03 Kasım 2016

Nepszabadsag, yok Cumhuriyet öyle değil

Medya üzerindeki baskı öyle şiddetli ki, bundan okurlar da etkileniyor

On binlerce insan sokaklarda protesto mitingi düzenliyor. İnsanlar “Gazetemi geri istiyorum”  diye, bağırıyor. İktidara öfke saçıyor.

Cumhuriyet gazetesine operasyon düzenlenirken, Cumhuriyet okurları, hatta okumayanlar ve fakat adalet ve demokrasi arayanlar Cumhuriyet’e sahip çıkarken, Macaristan’da da halk sokaklarda, onlar da gazetelerini savunuyor. Bir farkla:

Onların gazetesi Nepszabadsag kapatılıyor. Gazetenin yayınını yeni sahibi durduruyor.

Nepszabadsag “Halkın Özgürlüğü” anlamına geliyor.

Gazete 1956’da Macar Komünist Partisi’nin organı olarak yayın hayatına adım atıyor. 1989’da Macar Sosyalist İşçi Partisi’ni desteklemeye başlıyor.

1990’ların sonunda bağımsız sol bir çizgiye geliyor. Bir ara tirajı 700 binlere yükseliyor.

Viktor Orban

Macaristan da, tıpkı bizim gibi, adım adım demokrasiye veda eden bir ülke. AB’ye tam üye olmasına rağmen, Başbakan Viktor Orban’ın iktidarıyla birlikte demokrasiden hızla uzaklaşıyor. Orban 2010’dan beri iktidarda.

O da, Macaristan’da muhalefeti tasfiyeye girişiyor, elbette “medya” üzerinde büyük baskı uyguluyor. Demokrasiden uzaklaşan rejimlerin tipik ortak karakteri.

Bu arada Macar ekonomisi ciddi biçimde krize giriyor.

Orban suçluyu ilan etmekte gecikmiyor: “Avrupa Birliği.”

Viktor Orban suçlamalarını arka arkaya sürdürüyor: “AB bizim payımıza düşen parayı vermiyor. Macar Ekonomisini bile bile krize itmeye çalışıyor ama, biz dimdik ayaktayız.”

Tek bağımsız gazete

Nepszabadsag’ın yaptığı da iş değil.

İktidarın ne kadar kirli çamaşırı varsa, ortaya döküyor.

Bir bakanın evlenme töreninde kullandığı özel helikopterin sahibinin daha sonra ihale kazanması, çeşitli yolsuzluk iddiaları, kayırmalar vs., iktidarı rahatsız edecek ne kadar haber varsa, sadece o gazete yayınlıyor.

Macaristan’ın özgür yayın yapan, tek muhalif, tek ve son bağımsız gazetesi.

Medya üzerindeki baskı öyle şiddetli ki, bundan okurlar da etkileniyor. Gazete, o bağımsız kimliğine karşın, tirajı kırk binlerde seyrediyor.

Ve hemen hemen Cumhuriyet’e operasyon yapılmasına denk düşen bir zamanda, yani bir süre önce gazete kendi kendine yayın hayatına son veriyor.

Binasına kilit vuruluyor, çalışanların işine son veriliyor, internet sayfası kapatılıyor.

Tek bağımsız gazete nasıl oluyor da, yayın hayatına kendi kendine son veriyor?

Yeni patron

Gazete bir süre önce Başbakan Orban’ın marifetiyle yeni bir patrona satılıyor. Patron da, gazeteyi “mali gerekçelerle” kapatıyor.

Ne “mali gerekçe”, hangi “mali gerekçe?” Macaristan’da “mali gerekçelere” kimse inanmıyor.

Daha da ilginç olan şu:

Gazetenin tirajı kırk bin, gazetenin kapatılmasını protesto edenlerin sayısı çeşitli kentlerde toplandığında, yüz binleri aşıyor.

Olay çok taze, kapatılmaya tepkiler hala devam ediyor.

Tıpkı, Cumhuriyet’e düzenlenen operasyona süren tepkiler gibi.

Operasyon çok farklı olsa da, arada benzerlikler var, hal ve gidiş konusunda, ama Cumhuriyet ne sahip değiştirir ki, sahibi suçlanan Cumhuriyet Vakfı, ne de kapanır. Tersine, çok daha güçlenir.

Hatta umarım ve şiddetle ummak istiyorum, gözaltına alınan meslektaşlarımız, gazetenin yöneticileri en kısa sürede serbest kalır.

Baskının son hali

Cumhuriyet ve Macaristan’la hiç ilgisi yok ama, “medyanın hali pür melalini” göstermesi açısından, tam da bugünlerde, vurgulanmaya değer.

Dün bir spor programı, bir gece önce oynanan Avrupa maçlarının özetlerini veriyor derken, tam o sırada yayın aniden kesiliyor, spor kanalı “canlı yayına” geçiyor ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Antalya’da yapmakta olduğu bir konuşmayı yayınlamaya başlıyor.

Burası TRT Spor Kanalı. Dün sabah saat 10.20 dolayında.

Konuşmanın hiç bir özelliği, hiç bir önemi yok, zaten olsa dahi, TRT Spor Kanalı bile, maç yayınını durdurup, bir bakanın konuşmasını yayınlamaya başlıyorsa:

-TRT’nin iktidarın emrine nasıl girdiğini bir kez daha kanıtlıyor. AKP artık spor kanallarından dahi medet umar hale geliyor. Her fırsatta, her kanalda propaganda. TRT artık iktidardan nasıl bir emir almışsa, kanal ya da program ne olursa olsun, otomatiğe bağlıyor, anında canlı yayın.

-AKP’nin medya üzerindeki egemenliğini resmen ve alenen gösteren tipik örneklerden biri daha.

-Hemen diğer haber kanallarını açıyorum, o konuşmayı bazıları yayınlıyor, bazıları yayınlamıyor.

Aslında küçük bir örnek ama, büyük bir örnek. “Bağımsız medya” adına utanç verici bir durum.

Ne danışman ama

Yine Cumhuriyet ve Macaristan’la ilgisi yok, medya ile de hiç ilgisi yok ama, hükümetin aniden yaptığı “Ekonomi Zirvesi” ile ilgisi var.

Dolar son günlerde Türk Lirası karşısında hızla değer kazanıyor, TL kaybediyor. Dünyada dolar karşısında en çok değer kaybeden iki ülkeden biri Türkiye, diğeri Meksika.

Doların değer kazanması AKP iktidarını telaşlandırıyor, Saray’da ekonomi zirvesi toplanıyor.

Bu haberi dinlerken, TV’lerde anlı şanlı, gerine gerine “büyük tahminlerde bulunan bir ekonomi üstadı” aklıma geliyor:

Yiğit Bulut, Sarayın ekonomi danışmanı.

Yedi, sekiz ay önce, belki biraz daha fazla, dolar yine TL karşısında değer kazanmaya başladığında, sanırım o sırada dolar 2.60’larda, Yiğit Bulut muhteşem bir tahminle halkı uyarıyor:

“Bakmayın siz şimdi doların değer kazandığına, dolar bir Lira olacak.”

Dolar şu anda 3.11 Lira. Böyle danışmanın olsun, milyon borcun olsun. Ne de olsa, ekonomiyi iyi izliyor, dünyanın farkında, analizleri yerinde ve hala Saray’da! Ve hala danışman!

Yazarın Diğer Yazıları

Diyanet imparatorluğunun freni patlamış!

AKP iktidarında artan bütçesi, artan personeli, artan yetkileriyle donatılan Diyanet İşleri Başkanlığı fiili ve sembolik kazanımlarıyla imparatorluk gibi. Kendisine her türlü rolü biçiyor, kendine göre yorumlar icat ediyor, toplumu yanlış yönlendiriyor. Bu kadar yetki tanınırsa, olacağı bu

Suriye cehenneminde Ankara’nın PKK manevrası

Her ne kadar PKK’nın Suriye’deki kolu olsa bile, YPG’nin yenilmesi PKK’nın Türkiye’de devre dışı kalma sürecini başlatıyor olabilir. Bu da Apo’nun yapacağı muhtemel çağrının önemini azaltıyor olabilir

Tespit öncesinde Türk-İş’ten AKP’ye armağan: Yüzde 0.64

Türk-İş’e bir soru: Gıda fiyatlarındaki artışın yüzde 0.64 olduğunu nasıl hesapladınız?.. İktidarın emrindeki bir kuruluş bile yüzde 5.10 bulurken, siz hangi verilerden yola çıkarak yüzde 0.64 buldunuz?..

"
"