İçi boş, hukuken hiçbir somut kanıta dayanmayan, harcı alem bir iddianame ve AİHM kararına rağmen, Osman Kavala’nın tutukluluğu devam ederken, aniden aklanması, hakkında beraat kararı verilmesi yurt içinde ve dışında herkesi şaşırtıyor.
Kavala daha cezaevinden çıkmadan, Cumhuriyet Başsavcılığı kararıyla yeniden gözaltına alınması ile birlikte, herkes yeniden şaşırıyor.
Şimdi "üçüncü şaşırmaya" hazır olun!..
Cumhuriyet Başsavcılığı Kavala’yı 15 Temmuz darbe girişimi çerçevesinde sorumlu bularak, gözaltı kararı veriyor. "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye çalışmakla" suçluyor.
11 Ekim 2019 tarihli karar
Önümde bir karar duruyor. Kavala davası avukatlarından, değerli hukukçu Fikret İlkiz’in ilettiği bir karar.
2017 / 96115 sayılı ve 11 Ekim 2019 tarihli İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın "tahliye kararı"nda, aynen şöyle deniyor:
"Cumhuriyet Başsavcılığımızca şüpheli hakkında atılı suçtan yapılan soruşturmada gelinen aşamada şüphelinin atılı suçtan tutuklu kaldığı süre, şüphelinin Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya Veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme, Mala Zarar Verme, Nitelikli Mala Zarar Verme, Tehlikeli Maddelerin İzinsiz Olarak Bulundurulması Veya El Değiştirmesi, İbadethanelere Ve Mezarlıklara Zarar Verme, 6136 Sayılı Yasaya Muhalefet, Ntelikli Yağma, Nitelikli Yaralama ve 2863 Sayılı Yasaya Muhalefet suçlarından hakkında İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinin2019 / 74 esas sayılı dosyası üzerinden devam eden tutuklu bulunduğu kovuşturmanın mevcut olması, mevcut delil durumu göz önüne alınarak tutuklama tedbirinin devamının artık ölçülü olmayacağı değerlendirildiğinden, TUTUKLAMA TEDBİRİNE GEREK BULUNMADIĞI ANLAŞILDIĞINDAN 5271 sayılı CMK’nun 103/2 maddesi gereğince TAHLİYESİNE karar verildi.
İmza: Yakup Ali Kahveci, 125152, Cumhuriyet Savcısı.
Şüpheli: Osman Kavala.
Suç Türü: Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs."
Cumhuriyet Başsavcılığı 11 Ekim 2019’da belirttiği suçtan dolayı tutuklamanın kaldırılmasına ve Kavala’nın tahliyesine karar veriyor. Ama, Kavala Gezi’den tutuklu olduğu için tahliye edilmiyor.
Şimdi aynı suçtan gözaltı
Savcılığın tahliyesine karar verdiği suç ne? "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs."
Peki, aynı savcılık Gezi’den beraat ve tahliye kararı sonrasında, önceki gün Kavala’yı hangi suçtan gözaltına alıyor?
15 Temmuz darbe girişimi çerçevesinde "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlamasıyla!..
Ekim 2019’da tarif ettiği suçtan dolayı tutukluluğu kaldırıyor, dört ay sonra aynı suçlamayla gözaltı kararı veriyor!..
Hangi düz mantık? Hangi hukuk mantığı? Neler oluyor bu ülkede?
Neler olmuyor ki!..
Anayasa madde 9
Durup dururken, "tarafsız" diye bir sözcük ekleniyor Anayasanın 9. maddesine. Anayasanın ilk halinde 9. madde şöyle:
"Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır."
21 Ocak 2017’de 9. maddeye tek bir sözcük eklenerek, şu hale geliyor:
"Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır."
Durup dururken, "tarafsız" diye bir ek yapmak nereden çıkıyor? Hukuk tarihinde, hukukun özünde, iki bin yılı aşkın süredir "mahkemeler zaten tarafsız" değil mi? O zaman AKP neden böyle bir ekleme yapıyor?
"Tarafsız" kavramını ekleyerek, AKP aslında mahkemelerin "tarafsız olmadığını" itiraf ediyor!..
Yargı etik bildirgesi
Neler olmuyor ki bu ülkede!..
Anayasa değişikliği üzerinden sadece iki ay geçiyor, 14 Mart 2019’da "Türk Yargı Etik Bildirgesi" yayınlanıyor. Hak, hukuk, adalet, tarafsızlık, bağımsızlık, yasa önünde eşitlik, Avrupa Hukuku, 1215 Magna Carta... Bildirgede "hukuk edebiyatı" adına ne varsa, hepsi yer alıyor.
Osman Kavala davasında Anayasanın 9. maddesi nerede? Etik bildirge nerede?
Bunca "tarafsızlık" lafı, bunca bildirge sonrasında, o "tarafsızlığın" ne olduğunun iki örneği var. Amerikalı rahip Bronson ile Alman yurttaşı gazeteci Deniz Yücel’in birer telefonla serbest bırakılması. O kadar ki, rahip serbest bırakılıyor, Başkan Trump dünyanın gözü önünde Tayyip Erdoğan’a teşekkür bile ediyor.
Önce "Gezi davası" çöktü
Osman Kavala’nın beraat ve tahliyesi kararından sonra devreye yine "bir telefon mu" giriyor?
Mahkeme hiç kimsenin beklemediği, herkesi şaşkınlığa düşüren, özünde zaten çoktan verilmesi gereken bir karara imza atıyor. İki buçuk yıldır boşu boşuna hapis yatan Kavala ile birlikte Gezi davasında yargılananların hepsini aklıyor, Kavala’yı tahliye ediyor.
Gezi Davası çöküyor.
Tarihe geçti
Ayrıca, AİHM’nin Kavala lehinde tahliye kararı var. Soru şu:
10 Aralık 2019 tarihinde, bundan iki ay önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kavala için "hak ihlali var, derhal serbest bırakılmalı" dediği halde, mahkeme iki aydır bu karara neden uymuyor? Anayasal bir kuralı neden hiçe sayıyor?
Ve fakat o kuralı hiçe sayan aynı mahkeme aklama ve tahliye kararı veriyor!..
Düz mantık, hukuk mantığı, hukuk usulü, hukuki kurallar ve adalet ile bunu açıklamak mümkün değil.
Ne var burada? Neler oluyor? Nasıl bir mekanizma var?
Nasıl bir mekanizma olduğunu anlamak için Erdoğan’ın dünkü grup konuşmasına bakmak yetiyor.
Sadece Türkiye’nin değil, bütün dünyanın ibretle izlediği Kavala davası AKP iktidarının hukuk anlayışını ve uygulamalarını, bu dönemdeki adalet anlayışını mahkûm ediyor.
Asla unutulmayacak bir uygulama niteliğiyle tarihe geçiyor. Yarın, öbür gün anayasa ve ceza hukuku kitaplarında mutlaka yer almak üzere.