28 Mayıs 2021

Meclis'te sıkıyönetim... Bu nasıl bir korku!..

Erdoğan neden bu kadar korkuyor?.. Bir yerden bir yere giderken, bütün yollar kapatılıyor, ardında seksen tane emniyet arabası, bilmem şu kadar emniyet görevlisi, iki, üç ambulans... Bu ne korku böyle?..

"Özel kuvvetler Meclis'in çatısında!..

Ayrıca...

Meclis'in girişi, bahçesi, her yeri polis kaynıyor, müthiş güvenlik önlemleri, sıkıyönetim gibi!.."

Milletvekillerinin Meclis'e girişlerinde kimlikleri soruluyor, ekrandan bir kez daha kontrol ediliyor, Meclis personelinin girişi yasaklanıyor.

Önceki gün yaşanan bu akıl almaz güvenliğin nedeni ne?.. Nedir bu olağanüstü durum?..

"Tayyip Erdoğan Meclis'i teşrif ediyorlar!.. Beyefendi önceki gün Meclis'e geldiğinde, çok ama pek çok güvenlik görevlisi Meclis'i neredeyse kordon altına alıyor, çatıya özel kuvvetlerin yerleştirilmesi dahil!.."

Konuyu Meclis gündemine taşıyan muhalefet partilerinin grup başkan vekilleri arasında HDP'li Meral Danış Beştaş'ın yaşadığı olay dikkate değer:

"Ben Meclis'in bahçe kapısından geçerken... Benden önce milletvekili arkadaşları durdurmuşlar, kimliğiniz nerede, nerenin vekilisiniz, sisteme gireceğiz, buradan geçemezsiniz, diye durdurmuşlar. Ben gidip bahçede oturdum, bir su rica ettim. Dediler ki, 'Çok özür dileriz, su veremiyoruz. Bugün grup var, bize kesin talimat var, su getiremiyoruz". İtiraz ettim, lütfen sorar mısınız, su içebilir miyim, dedim biraz ironiyle. On dakika sonra su getirdiler. Bu utanç resmidir". (26 Mayıs 2021, TBMM Tutanak, s.12).

Personel koridora çıkamıyor

İyi Parti Grup Başkan Vekili Dursun Müsavat Dervişoğlu aynı konuyu kürsüye taşıyor:

"Sayın Cumhurbaşkanı grup toplantısı yapmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclis'ine geldiğinde, aşırı güvenlik tedbirleri uygulanıyor. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu denli tedbirlere gerek yok. Personelimizin koridora çıkması bile yasaklanıyor. Biz 'Saray' dediğimizde, bize 'Orası Saray değil, milletin evidir' diyorsunuz. Türkiye Büyük Millet Meclisi de milletin evdir. Milletin evini bu hale getirenler, Külliyeyi acaba ne hale getirmiştir?..

O Külliye'de çalışan birini ziyaret etmeye kalksak, girişimiz üç saat alıyor. Milletten bu kadar kopmayın, korkmayın, millete bu kadar parmak sallamayın". (26 Mayıs 2021 tarihli TBMM Tutanak, s.9).

Bu nasıl bir korku ki, demokrasilerde asla ve asla görülmeyen manzaralar.

"Kiremitler kırılıyor"

Erdoğan Meclis'e geldiğinde, CHP Grup Başkan Vekili Engin Altay da nelerin yaşandığını anlatıyor:

"CHP Grubu olarak bugün bir sürü çalışmamız aksadı. Bizim personelimizin Meclis'e girişi engellendi. Neymiş?.. Sayın Cumhurbaşkanı Meclis'e gelecekmiş!... Buyursun gelsin, korkmasın, biz onu koruruz ya!.. Cumhurbaşkanı Meclis'e gelecek diye, Meclis'te sıkıyönetim ilan etmenin alemi var mı?.."

Engin Altay su içme izni değil ama, başka bir örnek veriyor:

"Benim odam ikinci katta. Cumhurbaşkanı Meclis'te iken, özel kuvvetlerin patır kütür kiremitleri kırmalarına daha fazla tahammül edemem. Bir ay önceydi, şuradan yağmur damlıyordu. Otomatik silahlarla... Cumhurbaşkanı Meclis'e gelmeye korkuyorsa, yazık, vah ki, vah!.." (26 Mayıs 2021 tarihli TBMM Tutanak, s.14).

Erdoğan neden bu kadar korkuyor?.. Bir yerden bir yere giderken, bütün yollar kapatılıyor, ardında seksen tane emniyet arabası, bilmem şu kadar emniyet görevlisi, iki, üç ambulans...

Bu ne korku böyle?..

Bir Batı'da bisikletiyle makamına giden, marketlerden sıradan yurttaş gibi alış veriş yapan, tek bir korumayla parkta gezen Başbakanlara bakın, bir de bizimkine!..

* * *

Yandaşlar o tehdidi görmedi ve de Rizeli çay üreticisi

Tayyip Erdoğan'ın Meclis'te önceki gün Süleyman Soylu'ya sahip çıkmasının ardından, Soylu da Erdoğan'a "emrindeyiz, emrinde olacağız" diye bir tweet atıyor, karşılıklı al gülüm - ver gülüm vaziyeti.

Sonrasında?..

Marmaris'te bir adam sokağa çıkıyor, "elinde tüfek, 'biz de senin emrindeyiz' diye naralar atıyor, Soylu'ya  destek çıkmak anlamında.

İmam ve cemaat vaziyeti...

Tepeden tehdit kokan sözler uluorta söylenince, sokaktaki adamın tavrı da, aynı doğrultuda, hatta elinde tüfekle sokağa çıkacak kadar ileri gidiyor.

Grup toplantısında nedir o tehdit sözleri?.. Erdoğan'dan Meral Akşener'e, Cumhuriyet tarihinde ülke yönetiminden sorumlu sayısız yetkililerden tek birinin dahi aklına bile gelmeyen sözler:

"Dua et ki, daha ileri gitmediler. Bunlar daha iyi günlerin!.. Neler olacak neler!.."

Sadece Akşener'e değil, bu ülkede muhalif olan, ülkenin yarısından fazlasına yönelik gözdağı, halkı ayrıştırma ve kutuplaştırmanın son ve en vahim örneği.

Dün "yandaş medyanın" tutumuna bakıyorum, o sözleri nasıl değerlendirdiler merakıyla. Erdoğan'ın her sözünü allayıp pullayıp manşetlere taşıyan, onu sürekli alkışlayan yandaşlar dün...

"Milliyet hariç, hiçbir yandaş gazete Erdoğan'ın o tehdit sözlerine birinci sayfalarında yer vermiyor, belli ki, o sözler onları bile rahatsız etmiş!.."

Erdoğan o sözlerinde Akşener'e Rize'de düzenlenen saldırıdan söz ediyor.

Hazır Rize demişken... Çay taban fiyatı!..

Olayla ilgisi yok ama, gözlerden kaçmasın!..

Geçen hafta Erdoğan, Rizeli ya, Rize'yi çok düşünüyor ya, Rize'nin en değerli ürünü çay ya...

"Çay taban fiyatını 4 lira olarak açıklıyor. Ancak, bir hafta sonra fiyat 2 lira 70 kuruşa düşüyor. Çünkü, ÇAYKUR kota uyguluyor. Üretici ortalama bin, bin 200 kilo çay kesiyor, ÇAYKUR üreticiden çayın sadece 600 kilosunu satın alıyor. Günlük kontenjan on kiloya düşüyor, bu da çayın taban fiyatını aşağıya çekiyor."

Yani, kendi memleketinde, Rize'de Türkiye'deki mağdurlar ordusuna, çay üreticisi de ekleniyor.

Akşener'e Rize'deki saldırı ile ilgilendiğin kadar, hemşehrilerinin çay sorunu ve onların geçim derdi ile ilgilensen, belki daha iyi olur.

Yazarın Diğer Yazıları

Kapatma yerine kayyım: Kıyamete uzanıyor

Belediye başkanı yerine kayyım atamak yetmiyor, belediyeye ait tüm şirketlere tek tek kayyım atamak! AKP, toplumu kendine göre biçimlendirmek amacıyla hamle üstüne hamle yapıyor

“Bir Dava Hikâyesi: Osman Kavala’nın Yedi Yılı”

Kavala davası bizim hukuk tarihimizde yerini şimdiden alıyor. 'Bir Dava Hikâyesi: Osman Kavala’nın Yedi Yılı', karmaşık hukuki süreci anlatmak yerine ki, o günün birinde hukukçuların işi, bir insanın eşiyle birlikte mücadelesini anlatıyor. Onurlu bir mücadelenin belgesi.

Feti Yıldız’ı tam alkışlayacaktım ki...

Gezi tutukluları Osman Kavala, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Mine Özerden, ayrıca Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ hâlâ hapiste. İnsan haklarına ve Anayasa'ya düşkün Feti Yıldız Anayasa’nın 153. maddesinin neden uygulanmadığını sorgulamış mıdır?

"
"