelede süreç tamamen şeffaf biçimde, herkesin gözü önünde yürütüldü. Durum böyle olunca, sonuç TTB'nin öngördüğü şekilde çıkmadı. Pandeminin en azından birinci döneminde alınan sonuç itibarıyla Türkiye dünyadaki en başarılı ülkelerden biridir."
Bunlar hekim!.. Suçladıkları meslektaşları!..
"En başarılı" dedikleri Türkiye şu anda Avrupa'da en yüksek salgının bulunduğu ülke!..
Derken "laçka" suçlaması
Akla ve bilime ziyan suçlamalar birbirini izlerken, Devlet Bahçeli yeni bir rekor kırıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu günlerdir "hasta ve vefat sayılarıyla ilgili" uyarılarda bulunuyor. Bahçeli durur mu:
"Her konuda fikir yürüten İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nın Sağlık Bakanlığı'nın verilerini tekzip eden laçka açıklamalarının itibar edilecek hiçbir yanı yoktur."
Neyin itibar edilecek yanı olmadığı, bu konuşmanın üzerinden 24 saat geçtikten sonra ortaya çıkıyor.
Aniden 28 bin 312 Vak'a
Bütün bu suçlamalar, hakaretler ve alınan önlemlerin yetersizliği ortalığa saçılmışken...
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca aniden açıklıyor ki, Türkiye'de vak'a sayısı 28 bin 312!..
Avrupa'da şu anda en yüksek vak'a sayısı bizde!..
TTB haklı çıkıyor, hem de çok!..
"TTB kapatılsın, haince eylem, İmamoğlu laçka" diye nutuklar patlatan Bahçeli bu sayıyı, hem de resmi ve ilk elden duyunca acaba ne düşünüyor?..
Bu durumda, örneğin:
"- Sağlık Bakanlığını kapatmak uygun olur mu?..
- Fahrettin Koca hain bir tertip içinde mi?..
- Yoksa, laçka mı?.."
Ya da meslektaşlarını suçlayan "o hekimler" en azından TTB'den özür diler mi?..
Erdoğan hala TTB'den "Türk" sözcüğünün kaldırılmasında ısrarcı mı?..
Önlemler yetersiz
Aylardır bas bas bağıran TTB haklı çıkıyor ama, haklı çıkmasının devamı var.
"Önlemler yetersiz, önlemler yetersiz, önlemler yetersiz!.."
"Önlem" dediklerine bakın, gece sokağa çıkma yasağı getiriyorlar. İnsanlar gündüz sokaklarda, gece değil!..
Ya da dünyanın hiçbir yerinde olmayan "65 yaş üstü ile 20 yaş altına" belli saatlerde yasak saçmalığı!..
Örnekler ortada. Haritada yeri bile bilinmeyen bir "Adalar ülkesinin" ne yaptığı ya da Melbourne'nun salgının üstesinden nasıl geldiği sır değil.
Saçma sapan suçlama ve takıntılarla mücadelenin yürümediği ilk elden sergileniyor, bugün 28 bin 312, yarın kim bilir kaç bin!..
Sokaktaki yurttaş bile yırtınıyor:
"Kapanmak... Kapanmak... Kapanmak..."
Her şeye ve en hayati konularda, "bir kişi" işaret ediyor ve sürekli yanılıyor, yanlış yönlendiriyor, diğer "bir kişi" ona bakarak, karar veriyor.
Hepimizin hayatı giderek daha da kararıyor.