06 Eylül 2020

Kaya gibi adam: Erbil Tuşalp

Koşullar ne olursa olsun, nerede ve nasıl olursak olalım, arkanızda "kaya gibi birisi varsa" ve siz o insanı yitirirseniz... Ne hissederseniz, ben de onu hissediyorum. Ruhun şad olsun, kardeşim Erbil!..

Disiplin mi?..

Evet, Erbil Tuşalp...

Dürüstlük mü?..

Evet, Erbil Tuşalp...

Yırtınırcasına ve sadece gazetecilik mi?..

Evet, Erbil Tuşalp...

Sözünün eri mi?..

Evet, Erbil Tuşalp...

En değerli varlığınızı gözünüzü kırpmadan emanet edeceğiniz biri mi?..

Evet, Erbil Tuşalp...

Sır saklamak mı, kesseniz, ağzından laf alamayacağınız biri mi?..

Evet, Erbil Tuşalp...

Sonuna kadar güvenebileceğiniz biri mi?..

Evet, Erbil Tuşalp...

Hepsinin üstüne, tevazu mu?..

Evet, Erbil Tuşalp...


Konur Sokak'taki Cumhuriyet Ankara Bürosu'nda İstihbarat Şefi Erbil Tuşalp, Ankara Temsilcisi Yalçın Doğan ve Genel Yayın Yönetmeni Hasan Cemal (soldan sağa)

Tam görev adamı

Önce on yıl Cumhuriyet Ankara Bürosu'nda, sonra iki yıl İstanbul Milliyet Gazetesi'nde birlikte görev yaptık.

Ben Cumhuriyet'in Ankara Temsilciliği'ne atandığımda, büronun "istihbarat şefliğini" gözümü kırpmadan, Erbil'e bıraktım.

Milliyet'e Genel Yayın Yönetmeni olduğumda, "Haber Müdürlüğü"nü yine ona bıraktım.

Birlikte görev yaptığımız yıllarda bir kez ne aldattı, ne sırtımdan bıçakladı, ne verilen görevi aksattı.

Erbil bir görevi üstlendi mi, gerisini artık düşünmeye gerek yok, canını dişine takar, onun yerine getirirdi.

Ve asıl...

Birlikte görev yaptığımız yıllar ve sonraki dostluğumuzda, bir kez bile düşüncelerinden, inançlarından ödün verdiğini görmedim.

Herhangi bir konuda bir kere yalan söylediğini görmedim.

Ödün vermez ve inatçı.

Devrimci ruhunu elden asla bırakamaz, ilkelerinden asla vazgeçmez.

Ayrıntıcı, elinde küçük bir not defteri ve kalem, her olayı defterine mutlaka not eder, sonra o notlardan kitap ve kitaplar, haber ve haberler oluşturur...

"Sen de gelme"

Herhangi bir konuda bilgi mi gerekiyor, aklıma önce Erbil'e danışmak gelir, çünkü bilirim, onun notlarında mutlaka vardır.

Sık sık telefonlaşırdık.

Birkaç ay önce İzmir'e gittiğimde aradım, buluşmak için...

"Şef" dedi, bana her zamanki hitap şekliyle, "Beni böyle görme, zaten dışarıya çıkamıyorum, sen de gelme buraya!.."

Boğazıma bir şeyler düğümlendi.

Tek bir kızı vardır, adı "Ekin".

Kızını sordum.

Belirtmek zorundayım.

"Pek aramıyor" dedi.

Boğazıma bir şeyler daha düğümlendi.

Dört gün sonra doğum günü

Yanılmıyorsam, dört gün sonra doğum günüydü.

Geride kalan pazartesi günü hastaneye yatırıldı, organ yetmezliği, KOAH, vs.

Son zamanlarda neşesi pek yoktu.

Her anlamda...

"Türkiye nereye gidiyor" kaygısıyla neşesini yitirirken, tek tesellisi her zaman yanında olan "Ayşegül" oldu.

Her güne yeniden başlarken, geçmişi arayışından vazgeçmedi.

Yaslıyım

Biliyordum...

Ayşegül ile birkaç gün önce konuştuğumuzda Erbil'i sordum, "İyi değil, yoğun bakımda, uyutuyorlar" dedi.

Ve dün...

Erbil'i yitirdik.

Çok yaslıyım, çok üzgünüm...

Koşullar ne olursa olsun, nerede ve nasıl olursak olalım, arkanızda "kaya gibi birisi varsa" ve siz o insanı yitirirseniz...

Ne hissederseniz, ben de onu hissediyorum.

Ruhun şad olsun, kardeşim Erbil!..

Yazarın Diğer Yazıları

Yasak, Bahçeli’ye yanıt mı: Ya o üç MHP milletvekili?

MHP’den gelen istifa isteminin dumanı tüterken iddiaya göre, milletvekilleri altın kaçakçılığı ile suçlanıyor. Benzer bir iddia herhangi bir muhalefet milletvekili ile ilgili olsa ne olurdu?

Ordudan atılmalara şerh düşen bunlar değil miydi?

Şimdiye kadar komünistlikten, Kürtçülükten, irticadan dolayı ihraç edilenlere ilk kez Atatürkçüler ekleniyor. Bu da otoriter rejimin niteliğinde yeni bir aşama

Gezi ile “Ahmak” davalarına AYM yol gösterdi

Yılmaz Tunç ikide bir “burası hukuk devletidir” diyor, al hadi kanıtla!..

"
"