Öfkeli, hem de çok...
Durup dururken "darbe tartışması"...
Durup dururken ve de tam halka yardımın aciliyet kesbettiği bir ortamda "CHP’li belediyelerin yardımlarını engellemek, yardım paralarını bloke etmek"...
Hatta, CHP’li belediyelerin "halka bedava ekmek dağıtımını durdurmak"...
Hatta, CHP’li belediyelerin "halka yemek dağıttığı aş evlerini kapatmak"...
Hatta, üstüne üstlük onları bir de, "PKK ve FETÖ terör örgütleri" ile karşılaştırmak...
Tayyip Erdoğan çok öfkeli... Şu tablodan dolayı...
Korona ile ilgili açıklamalarının son bölümünde CHP ve genel anlamda muhalefete söylemediğini bırakmıyor.
Öfkeli, çünkü şöyle bir tablo var.
Onbir belediye yüzde 50'nin üstünde
Geçen yıl 31 Mart’ta yerel seçimler yapılıyor. Ekrem İmamoğlu kazandığı halde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi göz göre göre, 23 Haziran’da tekrarlanıyor. Aradan bir yılı aşkın süre geçiyor. Şimdi CHP’li onbir büyükşehir belediye başkanlarının karnesini, performansını gösteren bir anket yayınlanıyor. Buna göre:
"CHP’li onbir büyükşehir belediye başkanlarının hepsi oy oranlarını arttırmış bulunuyor. Oranlar Mersin yüzde 49.1, Muğla’da yüzde 39.51, diğer belediye başkanları yüzde 55 ile yüzde 62 arasında değişen oy oranını yakalıyor."
Kaldı ki, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer geçen yıl aldığı yüzde 45.09 oy oranını dört puan artırarak, yüzde 49.1’e geliyor. Muğla’da Osman Gürün yüzde 36.1’den yüzde 39.51’e yükseliyor.
Ankara’da Mansur Yavaş yüzde 7.5, İstanbul’da Ekrem İmamoğlu ile Antalya’da Muhittin Böcek yüzde 7.01, Adana’da Zeydan Karalar yüzde 5.17, Aydın’da Özlem Çerçioğlu yüzde 5.01, İzmir’de Tunç Soyer yüzde 4.1, Mersin’de Vahap Seçer yüzde 4.1, Tekirdağ’da Kadir Albayrak yüzde 3.82, Muğla’da Osman Gürün yüzde 3.5, Hatay’da Lütfü Savaş yüzde 3.39, Eskişehir’de Yılmaz Büyükerşen yüzde 3.1 oranında oylarını arttırıyor. Halk onların verdiği hizmetlerden memnun.
İzmir’de Tunç Soyer’in yüzde 4.1 arttırdığına bakmayın, oy oranı yüzde 62’ye fırlıyor.
29 Nisan 2020 tarihli anket "korona virüsün toplumsal, ekonomik ve siyasal etkileri" başlıklı araştırmasının sonucu. Dolayısıyla:
"CHP’li onbir büyükşehir belediye başkanı Koronavirüs'le mücadelede, AKP + MHP ortaklığının her türlü engeline rağmen, halka yardımda alnının akıyla çıkıyor."
Öfkeli olmak, durup dururken darbe suçlamaları yöneltmek için yeterli bir neden değil mi?..
AKP'nin kazanımı
Buna karşılık, Koronavirüs ile mücadelede AKP’nin de kazanım var. 24 Nisan’dan itibaren, vak’a sayıları azalıyor, vefat sayıları azalıyor, virüsün kontrol altına alınmasında önemli bir adım atılıyor.
Arada bir fark var:
CHP’li belediyeler başarıyı kendi başlarına yakalarken, AKP’nin dayandığı Bilim Kurulu ve hiçbir özveriden kaçınmayan koca bir sağlık ordusu var. Bununla birlikte:
- Maske dağıtımıda bir adım ileri iki adım geri, yok paralı, yok parasız, yok PTT dağıtacak, yok e-devlet dağıtacak, yok TC numarasına gelecek, yok eczaneye gelecek vs.!
- Bir kaç milyon öğrenciyi ilgilendiren sınav tarihlerinde üç kez değişiklik!..
Ve bazı rahatlamalar, önlemleri esnetmek...
THY, maç, AVM, berber
Dün açıklanan iki habere göre:
1-THY seferlere 25 Mayıs’ta başlıyor, muhtemelen diğer özel hava şirketleri de seferlerini aynı tarihlerde başlatabilir.
2- Futbol maçları 12 Haziran’da başlıyor.
Hafta başında ise, önümüzdeki pazartesi günü AVM’lerin açılacağı, berber ve kuaförlerin işbaşı yapacağı bildiriliyor.
Benim kişisel tercihim:
"Beli bir süre, örneğin Temmuz sonuna kadar, ne uçağa binerim, ne maçlara giderim, ne AVM’nin kapısından içeri girerim, ne berber koltuğuna otururum!.."
Neden?..
TV’ler her haber bülteninde gösteriyor. Biraz rahatlama, biraz esneme oldu mu, sokaklar, toplu taşıma araçları, şehirler arası otobüsler sanki hiçbir şey olmamış gibi dolu, insanlar dip dibe, sosyal mesafe hak getire!..
Sürat felakettir
Bir yanda CHP’li belediyelerin başarısı, diğer yanda istisnasız hepimizi bekleyen ekonomik darboğaz, işsizliğin daha da artışı, zaten kriz var, Erdoğan’ı virüsle mücadelede bir an önce "başarı kazanıldığı" imajının yerleşmesine, halkı buna inandırmaya çalışıyor.
AVM’lerden maçlara, uçak seferlerinden berberlere kadar alınan kararlar bunun sonucu. Bilim Kurulu üyeleri ise, sürekli uyarmaya devam ediyor. Örneğin, Prof. Füsun Eyüpoğlu yine uyarıyor:
"Öncelik keşke AVM’lerde olmasaydı. İki ay emek verildi, her şey tekrar gevşerse, on günde aynı noktaya döneriz."
Bunun üstüne, Mayıs sonunda bir de bayramda sokağa çıkma kısıtlaması kararı verilmez ise, on gün bile beklemeden, hoooop "olmadı baştan" vaziyetine acı dönüş işten değil.
"Normalleşme" ölçülerine bu kadar hızlı dönüş, beraberinde olağanüstü tehlikeleri getiriyor.