24 Ekim 2023

"Neden 29 Ekim?.."

Akyol'un kitabını okuduktan sonra, çevreme bakıyorum: "Efendiler!.. Bin kere yazıklar olsun, böyle mi kutlanır bir Cumhuriyet'in yüzüncü yılı?.."

Hakanlar, hükümdarlar, sultanlar... Tarih sahnesine ilk kez Milattan Önce 1.050 yılında Çin'de ortaya çıktıktan...

Orta Asya ve Anadolu'da çeşitli imparatorluklar kurduktan...

Hele de, 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu'ndan sonra...

Türk tarihi açısından, yaklaşık üç bin yıllık bir maceranın olağanüstü bir ihtilali...

29 Ekim 1923 Cumhuriyet'in ilanı.

Hiç öyle geçiştirilecek, görmezden gelinecek, günlük olayların gürültüsünde kaybedilmek istenecek bir tarih değil. 

Batı dünyasında feodalitenin çöküşü, Rönesans (Yeniden Doğuş), dinde reform, sanayileşme aşamalarıyla, siyasal rejimler demokrasiye ve adım adım cumhuriyete evrilirken...

Bizde...

Başta Mustafa Kemal, müthiş azim ve inatla kazanılan Kurtuluş Savaşı sonrasında, zaman zaman görüş farklılıklarına rağmen, muhteşem bir kadronun gerçekleştirdiği, örneğin bulunmayan, Türkiye'yi ve dünyayı sarsan, olağanüstü bir devrimin, Cumhuriyet'in, bu hafta 100. yılına giriyoruz.

100 yıl!..

AKP iktidarı ve yandaşları böyle düşünüyor olmasa bile, muhalif pek çok belediye, özel kurumlar Cumhuriyet'in elbette çok farkında. Hepsi kendine göre kutlama programı hazırlıyor.

Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, 29 Ekim 1933'te Cumhuriyet'in 10. yıl dönümü kutlamalarında

Taha Akyol'un kitabı

Ayrıca, Cumhuriyet üzerine kitaplar yazılıyor.

O kitaplardan birini, son yıllarda tarih araştırmalarıyla öne çıkan değerli gazeteci Taha Akyol yazıyor:

"Neden 29 Ekim?.. Cumhuriyet'in İlanına Giden yol".

Hafta sonunda elimden bırakmadan heyecanla okuduğum kitap su gibi akıp gidiyor.

Adından da anlaşılacağı gibi, Mustafa Kemal Cumhuriyet'i neden 29 Ekim'de ilan ediyor, kitapta öncesi ve sonrasıyla konu enine boyuna sergileniyor.

Onun 1919'da daha Samsun'a çıkmadan önce Kurtuluş Savaşı'nın ardından kurmayı hedeflediği rejim Cumhuriyet.

Fransız İhtilali ve parti ilkeleri

Mustafa Kemal'deki Cumhuriyet fikri büyük ölçüde 1789 Fransız İhtilali'nin ürünü. O ihtilalin çok etkisi altında kalıyor.

Kurduğu Halk Fırkası'nı (bugünkü CHP), Cumhuriyet'in adını anmadan ve fakat ilanına alıştırmak amacıyla işe Ağustos 1923'te parti tüzüğünü değiştirmekle başlıyor. O tüzüğün 4. maddesinde "yasa karşısında mutlak eşitlikten" söz edildikten sonra:

"Yasama ve yürütmenin mutlak özgürlüğünü ve bağımsızlığını sınırlayan hiç bir güç tanınmaz".

Böylece sınırsız otorite kavramı geliştiriliyor.

"Burada Fransız İhtilalinin ideolojik etkisi açıktır. Tüzükteki değişiklik Jean Jacques Rousseau'nun, 'Kral sınırlanır, halk sınırlanamaz' sözü, kuvvetler birliğinin ve milli iradeyi hiç bir kayıt ve şarta bağlanamaz sayan Jakoben cumhuriyet anlayışının özetidir". (Taha Akyol, a.g.k., s.114).

Aslında 1 Kasım 1922'de saltanat kaldırıldığında, Türkiye fiilen Cumhuriyet'e geçiyor.

Ancak...

"Kamuoyunda cumhuriyet kavramına karşı yabancılık hissi vardır. Kamu oyu böyle iken, Meclis'te muhalefet güçlü iken, cumhuriyet sinyali vermek Gazi için kurmayca bir davranış olmazdı". (Taha Akyol, a.g.k.,s. 96).

Kitap Gazi'nin o kurmay dehası ile Cumhuriyet'in 29 Ekim 1923'te nasıl kurulduğunu anlatıyor.

Müthiş bir siyasi manevra

Muhalefetin bir bölümü Mustafa Kemal'i devre dışı bırakmak eğilimini taşıyor. Bir bölümü meşrutiyetin, bir bölümü hilafetin devamını istiyor.

Farklı görüşte olanların tamamı Kurtuluş Savaşı'nda Mustafa Kemal'le birlikte omuz omuza savaşmış, savaşın kazanılmasında büyük katkıları olmuş paşalar. Hepsi etkili, Meclis'te milletvekilleri arasında taraftar bulmuş insanlar. Hiçbiri sıradan değil.

İşte, o koşullarda Mustafa Kemal Halk Fırkası tüzüğünden başlayıp, Meclis'te bugünkü dille Anayasa Komisyonu'nda ve aynı anda yoktan var ettiği hükümet krizi eşliğinde müthiş bir siyasi manevra gerçekleştiriyor ve hedefine ulaşıyor:

Cumhuriyet'in ilanı.

Akyol'un kitabı bütün o aşamaları, özellikle karşılıklı tartışmalarla 29 Ekim'e nasıl gelindiğini anlatıyor.

Mustafa Kemal Cumhuriyet'in ilanından sonra TBMM'de kürsüye çıkıyor:

"Asırlardan beri Şarkta mağdur ve mazlum olan milletimizin, Türk Milletininin sahip olduğu vasıflar artık medeniyet dünyasında daha iyi ortaya konulacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır". (Taha Akyol, a.g.k., s.252).

Ve o günkü medya

Söylemeden geçemiyorum.

Taha Akyol yeni kurulacak rejime dönük o günlerde medyadaki tartışmalara geniş yer veriyor.

Yüz yıl öncesinin medya tartışmaları....

Elbette sıkı tartışmalar birbirini izliyor ancak, bugünkü medya ile karşılaştırılmayacak ölçüde seviyeli ve bilgi içeriyor. İnsan bugüne bakınca, o günkü medyayı kıskanıyor.

400 yıldır yenilen bir halk, önünde zafere ulaşmış bir başkomutan, Lozan Anlaşması ile bağımsızlığını kazanmış genç bir devlet sonunda Cumhuriyet ilan ediyor.

Akyol'un kitabını okuduktan sonra, çevreme bakıyorum:

"Efendiler!..

Bin kere yazıklar olsun, böyle mi kutlanır bir Cumhuriyet'in yüzüncü yılı?.."

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

Yazarın Diğer Yazıları

OHAL yok ama KHK'sı yürürlükte, asgari ücret 13.419 liraya düştü

Olağan dönemde Belediye Meclis üyeleri dışında kayyım atamasını sürekli kılmak üzere, OHAL döneminde yayımlanan KHK'yı Belediyeler Yasasına ekliyorlar

2002’de Kürtçe yasağı kalktı, yirmi iki yıl sonra Kürtçe’ye hapis!..

Sayısız konu ve alanda insanlar adalete ulaşamıyor. Ülkede hukuk altüst olmuş, Erdoğan “hukuk karşısında boynumuz kıldan incedir” diye nutuk atıyor

Ekrem İmamoğlu'na bir önerim var

Ekonominin perişan halini, atılan adımların "doğru ve iyi tedbirler" olup olmadığını, kendisine anlatacak çok sayıda iktisatçı var. Onları bir kalem dinlemesi yerinde olur!..