25 Temmuz 2020

Medya, stop!..

Ne de olsa, "Basın Bayramı" var, sansür yok, basın özgürlüğü var, isteyen istediği kişiyi TV'ye çıkartabilir. O kişi yedi gencin katledilmesinde faillerden biri olarak idama mahkûm olan biri olsa bile!..

23 Temmuz 1919...

Erzurum Kongresi... Kurtuluş Savaşı'na, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna giden yoldaki tarihi kilometre taşlarından biri...

Önceki gün Erzurum Kongresi'nin 101. yıldönümü...

Malum medyada tek satır yok!..

Yuh size!..

Erzurum Kongresi olmasaydı, bugün hanginiz olurdunuz?..

23 Temmuz 1939...

Lozan'da ağır cebelleşmeler sonunda ilk anda kaybedildiği gibi görünen ancak, 23 Temmuz 1939'da Türkiye Cumhuriyeti topraklarına katılan Hatay...

Hatay'ın topraklarımıza katılmasının 89. yıldönümü...

Malum medyada tek satır yok!..

Yuh size!..

"Milliyetçi geçinip", yine sizlerin dilinizden düşürmediğiniz "vatan toprağı, vatanıma canım feda" gibi sadece nutuklarda kalan ve fakat gerçekten "vatan toprağına katılan" Hatay ile ilgili tek satırınız yok!..

Manşetlere bak sen

Onun yerine ne var?..

Biri "Vuslat Günü" diyor, öteki "Şükür Kavuşturana" diyor, beriki "Tarihi Gün" diyor, bir başkası "Diriliş Günü" diyor ve biri de "haber" veriyor, "Fatih Suresi ile Açılacak".

Ne açılacak?..

O manşetlerin hepsi "Ayasofya'da dün kılınan namazı" işaret ediyor.

Diyelim ki, belki küçük bir bölümü belki ideolojik açmazdan... Ya diğerleri?.. Neden olacak, "yağdanlıktan, iktidara yaranmak yarışından ve de korkudan!.."

Bugün senin bayramın

Ayrıca...

Dün 24 Temmuz...

O yere göğe koyamadıkları II. Abdülhamit döneminde yayımlanan gazetelerin tamamı önce "sansürden" geçiyor. Padişahın bendeleri, adamları, her dönemde var ya onlar, onlar gazeteleri yayımlanmadan önce denetimden geçiriyor.

Sansürün ilk uygulandığı tarih 10 Mayıs 1876.

24 Temmuz 1908 tarihinde İkinci Meşrutiyet ilan ediliyor. O ilanla birlikte, sansür kaldırılıyor.

1946 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti kuruluyor. Cemiyet "24 Temmuz'un Basın Bayramı" olarak kutlanması kabul ediyor.

24 Temmuz Basın Bayramı, sansürün kaldırılmasının bayramı.

Malum medyada yine tek satır yok!..

Nasıl olsun?..

"Sadece sansür altında çalışan ve hatta kendi iradesi ile özgürlüğünü iktidara veren bir medyada" hangi bayram?.. "Sansürün kaldırılmasının hangi bayramı?.."

Komik kutlama

Malum medyada, Erzurum Kongresi, Hatay'ın topraklarımıza katılmasında olduğu gibi, sansürün kaldırılmasıyla da ilgili tek satır yok.

Ama, onun yerine aynı medya bir "kutlama haberi" var!..

Kim, neyi kutluyor?..

"Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, sansürün kaldırılmasının yıldönümünü kutluyor!.."

Dahil olduğu, üyesi olduğu iktidar yıllardır sansürün dik alasını uyguluyor, ama "İletişim Başkanı" sansürün kaldırılmasını kutluyor!..

Bundan daha komik bir kutlama olamaz!..

Tesadüf bu ya

Kaldı ki, şu tesadüfe bakın:

Gazetecilerin "Basın Bayramı" günü, sansürün kaldırılışının yıldönümünde, "tek adam rejimi" yeni bir sansür daha uyguluyor.

"O çok korktukları, ürktükleri sosyal medyaya kısıtlama getiriyor, jet hızıyla hazırladıkları ve Meclis'ten geçirdikleri yasa ile..."

Bu yeni sansür yasalaşırken, Fahrettin Altun'un "Basın Bayramını" kutlaması iyice sırıtıyor!..

TV'de bir sanık

Medyada sırıtan bir başka olay var. Türk Medyasının nerelere geldiğini gösteren hazin bir program.

Önceki akşam TV kanallarından birinde...

Aaa, gözlerime inanamıyorum, ekranda Haluk Kırcı. Bilmem ne programında, tek başına konuk!.. Spiker soruyor, Kırcı yanıtlıyor!.. Aaa, inanamıyorum!..

Haluk Kırcı kim?..

1978 yılında Ankara Bahçelievler'de "yedi TİP'li gencin öldürülmesinden sanık" olarak idama mahkûm edilen kişi.

1991 yılında çıkartılan infaz yasasından yararlanarak, tahliye ediliyor. "Nasıl olduysa tahliye ediliyor, çünkü hesaplanması gereken süre henüz tamamlanmıyor, yani yanışlıkla tahliye ediliyor!.."

Yakalanıyor, yakalandığı gün firar ediyor.

Daha sonra Öme Lütfü Topal cinayetinden aklanıyor, Susurluk çetesine üye olmak suçundan dört yıl hapse mahkûm oluyor.

Her nasılsa, 2004'te yine yanlışlıkla tahliye ediliyor!..

Ukrayna'ya kaçıyor, orada yakalanıyor, hakkında kesinleşmiş hükümlerden dolayı 2005'te cezaevine konuyor, 2010 yılında tahliye ediliyor.

2011 yılında yeniden tutuklanıyor, 2014 yılında yeniden tahliye ediliyor.

TV'te kendisine Bahçelievler Katliamı sorunduğunda, "biz oraya intikam almaya gittik" karşılığını veriyor.

İşte, bu Haluk Kırcı TV'de tek başına bir programda boy gösteriyor.

Kendisine kırk soru mu ne soruluyor.

Ben o TV kanalına kırk değil, üç soru soruyorum:

Kırcı'yı TV'ye neden çıkardınız?.. Onu çıkarmanızı kim telkin etti?.. Bunun adı şimdi "röportaj" mı oluyor?..

Pardon, benim sorularım yanlış.

Ne de olsa, "Basın Bayramı" var, sansür yok, basın özgürlüğü var, isteyen istediği kişiyi TV'ye çıkartabilir. O kişi yedi gencin katledilmesinde faillerden biri olarak idama mahkûm olan biri olsa bile!..

Medya. Stop.

Yazarın Diğer Yazıları

Colani-Türkiye: “Maslahata destek!”

Colani, bir röportajında “Türkiye ve Suriye’nin arasında geçmişten gelen tarihi ve coğrafi bir bağlılık var. Bunu çok iyi idrak ettik. İki halkın maslahatına destek vermek istiyoruz” diyor. Burada kullandığı “maslahat” sözcüğü İslami bir kavram. Türkiye ile kurmak istediği ilişki diplomatik olmaktan çok İslami temelli bir ilişki mi?

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

"
"