01 Aralık 2023

Kissinger faşizmi iyi biliyor, bir örnek 12 Eylül!

Bir zamanlar dünyayı yönetmek iddiasındaki Kissinger bugün dünyada nasıl anılıyor?..

Amerika'nın ünlü Dışişleri Bakanlarından Henry Kissinger'in hayatını kaybettiğini okuyunca, 1982 yılı Nisan ayına gidiyorum, Avusturya'da Salzburg kentindeki bir seminere.

Türkiye'nin bugünkü karmakarışık gündemiyle hiç ilgisi yok ama, hem tarihle var, hem de rejimle var.

Ne yolsuzluk iddiası, ne skandal, ne yalan, ne dolan, ne bıktırıcı siyaset kısır döngüsü, tarihe kayıt düşmek üzere bir anı var bugün.

Önce Kissinger ile ilgili kısa bir not.

Yahudi kökenli Kissinger Amerikan dış politikasına otuz yıl boyunca damgasını vuran bir kişilik. 1953 yılında girdiği Dışişleri Bakanlığında 1973 - 1977 arasında Dışişleri Bakanı olarak etkin bir politika izliyor. Mısır - İsrail arasındaki barış anlaşmasının, Amerika ile Çin arasındaki buzların erimesinin, Sovyetlerle diyaloğun mimarlarından.

Konuşmaları, açıklamaları hep tartışma yaratan, Bakan koltuğunu bıraktıktan sonra bile, hele de başka ülkelerin iç işleriyle ilgili değerlendirmeleri her zaman ilgi topluyor.

12 Eylül darbesi

İşte, o başka ülkeler faslından Türkiye bağlamındaki bir örneği birebir yaşıyorum, Salzburg'da.

İkinci örnek Şili ile ilgili.

1982 Nisan ayı. O sırada 12 Eylül askeri darbesi yönetimde. Askerler yeni bir anayasa hazırlıyor. Anayasanın içeriği hakkında, o tarihte hiç kimse bilgi sahipi değil. Askerler "Danışma Meclisi" adı altında, kendi inisiyatif ve tercihleriyle bir Meclis oluşturuyor. O Meclis içinden bir anayasa komisyonu oluşuyor.

Yeni anayasayı sözde o komisyon hazırlıyor!..

Komisyon Başkanı anayasa profesörü Orhan Aldıkaçtı, 60'lı yıllardan benim üniversiteden hocam.

Hoca - öğrenci hukuku çerçevesinde, hocayla sık sık görüşüyorum, o sırada ben Ankara Cumhuriyet'teyim.

Görüşüyorum ama, hoca ser veriyor, sır vermiyor.

"İntikal maddeleri daha sonra"

Nihayet günü geliyor, yeni anayasanın taslağını, 1982 Anayasası, hoca benim de katıldığım basın toplantısında açıklıyor.

Açıklaması bitince, ben soruyorum hocaya:

"Bu anayasanın geçici maddeleri yok mu?.."

Aldıkaçtı'nın yanıtı hâlâ kulaklarımda:

"İntikal maddeleri daha sonra açıklanacak".

İntikal yani, geçici maddeleri.

Sonradan öğreniyorum ki, geçici maddeleri başkaları hazırlıyor!..

Kissinger ve vesayetçi demokrasi

Salzburg'daki seminerde Kissinger konuşmacılardan biri.  Orta Doğu ve Balkanları anlatırken, konuyu Türkiye'ye getiriyor:

"Türkiye'de şu anda askeri bir yönetim var ancak, o yönetim sona erecek ve Türkiye yeniden demokrasiye dönecek.

Ancak, bu vesayet altında bir demokrasi olacak.

Askeri yönetim öncesinde politikada gördüğümüz önde gelen liderler ve yöneticiler, muhtemelen bir süre politikadan uzak durmak zorunda kalacak, sanıyorum yedi yıllık bir yasak gelecek".

Kissinger yasakları biliyor.

Anayasa taslağı açıklanınca öğreniyoruz ki, geçici maddelerden biri, 12 Eylül öncesinin liderlerine ve önde gelen yöneticilerine yediden de fazla, on yıllık siyaset yasağı getiriyor.

Biz bunu 1982 Ekim ayında, taslak açıklandığında öğreniyoruz, Kissinger altı - yedi ay öncesinden bilgi sahibi!..

Askeri darbelerde Amerikan parmağının kanıtı.

1973 Şili'de darbe

Dünyaya faşizmi yaymakta Amerika'nın üstüne yok.

Bazen askeri darbelerle, bazen sivil yöntemlerle.

Kissinger ile ikinci görüşmemiz, baş başa değil, 2007 yılında İstanbul'a geldiğinde. O gelişinde özel sektörün önde gelen kurumlarından biri onun onuruna öğle yemeği veriyor. O yemeğe ben de davetliyim ve karşısına yakın bir yerde oturuyorum. Yemek zaten sınırlı, on beş kişi ya var ya yok.

Kissinger'a "1973 Şili'deki faşist general Pinochet darbesini" soruyorum. Amerika ile bağlantısını. Darbe sırasında Kissinger Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı.

Kissinger açık sözlü:

"Güney Amerika'da sosyalist rejimler ağırlık kazanıyordu, son örnek Şili idi. Başkan Allende de Şili'de sosyalist yönetim kurmak istiyordu.

Hemen yanı başımızda böyle bir rejimin bizim için tehlikeli olduğu çok açıktı".

Daha ne desin!..

Tarih insafsızdır

Bu örnekler ders niteliğinde.

Liderler geliyor geçiyor, kalıcı olan halklar ve tarih. Onlar gelip geçerken, ülkeyi refah ve bolluğa kavuşturanlar da var, sefalete sürükleyenler de.

O liderleri sonrasında tarih yargılıyor. Yargılama son derece insafsız ve kalıcı, örnek hiç uzak değil.

Yönetimde iken, ülkenin her yerinde 12 Eylül darbesinin lideri Orgeneral Kenan Evren'in adı okullara, stadyumlara, parklara, caddelere veriliyor, anlı şanlı törenlerle.

Bugün?..

Eser yok, hepsi çoktan değişmiş!..

Mesele ülkeyi şeffaf ve adil bir biçimde demokrasiyle yönetmekten geçiyor.

Bakın bir zamanlar dünyayı yönetmek iddiasındaki Kissinger bugün dünyada nasıl anılıyor?..

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

Yazarın Diğer Yazıları

154 kişiden 1'i olarak

MHP'yi eleştirmenin suç sayıldığı günler... Eleştirenlerin listeye döküldüğü günler...

Haşhaş ekiminin intikamı: Sampson Darbesi

Kıbrıs’a çıkarmanın ellinci yılında perde aralığından, her zaman ders olur, unutulmaması gereken bir sayfa

Yalan dünya: Kadının soyadı, yargı paketi, tasarruf paketi

AKP'nin attığı her adım artık sivil topluma çarpıyor. Halkta karşılığı olmayan adımlar...