21 Kasım 2022

Katar’da Dünya Kupası: Kara bir leke  

İçki yasakları, rüşvet, işçi ölümleri, insan hakları ihlalleriyle futboldan çok her şeyin konuşulduğu bir Dünya Kupası... Pek çok olumsuzlukları taşıyan Katar’daki turnuva, tam bir “kara leke”.

Fransız cumhurbaşkanlarının resmi konutu Elysee Sarayı’nda bir öğle yemeği.

2010 yılı sonları...

Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy’nin davetlisi olarak, yemekte Katar Emiri'nin oğlu ve Katar Başbakanı, FIFA Başkan Yardımcısı Katarlı Muhammed Bin Hammam, UEFA Başkanı Fransızların milli futbolcusu Platini, Sarkozy’nin danışmanı Sofie Dion var.

O yemekten bir kaç ay sonra UEFA 2022 Dünya Futbol Şampiyonası'nın nerede oynanacağına karar vermek üzere toplanıyor.

“O karar futbol tarihine kara bir leke olarak geçiyor, yani dün Katar’da başlayan Dünya Futbol Şampiyonası!..” 

5 milyon dolarlık iddia 

Neden kara leke?..

Çünkü, Katar şampiyonanın kendi ülkesinde oynanması amacıyla, o tarihte uluslararası basına göre...

“Kararı veren UEFA yetkililerine toplam beş milyon dolarlık rüşvet dağıttığı öne sürülüyor”.

Bu iddialar üzerine...

Sarkozy’nin danışmanı Sofie Dion bir süre gözaltına alınıyor. Fransız İçişleri Bakanı Claude Gueant ifade veriyor.

Platini Fransa Yolsuzlukla Mücadele Ofisi tarafından gözaltına alınıyor, FİFA Başkanı Sepp Blatter istifa ediyor.

Amerika’da, Brezilya’da, İsviçre’de “kara para aklama, sahtekârlık, rüşvet” iddialarından dolayı UEFA ve FİFA yetkilileri hakkında davalar açılıyor, bazıları mahkûm ediliyor. 

Beş bin işçi iddiası 

Rüşvet verdiği iddiasıyla şampiyonayı kendi ülkesine götüren Katar bugüne kadar 21 kez düzenlenen Dünya Futbol Şampiyonası'nın en pahalı organizasyonuna imza atıyor.

Sekiz yeni stadyum, metro, otel ve diğer yatırımlarla birlikte, Katar toplam üç yüz milyon dolar harcıyor.

Bu otelleri, stadyumları yaparken...

“O inşaatlarda çalışan Sri Lanka, Bangladeş, Pakistan, Hindistan’dan gelen işçilerden yaklaşık altı bin beş yüz işçinin hayatını kaybettiği öne sürülüyor”.

Bu iddialar öyle ayyuka çıkıyor ki, FIFA Dünya Kupası ev sahipliği için yeni kriterler getiriyor:

“Şampiyonanın düzenleneceği ülkede insan hakları, sosyal haklar, siyasi rejimin dikkate alınacağı açıklanıyor”.

Ancak, ev sahipliği Katar’a verildiğinde, bu kriterler henüz yok. Asıl olması gereken ülkede.

Babasına darbe 

Katar...

2.5 milyon nüfusu ile dine dayalı mutlak monarşiyle yönetiliyor. Ne sosyal birikimi var, ne kültürü.

Osmanlı’nın 1915’te çekilmesinden sonra, Katar Büyük Britanya İmparatorluğu sömürgesi altına giriyor.

1971 yılında sömürgeden kurtuluyor, bağımsızlığına kavuşuyor. Kavuşuyor, çok iyi de...

“Şimdiki Kralın babası, kendi babasına darbe yaparak iktidarı ele geçiriyor.  O da, amcasına darbe yaparak iktidar oluyor”.

Demokrasi filan elbette çoktan hak getire!..

İnsan hakları, kadın hakları lüks. Din ana motif.

Ayrıca...

Orta Doğu’daki çeşitli terör örgütleri orada kendilerine alan bulabiliyor. 

 

Türkiye’deki Katar 

Aynı Katar...

“AKP önderliğinde, bizim canımız, ciğerimiz!..”

Katar’ın Türkiye’de pek çok ortaklığı var. Bazı bankalar, tekstil grupları, hastaneler, mühendislik grupları, televizyonlar, hatta tavuk üreticisi firmalarla ortaklıklar kuruyorlar.

Yalılar satın alıyorlar, Kanal İstanbul çevresinde arsa kapatıyorlar, İstanbul Borsası’na ortak oluyorlar.

“Ve Sakarya’daki tank palet fabrikası...”

AKP “satış değil, işletme devri” dese de, aradan dört yıl geçmesine rağmen, tank üretmek amacıyla “devredilen’ fabrikada üretilen henüz tek bir tank yok. 

Biz yokuz 

İçki yasakları, rüşvet, işçi ölümleri, insan hakları ihlalleriyle futboldan çok her şeyin konuşulduğu bir Dünya Kupası...

Böyle bir rezalet dünya futbol tarihinde yok.

Dünyada hiç bir ülke ve hiç bir futbol kulübü bundan memnun değil. Zaten o nedenle pek fazla seyirci gitmiyor Katar’a.

Kupanın havası yok!.. Heyecanı yok!..

Pek çok olumsuzlukları taşıyan Katar’daki turnuva, tam bir “kara leke”.

Bizim “kara talihimiz” ise...

Biz bu şampiyonada yine yokuz.

Bizde en çok ilgi toplayan spor dalı futbolda, en geri kalan ülkelerden biri olarak...

Biz Katar’da yokuz, olsun, pek çok ortaklığı ile Katar burada!..

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Yasak, Bahçeli’ye yanıt mı: Ya o üç MHP milletvekili?

MHP’den gelen istifa isteminin dumanı tüterken iddiaya göre, milletvekilleri altın kaçakçılığı ile suçlanıyor. Benzer bir iddia herhangi bir muhalefet milletvekili ile ilgili olsa ne olurdu?

Ordudan atılmalara şerh düşen bunlar değil miydi?

Şimdiye kadar komünistlikten, Kürtçülükten, irticadan dolayı ihraç edilenlere ilk kez Atatürkçüler ekleniyor. Bu da otoriter rejimin niteliğinde yeni bir aşama

Gezi ile “Ahmak” davalarına AYM yol gösterdi

Yılmaz Tunç ikide bir “burası hukuk devletidir” diyor, al hadi kanıtla!..

"
"