29 Temmuz 2024

Olimpiyatlar: “Öteki oyunlar” önde, spor arkada

Her olimpiyatta mutlaka bir sorun var. Şimdi Paris’te göçmenleri kovmalar, ülkeleri dışlamalar, katılan bazı ülkelerin rahatsızlığı... Olimpiyatların yerleşik sloganı “citius, altius, fortius”, daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü, artık çok daha düşündürücü

Önce göçmenler sürülüyor Paris’ten. Olimpiyatlar başlamadan önce.

Fransız polisi Paris’te yaşayan göçmenlerin kapılarına dayanıyor, onları topluca otobüslere bindirerek, Paris’ten uzaklaştırıyor ne olur ne olmaz diyerek!..

Cezayir kafilesi açılış töreninde geçerken Seine Nehri’ne protesto niyetine çiçek atıyor. 1961 yılında Cezayir’in Bağımsızlık Savaşı’na destek veren Paris’teki Cezayirlilerin bir bölümü gösterilerde polis tarafından öldürülüyor. Yaklaşık iki yüz Cezayirli’nin cesedi Seine Nehri’ne atılıyor. Cezayir kafilesi öldürülen yurttaşlarının anısına nehre çiçek atarken, bir dönemin şöhretlerinden Cezayir asıllı Fransız futbolcu Zinedine Zidane Olimpiyat Meşalesini taşıyanlar arasında yer alıyor.

Güney Kore Seine Nehri’ndeki geçiş töreninde Fransızca ve İngilizce “Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti” olarak anons ediliyor, yani can düşmanı “Kuzey Kore” diye tanıtılıyor.

Bunlar ayrı ayrı iz bırakıyor.

“Son akşam yemeği”

Açılış törenine damga vuran asıl sahne başka.

Eleştirilerin odağında “Son Akşam Yemeği” var. Leonardo Da Vinci imzasını taşıyan bu tabloda Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesinden önce havarileriyle yediği son yemeği tasvir ediliyor. Olimpiyatların açılış töreninde “Son Akşam Yemeği” tablosundaki havariler travesti erkeklerin koreografisi ile temsil ediliyor ve kıyamet kopuyor.

Fransa ve Amerika’da sağ siyasetçiler gösteriyi “Hıristiyanlığa hakaret” diye niteliyor. “Sapkınlığın dayatılması” yorumları hiç az değil. “Herkesin kendi cinsel tercihi, onlara da saygı duymak gerekir” diye başlayan hoşgörü, “ama” diyerek, protestoya dönüşüyor.

Açılışta o sahneye ilk tepkileriden biri TRT’den geliyor, TRT canlı yayını kesiyor. Herkes “ne oluyor” diye sorarken, iş kısa sürede anlaşılıyor. Yayını kesmesine rağmen, eleştiriler artınca, TRT acele bir program yapıyor. Orada ne ararsanız var:

“-Bu bir kültürel savaş ilanıdır.

-LGBT (lezbiyen, gay, biseksüel, travesti) gibi, bir sapkın ideoloji dünyaya kabul ettirilmek isteniyor.

-130 yıllık Olimpiyatlar tarihinde böyle bir dayatma ve rezillik görülmemiştir.”

Bizdeki İslamcılar da devreye giriyor:

“Katar’da oynanan Dünya Kupası açılışında Kur’an okunmuş ve bütün dünya bunu olumlu karşılamıştır ama, şimdi Paris’te Hıristiyanlar gibi, İslam Alemi de rencide edilmiştir.”

O programlarda kimsenin aklına “herkesin kendi tercihidir ve bu aslında bir özgürlük konusudur” demek gelmiyor, Çünkü alanı ne olursa olsun, özgürlükler ve biz, çoktan ayrı yerlere savrulmuşuz!.. Kafalar ve vicdanlar kilitlenmiş!..

 İsrail in, Rusya out

1980 Moskova Olimpiyatları...

Başta Amerika, Almanya, Japonya sporun çeşitli dallarında ve siyasette iddialı pek çok Batı ülkesi Moskova Olimpiyatlarını boykot ediyor.

Sebep:

1979’da Sovyetler Afganistan’ı işgal ediyor. ABD Başkanı Carter Sovyet Lideri Brejnev’e işgali kaldırması için çağrıda bulunuyor. Sovyetler askerlerini çekmiyor.

Bunun üzerine, Amerika önderliğinde 65 ülke Moskova Olimpiyatlarına katılmıyor.

Ya bugün?..

Bugün de Paris Olimpiyatları’na Rusya çağrılmıyor.

Sebep:

“Rusya’nın Ukrayna ile savaşması.”

Bu durumda...

İsrail’i nereye koymak gerek?..

İsrail aylardır Gazze’de 21. yüzyılın ilk büyük soykırımını gerçekleştiriyor, bütün dünya bunu izliyor ama, İsrail Paris’e davet ediliyor!..

Oysa...

1976 Montreal Olimpiyatları...

Aynı gerekçe.

Siyahlara karşı yıllarca insanlık dışı ırk ayrımı uygulayan Güney Afrika Cumhuriyeti Montreal Olimpiyatları’na katıldığı için 24 ülke oyunları boykot ediyor.

O boykotçu 24 ülke bugün İsrail ile aynı oyunlarda, Paris’te!..

Geçişteki sıralama

İnsana “ne açılıştı ama” dedirtecek pek çok sahnesi var.

Bütün Paris’i içine alan muhteşem bir koreografi, olağanüstü bir görsellik, pop starlar, adı konulmamış siyasi çekişme ve itişme, protesto, çok şey var.

Bir de Seine Nehri’nden teknelerle geçerken ülkelerin sıralaması var. Ülkeler İngilizce baş harflerine göre alfabetik sırayla geçiyor.

Buna karşılık...

Hadi Fransa’yı anladık, o ev sahibi, Fransa, Amerika ve İngiltere alfabetik sıranın dışında, en son geçiyor.

Neden?..

Diğer ülkelere, “en büyük biziz” cakası mı?..

Çağdaş sanatın pek çok dalını içeren, şölen tadında o canlı koreografiye ve törenin aksamayan akışına rağmen, açılış bir yanıyla da “dünyadaki huzursuzluğun ve eşitsizliğin” aynası.

Her olimpiyatta mutlaka bir sorun var. Şimdi Paris’te göçmenleri kovmalar, ülkeleri dışlamalar, katılan bazı ülkelerin rahatsızlığı...

Olimpiyatların yerleşik sloganı “citius, altius, fortius”, daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü, artık çok daha düşündürücü.

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almancadan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Beş çocuk faciası: Frenler artık tutmuyor

Yoksullukta çocukların “en savunmasız” olduğunu Türkiye dün çok acı bir haberle bir kez daha görüyor. Birileri de çıkıyor, “Bakanlık on sekiz kere gelmiş, çocukları almak istemiş, aile vermemiş” gibi, yönetimin sorumluluğunu azaltmaya çalışıyor. Bu söylenen doğru olabilir ancak, yönetimi sorumluluktan kurtarmaz

Bir 12 Eylül davası: Akbelen direnişi

AKP iktidarı 22 yılda adalete, devletin işleyişine, ekonomiye, eğitime, dış politikaya kısaca pek çok alana büyük zarar veriyor. İktidar değiştiğinde, belli bir zaman içinde o zararları gidermek mümkün. Ancak en büyük zararı çevreye veriyor...

“Bankacılığın En Uzun Yılı”: Erdem ve liyakat dolu “eski Türkiye”

“Altınok, Hazine Genel Sekreteri olarak bir genelge hazırlıyor, genelgeyi bütün kamu kurumlarına gönderiyor, ‘yılbaşı ve bayramlarda hediye kabul edilmeyecek’ talimatı içeren bir genelge”

"
"