17 Temmuz 2018

Özlenen sahnelerden çıkan dersler

Özlemin ötesinde, ayrıntılara inildiğinde öyle gerçekler var ki...

 

Özlediğim sahneler...

Dünya Şampiyonluğu final maçında Fransa ile Hırvatistan sahada centilmence mücadele ederken, maç sırasında ve sonrasındaki görüntüler “işte şampiyonluğa oynayan takımlar böyle olur” dedirten türde.

Sadece takımlar değil, onların teknik direktörleri ve ülkeyi yöneten siyasi liderleri de benzer centilmenlik içinde.

İki Cumhurbaşkanı...

Hırvatistan Cumhurbaşkanı Kolinda Graber Kitarovic ile Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tribünde maçı birlikte izliyor. İkisi de ayakta, ikisi de yerinde duramıyor.

Fransa gol atıyor, Kitarovic Macron’u kutluyor, Hırvatistan gol atıyor, Macron Kitarovic’i kutluyor, öyle sıradan kutlama değil, sanki sarmaş dolaş, hele de Kitarovic’i, o güzel kadını öyle kutlamak, herkesi kıskandırıyor.

Asıl kıskançlık, o güzel kutlama sahneleri, o özlemini çok çektiğimiz, bizde artık çok uzaklarda kalan nezaket, görgü, centilmenlik, galibiyetin coşkusunu ya da yenilginin acısını içine sindirebilmek, karşı tarafı hak ettiği biçimde kucaklamak.

Oyuncular

Fransa Hırvatistan’ı 4 - 2 yenerek, kupayı kazanıyor.

Maç sonrası o sahneler... Oooo... Çok muhteşem...

Ve oyuncular...

Maç bitiyor, Fransız oyuncular önce normal olarak sevinçle havaya fırlıyor, ama hemen arkasından gidiyor, Hırvat rakiplerini tek tek teselli ediyor, onlarla kucaklaşıyorlar.

Kim şampiyon olmuş, kim yenilmiş, o anda sanki belli değil. O sahne öyle bir sahne.

Centilmenlik o boyutta ki, Hırvat oyuncular ikincilik için kürsüye çağrılırken, Fransız oyuncular onlar için koridor oluşturuyor, onları bir kez  daha selamlıyor.

Didier Deschamps

Fransızların Teknik Direktörü Didier Deschamps ayrıca tarihe geçiyor.

1998’de oyuncu olarak Fransa’nın şampiyonluğunda kaptan, 2018’de Fransa Milli Takımı Teknik Direktörü olarak dünya kupasını yeniden kaldırıyor.

Hem oyuncu, hem teknik direktör olarak dünya kupasını kazanan tarihteki üçüncü kişi.

Ancak, Deschamps’ı tarihe geçiren bir başka sahne var.

Maçtan sonra gidiyor, Hırvat futbolcuları tek tek kucaklıyor, onları teselli ediyor, tek tek...

Sanki kendi oyuncuları gibi...

Sanki Hırvatlar kazanmış gibi...

Sanki Hırvatların teknik direktörü gibi...

39 ve 50 yaşındalar

Fransa Cumhurbaşkanı Macron...

39 yaşında, Fransa Cumhurbaşkanlığı yarışında “merkez adayı, merkez siyaseti” temsil ediyor. Seçime bağımsız giriyor, sağdaki ve soldaki adayları geride bırakarak Cumhurbaşkanı seçiliyor. Özel yaşamı ile de ilgi topluyor, eşi kendisinden 24 yaş büyük, ama aşk da büyük.

Aradan geçen zaman içinde kendisine oy vermeyenlerin de sempatisini topluyor. Asıl başarısı burada. Ayrımcılık yok, kutuplaşma yok.

Hırvatistan Cumhurbaşkanı Kitarovic...

NATO Genel Sekreter Yardımcısı, Hırvatistan’ın Washington Büyükelçisi, Dışişleri Bakanı gibi görevlerde bulunuyor, 2015’te Cumhurbaşkanı seçiliyor, sarışın güzel, alımlı bir kadın.

Maçtan sonra gerek Kitarovic, gerek Macron her iki takımın oyuncalarına tek tek sarılıyor, onları kutluyor, özlem duyduğumuz, yapmacık olmayan, içten gelen gerçek sahneler.

Fransa Milli Takımı

Özlemin ötesinde, ayrıntılara inildiğinde öyle gerçekler var ki...

Örneğin, Dünya Kupası'nı kazanan Fransa Milli Takımı...

Mbappe, Pogba, Kante, Umititi, Matuidi, Dembele, Fekir, Mandanda, Kimpembe, Sidibe, Mendy,  N’Zonzi...

Bu futbolcular Fransız Milli Takımının yarısını oluşturuyor, 23 kişilik kadronun on ikisi göçmen, Afrika kökenli, başka bir ırktan, başka bir dinden ama, Fransa adına top koşturuyor, onlar artık Fransız.

Bir zamanlar Afrika’da çeşitli sömürgelere sahip Fransa, daha sonraki yıllarda Afrika ülkelerinden gelip Fransa’ya yerleşen göçmenlere karşı öyle bir politika uyguluyor ki, ayrımcılık yok, ötekileştirme yok, yabancılaştırma yok.

Bunun sonucunda, takımın yarısı göçmen ve hepsi Fransa için oynuyor.

Tam sosyolojik bir deney, siyasal bir ders.

Yazarın Diğer Yazıları

Colani-Türkiye: “Maslahata destek!”

Colani, bir röportajında “Türkiye ve Suriye’nin arasında geçmişten gelen tarihi ve coğrafi bir bağlılık var. Bunu çok iyi idrak ettik. İki halkın maslahatına destek vermek istiyoruz” diyor. Burada kullandığı “maslahat” sözcüğü İslami bir kavram. Türkiye ile kurmak istediği ilişki diplomatik olmaktan çok İslami temelli bir ilişki mi?

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

"
"