"Bu gözü sulu adamı bir daha burada görmek istemiyorum, gönderin onu!.."
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Truman Beyaz Saray'da Başkanlık Odasında karşısında gözlerinden yaşlar dökülen Dr. Oppenheimer'i azarlıyor:
"Sen neden ağlıyorsun ki, atom bombasını sen atmadın, ben attım".
Doğru, atom bombasının atılmasında siyasi kararı Başkan Truman veriyor.
Ama, bombayı icat eden Dr. Oppenheimer.
Kutlamayla geçmesi planlanan görüşme giderek gerginleşiyor. Elleri titreyerek, sigarasını yakmaya çalışan Oppenheimer Beyaz Saray'dan neredeyse kovuluyor.
"Oppenheimer" son haftanın popüler filmlerinden, ben de izliyorum. Çeşitli yönlerden çok etkileyici.
6 Ağustos 1945 Hiroşima
Filmden bağımsız, atom bombasının atıldığı 6 Ağustos 1945 sabahının kısa kronolojisi şöyle.
Pasifik Okyanusu'nda Tinian Adası, askeri hava alanı.
Saat 01.45, atom bombasını taşıyan "Enola Gay", B-29 bombardıman uçağı havalanıyor.
Saat 06.30, uçak Japon hava sahasına giriyor.
Saat 07.00, uçağa bildirilen son hava raporuna göre, "hava açık, harekata engel yok".
Saat 08.09, Enola Gay Hiroşima kentinin üzerinde, 9.632 metre yükseklikte.
Saat 08.12, irtifa, hız, rüzgar, sıcaklık, nem, her türlü bilgi tamam.
Saat 08.15, Enola Gay "Little Boy" (Küçük Oğlan) kod adı taşıyan atom bombasını atıyor. Bomba 43 saniye düşüyor ve yaklaşık 600 metre yükseklikte Hiroşima üzerinde patlıyor.
İnsanlık tarihinin en büyük felaketlerinden, insanlığa en büyük ihanetlerden biri 6 Ağustos 1945 günü, 78 yıl önce bugün yaşanıyor.
9 Ağustos'ta Amerika bu kez Nagazaki'ye ikinci atom bombasını, "Fat Man" (Şişman Adam) kod adını verdiği bombayı atıyor.
Daha çok insan ölsün
Bomba en ağır etkiye nasıl yol açar?..
Bombayı atmadan önce Amerika Japonların hayat tarzını inceliyor.
Onların en çok dışarıda oldukları sabah saatlerini belirliyor, saat 8 - 9 arası, bombanın atış saati ona göre ayarlanıyor. Hiroşima'daki yer de, ona göre seçiliyor.
Daha çok insan ölsün diye!..
Şu vahşete bakın!.. Vahşet içinde vahşet!..
Hiroşima ve Nagazaki'de on binlerce insan hayatını kaybederken, radyasyonun etkisiyle yine on binlerce insan yıllarca geçmeyecek çeşitli hastalıklara yakalanıyor. Kanser, şekil bozukluğu, sakatlık, psikolojik rahatsızlıklar.
Hirohito teslim oluyor
17 Temmuz 1945'te, atom bombasının atılmasından üç hafta önce ABD Başkanı Truman, Sovyet lideri Stalin ve İngiltere Başbakanı Churchill Almanya'da Potsdam Konferansı'nda bir araya geliyor.
İkinci Dünya Savaşı'nın son günleri, Almanya yenilmiş, Japonya direniyor.
Üç lider Japonlara teslim ol, çağrısı yapıyor, Japonya ret ediyor.
Atom bombasının atılmasından sonra, Japon İmparatoru Hirohito teslim olduklarını ilan ediyor.
"Fizikçiler"
Filme dönersek...
Ana temalardan biri "bilim adamının sorumluluğu".
Bilim insanların refah ve mutluluğuna, daha yüksek bir yaşam standardına ulaşması amacıyla insanlığın hizmetinde.
Her zaman öyle mi?..
"Bilimin siyasette hangi amaçla, nasıl kullanıldığına bağlı".
Bilim adamının bu açıdan ahlaki sorumluluğunu en çarpıcı biçimde tartışan yazarlardan biri İsviçre asıllı Friedrich Dürrenmatt.
Onun "Fizikçiler" adını taşıyan tiyatro eserini yıllar önce okuduğumda, vazgeçilmez sorulara takılıyorum. Aynı oyun bir tarihte bizde sahneye konulduğunda gişe rekorları kırıyor.
Oppenheimer ile birlikte Einstein ve bir kaç ünlü fizikçi daha var o eserde.
"Fizikçiler" bilim adamının sorumluluğunu derinlemesine tartışıyor.
Bugünkü film ise, o sorumluluğun gölgesinde, nasıl canavar bir silah üretildiğinin öyküsünü anlatıyor.
Bilim adına
Oppenheimer atom bombasının babası olarak...
Filmde kendisini sorguluyor ama, iş işten geçtikten, bombayı icat ettikten sonra.
"Bilim" adına, olağanüstü bir icat.
Ne var ki, "o icadın kullanılmasında bilim değil, siyasi irade geçerli".
Nitekim, Oppenheimer ile görüşmesinde Başkan Truman, ağlayan bilim adamına "sen boşuna ağlıyorsun, bombayı sen atmadın ki, ben attım" diyecek ölçüde sorumsuz ve pişkin.
Doğru o attı, ama bombayı kim icat etti?..
On binlerce insanın ölümüne sebep olan, yıllar sürecek hastalıklara yol açan o bombanın etkilerini elbette bilen Oppenheimer, o icadı gerçekleştirirken, hangi düşüncelere sahip?..
Cadı avı
Filmde Oppenheimer vicdan azabı çekerken, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Amerika'da "Mc Carthy, Cadı Avı, komünist avı dönemi" başlıyor.
O avın hedefleri arasında Dr. Oppenheimer de var.
Atom bombasının atılmasını eleştiriyor.
Sadece o değil.
Oppenheimer "Cadı Avı" pençesinde "Sovyet casusluğu" ile suçlanıyor.
Neden?..
Kendisi komünist değil ancak, düşünce özgürlüğünden yana.
Filmdeki ana temalardan biri de bu.
Bilim ve amaç
Bilim adamının sorumluluğu?..
Bilim ve amaç!..
Her ikisi de, bilim felsefesinin yüz yıllardır vazgeçmediği bir tartışma.
Hiroşima ve Nagazaki felaketinden dolayı sanık sandalyesine siz kimi oturtursunuz?..
Atom bombasını icat eden Oppenheimer'i mi, bombanın atılması emrini veren Başkan Truman'ı mı?..
Ya da ikisini birden mi?..
Fırsat bulun ve o filmi izleyin, yanıt bulabilir misiniz, bilmiyorum.
Yalçın Doğan kimdir?
Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.
Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.
1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.
Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.
Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.
|