“Sayın Başkan, on adım atın, sonra sağa dönün, beş adım daha atın, sola dönerek dümdüz yürüyün, orada göreceğiniz koltuğa oturun”.
Ya da...
“Sayın Başkan, arabadan indiğinizde, sizi karşılayacak olan bayana şunu söyleyin...”
Ya da...
“Sayın Başkan, toplantıya katılacak olanlar arasında yer alan şu isim size karşı, o ters bir şey söylediğinde, sizin yanıtınız şöyle olmalı...”
Her ayrıntı önceden düşünülüyor. Amerikan Başkanının gerek günlük, gerek siyasal tavırları, onunla birlikte oluşan düzenin engel çıkmadan işlemesi için her şey kılı kırk yararak planlanıyor. Yukarıda aktardığım örnekler sanal değil, gerçek örnekler. Amerikan Başkanları ile kurulu düzen arasındaki ilişkileri simgeleyen gerçek örnekler.
“Establishment”, Amerikalıların çok sevdiği ve kullandığı bir sözcük, bizdeki karşılığı “müesses nizam, kurulu düzen”.
Amerikalılarda “establishment”, yani kurulu düzen Başkan ile ilgili her şeyi, her zaman en ince noktasına kadar düşünüyor ve eyleme dönüştürüyor. Sistem şakır şakır işliyor.
Terbiyesiz mektup
Trump 9 Ekim tarihinde Tayyip Erdoğan’a bir mektup gönderiyor. “Aptal olma, ekonomiyi mahvederim, seni sonra arayacağım” gibi, inanılmaz ifadelerin yer aldığı bir mektup. Fırat’ın doğusuna yapılan harekatı sözde önlemek amacıyla.
Kırk beş yıldır dış politikayı izliyorum. Ne bizde, ne de bir başka ülkede bir Başkandan bir Cumhurbaşkanına gönderilen böyle bir mektup bilmiyorum, görmedim, duymadım, inanamıyorum. Bizde ya da başka bir ülkede örneği olmayan bir mektup. Diplomasinin yerle bir edildiği satırlar. Hangi diplomasi, terbiyenin yerlerde süründüğü cümleler.
Adam üstelik Amerikan Başkanı!.. Özellikle iç politikada “görevden alınma” (impeachment) tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğundan, Suriye politikasında iyice çuvalladığından, dengesini iyice yitirmiş olmalı!..
Çöp yerine iade
Mektubu hem Beyaz Saray doğruluyor, hem bizimkiler. Bizimkiler doğrularken, “mektubun aynı gün çöpe atıldığını ve cevap olarak da, aynı gün askeri harekatın başlatıldığını” söylüyor.
“Çöpe atmak” bir simge... Hiç değer vermemek anlamında...
Oysa benim bildiğim, diplomaside mektupta söylenenlerin yerine getirilmeyeceğini belirtmek amacıyla başka bir şey yapılıyor. Ama asıl, mektuptaki ifadelerin karşı tarafa aynen iade edildiğini mutlaka vurgulamak üzere:
“Mektup olduğu gibi iade ediliyor!..”
Bunu bilmek için kurallarıyla, tarihiyle, yürütme biçimiyle diplomasi bilmek gerekiyor. Dışişleri’nde bu özellikleri bilen kimse bırakmadıkları, varsa bile, hiçbir biçimde dinlemedikleri için bu tür manevralar havada kalıyor. Zaten dış politikanın fillerin züccaciye dükkanına girer gibi uygulanması, diplomasinin çoktan rafa kalktığını gösteriyor.
Neden Erdoğan’a?
Bu rezil mektubun düşündürdüğü farklı bir soru var:
Trump benzer bir mektubu örneğin, Fransa Cumhurbaşkanına, Alman Başbakanına, Hindistan Cumhurbaşkanına, Putin’e, Çinlilere v.s., kime yazabilir başka?.. Yazabilir mi?..
O halde, hangi cesaretle Erdoğan’a yazabiliyor?.. O cesareti nereden alıyor?..
Mektuptaki bu dil, Trump’la konuşurken ne kadar dikkatli olunması gerektiğini, dikkatli bir ilişki kurulması gerektiğini gösteriyor.
“Biz samimiyiz, bizim ilişkimizde teklif yok” denilecek biri değil Trump.
“Neden ve nasıl bize yazıldı” diye, Ankara düşünüyor mu acaba?..
Bilerek önlemediler
“Establishment”... Amerika’daki kurulu düzen...
Yukarıda aktardığım gibi, o düzenin çarkları Amerika’da öyle bir dönüyor ki...
Bir Başkanın böyle terbiyesizce mektup yazmasını “establishment”, kurulu düzen, bu örnekte Beyaz Saray ve Dışişleri bürokrasisi havada, karada önler!..
Böyle bir mektubu, daha yazılırken, önce onlar çöpe atar!..
Atmıyorlarsa... Yazılmasına ses çıkarmıyorlarsa... Gönderilmesine göz yumuyorlarsa...
Trump’ın fişini çoktan çekmişler, Beyaz Saray ve Dışişleri Bürokrasisi, genel olarak kurulu düzen Trump’tan çoktan vazgeçmiş görünüyor.
Adamlar da, bıkmış olmalı!..
Trump bir gün “PKK İŞID’den daha tehlikeli” diyor, ertesi gün “İŞID ile masaya otururum” diyor.
Bir gün “PKK terör örgütü” diyor, haftalardır PKK / YPG’ye silah gönderiyor.
Bir gün “Kürtler melek değil” diyor ertesi gün “onlar iyi ki Suriye’nin koruması altında” diyor.
Amerikan askerini çekiyor, çekildiği üsse Ruslar giriyor ve dalgasını geçiyor.
Yönettiği herhangi bir toplantı kan, revan içinde sonuçlanıyor. Son olarak, senatörlerle yaptığı toplantı gibi.
Kim bilir daha neler!..
Amerika’da “Trump macerası” nasıl sonuçlanacak, merak giderek artıyor.
Ankara’nın ilk reaksiyonu “mektubu çöpe attık” açıklaması.
“Yetmez ama” faslından olmak üzere, başka?..