“Tüm karanlığı ruhuma bulamış kader”.
----
“Her adımda daha bir içine batıyorum karanlığın”.
---
“Ne hakkınız vardı, beni benden aldınız, karanlıkların perdelerinde”.
---
Zaten karanlık... Her yönüyle karanlık bir ülke... Şiirlerde kalan “karanlıkların” ötesinde.
“Şimdi bir de, fiilen karanlık”.
Yaz saati uygulamasının devam etmesiyle birlikte uzayan karanlık.
Karanlıkta okula giden milyonlarca çocuk, karanlıkta işe giden, karanlıktan işten dönen milyonlarca insan.
“Otoriter rejimin dayattığı her türlü karanlığın uzantısı, fiili karanlık”.
Saklanan rapor
AKP 2016 yılında çıkardığı bir yasayla “sürekli yaz saati uygulaması” başlatıyor. Bütün dünyanın tersine, Ekim sonunda saatleri bir saat geri almayarak, beş yıldır kış saati uygulamasına geçmiyor.
Türkçesi:
“Kış günleriyle birlikte, özellikle Türkiye’nin Batısı sabahın geç saatlerinde ve akşamın erken saatlerinde hala karanlık”.
AKP’nin gerekçesi:
“Enerji tasarrufu”.
Bunu da, beş yıldır açıklanmayan İTÜ’den alınan bir rapora dayandırıyor. O raporun içeriğini hala kimse bilmiyor, nedense sır gibi saklanıyor.
Danıştay kararına rağmen
Sürekli yaz saati uygulamasıyla ilgili yasayı, bir yurttaş “yürütmenin durdurulması” istemiyle Danıştay’a götürüyor, dava açıyor.
Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu 14 Eylül 2017’de ikiye karşı on bir oyla yürütmeyi durdurma kararı veriyor.
“Yetki aşımı yapılmıştır” gerekçesiyle.
O sırada Enerji Bakanı malum ve meşhur “Damat Paşa Hazretleri”, Berat Albayrak. Damat açıklama yapıyor:
“Danıştay kararının bizim uygulamamızın esasıyla ilgisi yok. Enerji tasarrufu sağlıyoruz, aynı istikamette devam edeceğiz”.
Yargı kararlarını hiçe saymak “tek adam rejimine” geçmeden önce başlıyor.
“Hukuk devletine” son veren ilk adımlardan biri o tarihte atılıyor. Yaz saati uygulamasını durduran Danıştay kararı, bunların deyimiyle, “yok hükmünde” sayılıyor.
AKP’nin yaz saatini sürdürme kararındaki gerekçe “enerji tasarrufu”.
Gerçekten öyle mi?..
“Gereksiz tüketim” ve kriz
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) teknik bir çalışma yapıyor. O çalışmaya göre:
“2016 ve 2017 yıllarının ilk aylarında gereksiz elektrik tüketimi yaratıldığı görülmektedir. 2016 yılının Kasım ayında yüzde 6.66, Aralık ayında yüzde 5.97 elektrik tüketim artışı yaşanmıştır.
Aralık 2016 ve Ocak 2017’de Türkiye’nin elektrik ihtiyacının karşılanamadığı doğalgaz ve elektik üretim krizi yaşanmıştır”.
EMO bu teknik çalışmayla enerji israfına yol açan uygulamaya son verilmesini isterken, aynı zamanda:
“Kışın karanlık saatlerinde can güvenliği de tehlikeye girmektedir”.
“Şirketler daha çok kazanıyor”
EMO’nun raporunda dikkat çeken başka bir nokta:
“Bu uygulama enerjide tasarruf sağlamadığı gibi...
Elektrik şirketlerine daha çok para kazandırıyor”.
Ne kadar kazandırıyor?..
EMO Raporu:
“2017 yılında beş ayda elektrik dağıtım şirketleri 2 milyar 800 milyon lira ekstra kazanç sağlamıştır”.
Sağlanır elbette:
“2017’de yedi milyar kilovat saat daha fazla enerji tüketiliyor”.
En pahalı elektrik
Karanlık günler...
Fiili karanlık günler...
Geçim derdiyle bütünleşen günler...
Bir de elektrik zamları...
Şuna bakın, “bir TÜİK verisi” olmak üzere, yani bunların kendi verileri:
“Yaz saatinin süreklilik kazanmasından bu yana, elektrik yüzde 122, evet yüzde yüz yirmi iki oranında zamlanıyor.
G - 20 ülkeleri içinde, satın alma gücüne göre, elektriğin en pahalı olduğu ülke Türkiye”.
O zamlar bitmek bilmiyor.
Diğer ülkelere göre, Türkiye’de zaten ne pahalı değil ki!..
“En pahalı telefon, en pahalı benzin, en pahalı gübre, en pahalı mazot bizde”.
Bu nasıl inat
Her alanda olduğu gibi, yaz saatini sürdürmekte de, vazgeçilmez bir “inat” yine kendini gösteriyor:
“-Tasarruf yerine, daha çok tüketim olduğu halde,
-İnsanların ruh sağlığını etkilediği halde,
-Çocuklar okula, insanlar işe gidiş saatlerinde kör karanlığa çıktıkları halde,
-Ve yargı kararını hiçe saymaya rağmen,
inatla yaz saatine devam!..”
Arap ülkeleri
Milyonlarca öğrenciyi ve insanı olumsuz etkileyen bu inadın arkasında ne yatıyor?..
Bir iddiaya göre:
“Arap ülkeleriyle aynı saat dilimini paylaşmak!..
Batı ile saat farkı açılırken, Arap ülkeleriyle aynı saat diliminde bulunmak!..
Fiili siyasi durumun sembolik uzantısı.
Batı’dan koparak, tipik ve geri bir Orta Doğu ülkesine dönüşmek.
Bu arada, ilgisiz gibi görünen bir örnek.
Geçen akşam Beşiktaş Portekiz’de, Fenerbahçe Belçika’da oynuyor.
Orada akşam saat 9, burada akşam saat akşam 11!.. Avrupa ile iki saate çıkan fark nedeniyle, burada maçlar gece yarısı saat 01’de bitiyor.
Maçlar bir yana:
“Yurt dışıyla bağlantısı bulunan iş dünyası bir de zamanı hesaplamak zorunda”.
Ortada bilimsel rapor var, fazla tüketim var, fazladan ödediğimiz ve ödeyeceğimiz paralar var.
Ama...
Ne bilimi, geçiniz bir kalem!..
“İnat bilimi yener!..”
Sonuç malum:
“Karanlık... Her yer karanlık...”