14 Eylül 2022

Meral Hanım zincirleri kırabilir mi?..

Hayır, hiç kimse Meral Hanım'dan HDP ile can ciğer olmasını beklemiyor

4 Kasım 2016'dan bu yana tutuklu, iki ay sonra hapiste altı yılını dolduruyor, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin tahliye kararına rağmen, hâlâ hapiste.

Anayasanın 90. maddesinedeki açık ilkeye rağmen, o madde uygulanmıyor ve tahliye edilmiyor.

Selahattin Demirtaş, eski HDP Eş Başkanı.

Demirtaş'ın hapisaneden yazdığı romanlar yaşanmış gerçeklere dayanıyor, insanları acı acı düşündürüyor.

Hapisaneden gönderdiği yazılar ya da avukatları aracılığı ile yapılan röportajlar ise...

"Siyasi akıl, siyasi mantık ürünü."

Ne zaman konuşsa, Türkiye siyaseti de, o değerlendirmeleri konuşuyor. Son örnekte olduğu gibi.

Kılıçdaroğlu'na destek

Selahattin Demirtaş Medyascope'ta son röportajında muhalefetin Cumhurbaşkanı adayına ilişkin tartışmalara katkı niteliğinde:

"Kemal Bey üzerinden veya inancı üzerinden yapılan ayrıştırıcı tartışmaları hem çok yanlış, hem de kendisine haksızlık olarak değerlendiriyorum.

Kaldı ki, bence Sayın Kılıçdaroğlu, ülkenin neredeyse tüm temel ve tartışmalı sorunlarına ilişkin görüşlerini açıklamış durumda.

Ve farklı toplumsal kesimlerde önemli desteğe sahip olduğu görülüyor."

HDP kilit parti

Bu çok açık ve net.

Demirtaş'ın bu sözleri...

"Aday olması halinde, HDP'nin Kılıçdaroğlu'nu destekleyeceğinin işareti."

Seçimdeki temel gerçeklerden biri de, HDP'nin kilit parti konumunda olması.

İki kere iki dört!..

"- HDP'nin desteği olmadan kimse seçimi kazanamıyor.

- HDP kime destek verirse, seçimi o kazanıyor."

Demirtaş'ın bu sözleri aslında muhalefetin adaylık arayışına ışık tutacak türde.

Akşener'in karnesi

Şimdi...

"Altılı Masa'da" yer alan partilerden İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener bir yılı aşkın süredir çok iyi bir siyasi performans sergiliyor.

Siyasete yeni bir soluk getiriyor.

Türkiye'nin dört bir yanında halka gidiyor. İnsanların dertlerine birebir ortak oluyor. Genci, kadını, esnafı, her gelir grubundan ve meslekten insanlarla bir araya geliyor.

Onun ötesinde hem partisinin toplantılarında, mitinglerinde, hem TV'lerdeki söyleşilerde "akılcı, Cumhuriyetçi, demokrasiye inanmış, tarihi bilen" bir lider olarak, sempati ve elbette oy topluyor.

Onun bu çabasıyla İYİ Parti yükselişe geçiyor.

Karnesi o kadar parlak.

Bir başka not

Ancak...

Ve fakat...

O parlak karnede...

"Kendisini ve partisini zincirlere bağlamış bir not var:

HDP!.."

Kaygı mı?..

İdeolojik takıntı mı?..

Geldiği kökleri sorgulamaktan kaçınmak mı?..

Kendi parti tabanını ikna etmek sorunu mu?.. 

Ya da hepsi birden mi?..

Paradigmayı kırmak

Sosyolojide siyasete de yansımış bir kavram var. Eminim, Meral Hanım benden daha iyi biliyordur:

"Paradigma...

Yani...

Değerler dizisi...

Dünyaya bakış açısını yeniden biçimlendirme...

Yeni bir düşüncenin nasıl üretileceğine ilişkin model."

Halk indinde, alışılmışın dışına çıkmak, zincirlerini kırmak, zincirlerinden boşanmak.

Ne amaçla?..

"Yeni bir dünya kurmak amacıyla."

Meral Hanım'a düşen bir görev var şimdi:

"HDP ile ilgili olarak...

Kendisinde ve partisinde var olan paradigmayı kırmak, zincirlerini kırmak." 

Edirne ziyareti

Hayır, hiç kimse Meral Hanım'dan HDP ile can ciğer olmasını beklemiyor.

"Edirne Cezaevine gidip, Selahattin Demirtaş'ı ziyaret etmesini beklemiyor."

Ya da HDP'nin düzenlediği etkinliklere katılmasını da kimse beklemiyor.

Ancak ve sadece...

"Tabanını ikna ederek...

HDP ile ilgili kullandığı sert ve olumsuz dilden vazgeçmesi, paradigmanın kırılmasında ilk adım olabilir."

Seçimi kazanmak

Meral Hanım çok iyi muhalefet sergiliyor.

Yirmi yıldır süren siyasi ızdırabın, AKP iktidarının sona ermesini canı gönülden istiyor ve seçimi kazanmak için canla başla çalışıyor.

İktidarın değişmesindeki kilitlerden biri HDP olduğuna göre...

Meral Hanım...

Siz gelin, HDP politikanızı yeniden gözden geçirin!..

* * *

Din ticareti böyle bir şey

İki lafın başında mutlaka "Allah" diyor!..

İki lafın başında "Allah razı olsun" diyor!..

İki lafın başında "namaz, niyaz' diyor!..

"Cuma namazını Ayasofya'da kılacağım, Allah kabul ederse!.." diyor!..

"Sarıklı, tepeden aşağıya beyaz cübbeli" kendisini imam olarak tanıtan, adının Miraç Orbay olduğu söylenen biri..

"Özel jet ve özel lüks bir araba, yeni model bir cep telefonu, çevresindeki birkaç kişi imam efendiye hizmet etmekle görevli.

Ayrıca, havuzlu lüks bir villa."

Adam telefonuyla çekim yapıyor, özel jetten, özel arabadan yayınlıyor.

O jeti, lüks arabayı, o son model telefonu ona verenler kim?..

Ve neyin karşılığında?..

Kim bu adam?..

Söylendiğine göre, "Menzil Tarikatı üyesi", o tarikatta "hangi sıfatı" taşıyorsa...

Menzil deyince...

Değerli gazeteci arkadaşımız Saygı Öztürk'ün Menzil Tarikatı ile ilgili birkaç yıl önce yayımlanan kitabı var:

"Menzil: Bir Tarikatın İki Yüzü"

Kitabıyla ilgili bir söyleşide Saygı şunu vurguluyor:

"Menzil devlet içinde önemli bir güç. Bunu kendileri açıklıyor zaten. Ben soruyorum, Sağlık Bakanı, Enerji Bakanı, onlar bizim çocuklarımız diyorlar. Evimizde on tane Bakanın olduğu günler vardı, diye Şeyh açık açık anlatıyor. Menzil'in Ankara'daki temsilcisi aynı zamanda Diyanet İşleri'nin kadrolu bir imamı."

Sağlık ve Enerji Bakanları derken, yedi, sekiz yıl öncesinin Bakanları kastediliyor.

Ne olursa olsun, Menzil devletin içinde ve o tarikatın üyeleri, işte kendileri yansıtıyor, bir eli yağda, bir eli balda.

Konserleri yasaklatıyorlar, refah içinde yaşıyorlar, "Allah" demeyi hiç unutmadan!..

Onlara bu hayatı sağlayanlar bunun karşılığında ne elde ediyor?..

Örneğin tarikat üzerinden ihale mi kazanıyorlar?.. Belli maddi önceliklere mi sahip oluyorlar?..

Devlette işleri tıkır tıkır mı yürüyor?..

Özel jetli, lüks arabalı gösteriler dine gerçekten inanan insanları kendi yanlarına çekmek için mi kullanılıyor?..

Bu "din ticareti" değil de, ne?..

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi’ni, 1969’da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet’te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989’da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet’te önce Yayın Koordinatörü, 1999’da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003’te Hürriyet Gazetesi’nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24’te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’in çeşitli ödülleri yanında, 2014’te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV’nin 'Kırılmayan Kalemler’ ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca’dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

Yazarın Diğer Yazıları

Acıklı bir güldürü: Asgari Ücret Komisyonu

Kendisine yakın sermaye gruplarının vergilerini defalarca siliyor, onlara defalarca teşvik armağan ediyor. Sildiği milyarlarca lirayı asgari ücretlilere aktarsa... Milyonlarca çalışan hiç böyle “acıklı bir güldürü” izlemek zorunda kalır mı?.

Ecevit, Lenin, Birand, Mengü: Savaşlara basın da ışık tutar

Salih Müslim Temmuz 2013 ile Ekim 2014 arasında Ankara’ya üç kez geliyor, kırmızı halılarda karşılanıyor, o sırada yine PYD’nin başında...

Colani-Türkiye: “Maslahata destek!”

Colani, bir röportajında “Türkiye ve Suriye’nin arasında geçmişten gelen tarihi ve coğrafi bir bağlılık var. Bunu çok iyi idrak ettik. İki halkın maslahatına destek vermek istiyoruz” diyor. Burada kullandığı “maslahat” sözcüğü İslami bir kavram. Türkiye ile kurmak istediği ilişki diplomatik olmaktan çok İslami temelli bir ilişki mi?

"
"